Çocuğunuzdan sakın utanmayın

A -
A +
"Karşılaştığım pek çok genç anne, üç beş yaş arasındaki çocuklarının çok geçimsiz, çok yaramaz olduğundan yakınıyor bazen… Hatta bu 'çocuklu bir misafir gelecek diye ödüm kopuyor' diyecek kadar onların korkulu rüyası hâline geliyor… Misafir çocuğu geldiğinde üç beş dakika iyi, güzel güzel oynuyorlar biraz sonra aralarında bir yaygara kopuyor. Benim çocuğum paylaşmayı bilmiyor. Gelen misafir çocuğu da olsa ona oynatmak istemiyor. Benim çocuğum ise huysuz. Onun bu hâllerinden bazen utanıyorum. 'Yapma etme' diye güzel güzel söylüyorum, tembihler ediyorum. Nerede? Üç beş dakika iyi gidiyor, sonra yeniden eski tas eski hamam… Bir kulağından giriyor, ötekinden çıkıyor. Bu yüzden çocuğu olan ailelere de gidemiyorum. Ne yapacağımı ne edeceğimi şaşırdım...” Böyle diyor bazı anneler ama tecrübeli anneler de diyor ki: Çocuğunuzdan utanmaya ve endişelenmeye asla gerek yok… Bütün çocuklarda eşyalarına ve oyuncaklarına karşı duygusal bağ gelişir. Onu kendinden bir parça olarak görürler. Onun için de paylaşmak istemez çocuklar… Hatta o kadar ki oyuncağıyla hiç ilgilenmiyorsa asıl onun niçin ilgilenmediğini öğrenmek gerek... Misafir çocuğu gibi geldin dağıttın gittin diye şarkılara konu olsa da misafir çocuklarının gelmesi çocuklar için önemli bir gelişim anıdır… Tabii ki ilk gelişte oyuncaklarını paylaşmak istemez hatta birbiriyle uzak durur, birbiriyle küs gibi davranabilirler. Ama aynı çocuk aynı şekilde ikinci veya daha fazla geldiğinde çocuklar arasında bir iletişim bir çocukça bağ kuruluyor ve dün oyuncağını ondan kıskanan çocuk bugün getirip kendi oyuncağını ona göstererek “haydi beraber oynayalım mı?” diyebiliyor. Burada biz yetişkinlere düşen bu durumlarda paniklememek… Onlara herhangi bir yasak getirmeden dikkatlerini başka bir oyuncağı veya başka bir merak ettiği alana çekerek sakinleşmesini sağlamaktır... Çocuklar annelerinin kendilerini sevmesinden ona dokunmasından, saçlarını okşamasından çok hoşlanırlar… Hiçbir endişeleri kalmaz…      Sevay Özden Güzey        ŞİİR                        Ya nur ya nar!..   Ölen ömrümüz, zamanı tabutuna gömmüşüz. Ölen görmüşüz, sanki göze kefeni çözmüşüz, Akşam dilde, gönlün güneşine duvar örmüşüz. Her batan güneşe ‘bugün de akşam oldu’ demişiz.   Bedende kaç gecenin izi var aklıma gelmez, Ruhuma mesaj atan beyaz sakalım dinmez, Son mesaja atılan beyaz kefen geri dönmez. Nefes çaresiz, bedene imanla mı girer bilinmez.   Beden toprakta bitti, tabutla kabre gitti. Nefes bedene nefeslendi, son cümle bitti. Ecel emirdir nefse, ya nur ya nar, açılır perde, Ezel yoldaş ebede, ya kâr ya zarar ömür bitti.                                        Yavuz Selim Bulut       BİTKİLERİN DİLİ  

KARPUZ: Karpuz yaz mevsiminin en önemli meyvesidir. Gün içinde meyve ihtiyacını giderir. Bol sulu olması sebebiyle yazın vücut için çok faydalıdır. Ayrıca içinde A, C, B1, B3, B5, B6 ve B92 vitaminleri vardır. Lifli bir besin olduğu için bağırsakları çalıştırır. Besleyici özelliği ile karpuz yüksek oranda kalsiyum, magnezyum, potasyum, demir, fosfor, bakır ve manganez mineralleri de içerir. C vitamini ve folik asit bulunması sebebiyle birçok hastalığa karşı koruyucudur. Kırmızı renkli meyveler arasında içinde likopen ve kırmızı, mor ve mavi bitkilere rengini veren ve vücuttaki serbest radikallerle savaşan antosiyanin bileşeninden bolca vardır ve bu sebeple kalbi koruyucu özelliği vardır. Ayrıca inflamasyonu gideren, serbest radikalleri temizleyen, antioksidan özellikleri bulunan bazı flavonoidler içerir. Karpuz bağışıklık sistemini güçlendirir. Böbreklerin sağlıklı çalışmasına çok yardımcı olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.