“Can” canı arar, insan insanı. Lakin her buluşma vuslat değildir. Her tebessüm dostluk, her sohbet sadakat değildir. İnsan, binlerce kişiyle karşılaşır da yalnızca birkaçına “canımın içi” diyebilir. İşte o birkaç kişiden biri varsa hayatında, bir cancağızın olmuştur. Ne büyük nimettir!
Zira dost, sadece derdini bilen değil; derdini, sen sormadan anlayandır. Sükûtuna tercüman olan; gözyaşını bir dua gibi dinleyendir. Herkes söz ister, o ise hâline razıdır. Ve işte, böyle bir dost Allah’ın yeryüzüne serptiği bir rahmet esintisidir. “Seni kendim için değil, kendin için seviyorum.” Zordur bu cümle. Zira sevgi, çoğu zaman sahiplenmekle karışır. İnsan sever ama aynı zamanda hükmetmek ister. “Benim için şöyle ol”, “beni kırma”, “beni düşün” der. Oysa cancağız olmak, karşısındakini “kendin ol” diye sevmektir. O ne isterse onu diler, onun adına ondan öte hiçbir şey istemez.
Bu sevgi, "ben" merkezli değil “sen” merkezlidir. Benim sevdiğim biri olduğun için değil; sevilecek biri olduğun için sevilirsin. Bu, sadece insanı değil, sevgiyi de arındırır. O vakit sevgi bir bağ değil, bir duadır artık. Cancağızını sevmek, kendi içinden feragat etmektir. Onun sevdiklerini de sevmek, sevmediklerine karşı nefsini onun hatırına susturabilmektir.
Cancağız olmak cancağızın her hâlini sevmektir. Çünkü cancağızı sevmek, sadece onunla olmak değil onun olmayı istemektir. Cancağızım… Bu kelime, iki dost arasında kurulan bir sır köprüsüdür. Bir dostluk dilidir. Bir kalbî akittir. Bu sözü birine söylediysen, artık sen de onunla sınanırsın. Onun için bir dua, bir dayanak, bir gaye olman gerekir. Onun sevinciyle sevinecek, yüküyle eğileceksin. O düşerse senin yüreğin burkulacak.
Bu yüzden cancağızım seni sadece sevmedim. Sana tâbi oldum. Seninle oldum. Sende oldum. Ve bil ki, herkesin bir dostu olur ama her gönül “cancağızım” demez.
İşte o yüzden bu söz; az kişiye nasip işte o yüzden bu söz; çok kişiye hasrettir.
Selman Devecioğlu
Ben Gazze,
Kimsesiz, çaresiz
Çevremde ateşten bir duvar
Üstümde kapkara bulutlar
Kimim kimsem kalmamış âlemde
Dilim dönmez anlatmaya hâlimi
Kaybolur boşlukta feryatlarım
Bir tek yakıcı gözyaşlarım
Ve sımsıcak kanım var
Durmadan akar.
Ben Gazze,
Susuz, umutsuz
Küçücük kızların yalnızca
Ölürken güldüğü diyar
Ey yâr
Sen tut minik ellerimden
Çıkar beni bu cehennemden
Senden başka kimim var?
Ben Gazze,
Yeryüzünde sönmeyen cehennem
Kuduz insanların hırıltıları
Her yanım demir ve beton yığınları
Çocuklarım yalınayak
Yemek kuyruklarında parçalanır bedenim
Bir ilahi mırıldanırım
Molozların içinde Allah’ımı sayıklarım
Siz rahatsız olmayın diye
Her gece sessizce ölürüm.
Enkazların altında
Toplu hâlde gömülürüm
Ben Gazze,
Bütün yollarım kapalı
Her yanımı alevler sarmış
Aşılmaz duvarları yıkan iniltilerim
Ateşten çemberleri yaramadı
Kırıldı kolum kanadım
Ben mazlum,
Ben kimsesiz,
Ben sahipsiz
Ben çaresiz
Biz Gazze,
Duymadı sesimizi hiçbir yaratık,
Üçer beşer tükenmedik diye
Topluca ölmeye karar verdik
Sizin dünyanıza ait değilmişiz, anladık.
İdris İspiroğlu
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...