Anlamak ve anlaşılmak

A -
A +
Yaşanan birçok sıkıntının ve günümüz söylemiyle iletişim sorununun temelinde birbirini anlayamama veya yanlış anlama durumu vardır. Bu konu tıpkı bir radyonun frekans ayarına benzer. Dinlemek istediğiniz frekansı bulmadan o radyoyu dinleyemezsiniz. Karşınızdakinin sizi, sizin de karşınızdakini anlayabilmesi için böyle bir frekans ayarı şart… Buna ister kendinizi tanıma deyin, ister anlama ve anlatma sanatı deyin… Eğer siz karşınızdakini tam olarak anladınız ve o da sizi tam olarak anlayabildi ise sıkıntıyı çözemeseniz bile aranızda herhangi bir sıkıntı söz konusu olmayacaktır. Bu sebeple bilmeniz gereken birkaç durum vardır. Konuşacağınız konu hakkında çevrenizden veya farklı insanlardan çekinmeyeceksiniz. “Beni alaya alırlar mı?” diye endişe etmeyeceksiniz. “Acaba duygularımı tam olarak açıklayabilir miyim” gibi bir tedirginlik içinde olmayacaksınız. Eleştirilmekten korkarsanız, düşündüğünüzü söyleyemezsiniz. Bunun bir ileri noktası, bulunduğunuz ortamdaki kimselerin söylemlerini kabul etmek anlamına gelir. “Evet, aslında ben de öyle düşünüyorum” gibi bir onaylama ile kendi düşüncenizi yutarsınız. Bu ise kendinize olan saygınızın azalmasına sebep olur. Oysa o nasıl kendi fikrini rahatlıkla söylüyorsa ve siz de kendi fikrinizi rahatlıkla söyleyebilmelisiniz. Ön yargıyı kesinlikle geriye iteceksiniz. Ne konuşurken ne dinlerken, çok eski bir tanıdık da olsa, fikrini, ideolojisini, inançlarını ve değerlerini bilseniz de konuşacağınız ve dinleyeceğiniz her konuda farklı bir mesaj olabileceğini akıldan çıkartmamalısınız. Eğer baştan “ne söyleyeceği belli” gibi bir duygu hâkim olursa büyük yanılgılara sebep olabilir. Özellikle, dinliyorken başkalarının duygu ve düşünceleri yerine kendi duygu ve düşüncelerinizi ön plana alırsanız bu da karşıdakini doğru anlamaya ve tanımaya engeldir. Bir görüşmede kimi şaka konuşma veya semboller ortaya konuşulduğu hâlde kendi üzerinize alırsanız kendi kendinizi toplumun dışına itmiş olursunuz. Bir de her konuda kendinizi öne çıkartmaktan da en kısa zamanda vazgeçmelisiniz.        Uz. Psikolog Erdinç Üstündağ-Almanya     ŞİİR              Medet   Ey! Kıtalar kıtası devlet! Sana âşıktır bu millet. Bu günler geçer elbet, Hüzün biter sen biraz sabret.   Türkler olmuşlar bir kenet. Müslümanız ilelebet. Sen yeter ki dua et, Gelir beklediğin medet.   ''Türklüktür'' asıl saadet. Sen hep iyi zannet. Aş dağları yolları katet, Elbet yücelir din ü devlet        Mustafa Kaynar           TARİHTEN BİR YAPRAK   Halı-kilim-dokuma...   Halı sanatı Türklerin yaşadığı yerlerde ortaya çıkar ve dünyaya bu bölgelerden yayılır. Orta Asya’daki göçebe Türklerin halı ve kilim dokumacılığındaki öncülüğü tartışılmazdır. Anadolu Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinden asırlar boyu gelişen bu sanatın pek çok örneği günümüze ulaşır. Türk halıcılığının en temel halkası Anadolu Selçuklu halılarıdır. Konya’da üretilen ve Gördes düğümü tekniğinde dokunan halılar 13. yüzyıldan günümüze kesintisiz bir süreç izler. Selçuklu halılarına geometrik motifler hâkimdir. Günümüzde Anadolu’nun pek çok yerinde halı dokumacılığı Konya, Kayseri, Sivas, Isparta, Uşak, Bergama, Kula, Gördes, Milas, Çanakkale, Balıkesir gibi eski halı merkezlerinde devam eder. Dokumacılık günümüzde Manisa, Niğde, Konya, Afyon, Sivas, Kayseri, Hakkâri olmak üzere belli başlı merkezlerde devam eder. http://www.turkiyeninustalari.org/tr/sanat-dallari/hali-kilim-dokuma
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.