Yalanlara cevap yetiştirmekten gerçeklere fırsat kalmıyor

A -
A +
Kim ne derse desin, adamlar profesyonel…
Asıl konuşmamız gereken, hatta dünyaya duyurmamız şart olan mevzuları örtbas etmeyi yine başardılar.
Reza Zarrab’ın ifadeleri mesela…
Serbest kalmak için yalan söylediğini mahkemede bile açıkça itiraf etti.
Oysa biz 10 gündür bununla meşgulüz…
Kılıçdaroğlu’nun eş zamanlı piyasaya sürdüğü sahte belgeleri ise hiç sormayın…
Söyledikleri ile dağıttığı kâğıtlar uyuşmuş-uyuşmamış, umurunda değil…
Hoş, Gezi’ye bugün dahi ‘şanlı direniş’, 15 Temmuz’a ‘kontrollü darbe’ diyen, 17/25 Aralık’ın FETÖ’cü savcı ve polislerini ‘kahraman’ diye öven adamın iki belgesini yalanlasanız ne olacak…
Çok da umurunda sanki…
            ***
Bunlar ne yalandan çekiniyorlar, ne de yalanlanmaktan...
Aksine, kamuoyunda, “Bu kadar tekrarladığına göre doğru olabilir” şeklinde kafa karışıklığı oluşturduklarını düşünüyorlar herhâlde.
Bunun da bir matematiği var demek ki…
            ***
İyi ama, biz bile bile her defasında bu tuzağa niye düşüyoruz?
Kendi gündemlerimizi, göz göre göre niye ıskalıyoruz?
Mesela, Türkiye alçaklardan gelen yalan rüzgârıyla boğuşurken, medyamızda kıyıdan köşeden görebildiğimiz, bir başka ismin çok önemli itirafları vardı.
Talal Silo, Zarrab’ın ve Kılıçdaroğlu’nun yalanlarından çok çok daha önemli şeyler anlattı.
            ***
Kim bu Talal Silo?
PKK’nın Suriye kolu YPG’yi kamufle etmek için ABD tarafından kurulmuş SDG’nin sözcüsü
Yani onların adına konuşma yetkisi olan adam…
Daha düne kadar bu görevdeydi…
YPG’li teröristler, az sayıdaki Arap’ı YPG’ye katılmaya zorlayınca, kaçıp Cerablus’ta Özgür Suriye Ordusu’na sığındı.
Oradan da Türkiye’ye getirildi.
AA’nın üç gün üst üste yayınladığı ifadelerinde bakın neler anlattı;
  • PYD, birçok defa ABD’yle anlaşarak, DEAŞ’lı teröristlerin kaçmasına izin verdi.
  • ABD, Suriye’de rejimden önce Deyre’z-Zor operasyonunun başlamasını istiyordu. SDG karargâhında DEAŞ’la Rakka müzakereleri yapıldı. DEAŞ’la irtibatı sözde SDG genel komutanı YPG’li Şahin Cilo ve yardımcısı sağladı. 3500 terörist Rakka’dan çıkıp Deyre’z-Zor’daki Bukemal’e gidecekti. Cilo benden basının karşısına geçip tiyatro oynamamı istedi. Medya ekibi olarak ‘tiyatro’yu hazırladık. Tiyatroya göre, Rakkalı Arap aşiretlerin girişimiyle 275 yerli DEAŞ’lı teslim olmuştu. Karşılığında kentten güya 3 bin 500 sivil çıkarılacaktı. 275 kişinin varlığını göstermek için kamplardan insanlar getirdiler. Sonradan öğrendik ki, DEAŞ’lıların bir kısmı rüşvet vererek başka yerlere ulaşmış. Çoğu Fırat Kalkanı bölgesine gitmiş.
  • Rakka, DEAŞ’lıların anlaşarak tahliye ettikleri ilk yer değildi; üçüncüsüydü.
  • Menbiç’te 2 bin DEAŞ’lının sivil kalkanla kentten çıkışına izin verildi. SDG, ABD ve Menbiç Askerî Meclisi; DEAŞ’lıların can güvenliğini sağlayıp, Cerablus’a doğru gitmelerine izin verdi.
  • Benzer bir anlaşma Tabka’da oldu. Kaç defa operasyon düzenlendiyse başarısız sonuçlandı. DEAŞ’ın şiddetli direnişi vardı. PYD, ABD’lilerle görüştükten sonra DEAŞ’la anlaştı. 500 teröriste çıkış izni verildi.
  • Suriye Demokratik Güçleri (SDG) sadece bir maske. Bahoz Erdal’a (PKK’nın Suriye kolunun başındaki terörist) bağlı. Talimatları Kandil’den alıyor.
  • SDG’yi kuran ve yöneten ABD, PKK’lılara silah vermek istiyordu. Kâğıt üstünde Araplara veriliyor gösteriliyordu ama, gerçekte tamamı PKK’ya gidiyordu.
  • ABD silahları ne yaptığımızı hiç sormadı. Nerede kullanıldığı umurunda bile değildi.
  • Obama döneminde sınırlı destek vardı. Trump seçilince modern silahlar ve zırhlı araçlar da gönderilmeye başlandı.
  • SDG sadece bir isim, varlığı yok. Teröristlere aylık 170-200 (dolar) arasında maaş veriliyor. Biz maaş dâhil, her şeyi YPG’den alıyoruz.
  • ABD ve YPG arasında yapılan anlaşmayla, terör örgütü DEAŞ’lıların kaçakçılığı yapılıyor.
  • YPG, 2012’de Rumeylan’daki petrol kuyularını ele geçirdikten sonra işletmeye başladı. Bu petrolü, DEAŞ bölgeleri üzerinden ihraç ediyorlardı.
  • Petrol konusu örgütün sırrıydı. Sattıkları petrolün parası Lübnan bankalarında kendilerine yakın bazı isimlerin hesabına yatıyor, para sonra Avrupa’ya aktarılıyordu.
  • PYD-PKK’nın Akdeniz’e açılması için ABD söz verdi.
  • Silahlar, Türkiye hedef almasın diye ABD üssüne indirildi.
Yalanlara cevap yetiştirmekten gerçeklere fırsat kalmıyor     
      ***
Bakın; yalan yok, zorlama yok, iftira yok, sahte belge yok, şantaj yok…
Rakka gibi, birçok noktada ABD-DEAŞ iş birliği belgeleriyle ortaya konmuştu zaten…
Bu da içeriden birinin anlattığı, mevzuyu daha net anlamamızı sağlayan ifadeler.
            ***
CIA-FETÖ-CHP-HDP ortaklığının; MİT tırları, sızdırılan Dışişleri toplantısı, “Türkiye DEAŞ’a yardım ediyor” yalanları dâhil, Türkiye’ye karşı oynadığı bütün oyunları bozuyor bu itiraflar…
Ve bunlara karşı, Türkiye bugüne kadar hangi tezleri savunmuşsa hepsini doğruluyor.
Hadi FETÖ’cüleri geçtim…
Siz, hiç Kemal Kılıçdaroğlu’nun ya da herhangi bir CHP’linin, bu itiraflarla ilgili ABD’ye ya da PKK’ya, PYD’ye tek cümle laf ettiğini duydunuz mu?
 
 
 
***********
 
Zarrab’ın ifadelerinden anladık ki…
  • Türkiye’nin parasını çalmamış, aksine para kazandırmış. Bunu da ABD’yi kızdıracağını bile bile yapmış.
  • Şayet doğruysa bir bakana ve banka müdürüne işlerini yürütmek için rüşvet vermiş. Kendisinin yerine sanık koltuğuna oturtulan Mehmet Hakan Atilla ne suça, ne rüşvete bulaşmış.
  • ABD’li savcıların memnuniyetsizliğine bakılırsa, kiminle ‘iş birliği’ yaparsa yapsın, pişman ediyormuş.
  • ABD’de birilerine rüşvet verince hiç problem olmuyormuş.
  • FETÖ’cüler ve CHP’liler, kendisinden daha iyi bir performans bekliyormuş.
  • Türkiye’ye büyük zararlar verecek iftiralar atamayınca, Türkiye’deki müzmin muhalifler üzülüyormuş.
 
 
 
***********
 
28 Şubat davası, hesap sorulmadan kapanmamalı
 
Bunu sürekli yazıyorum diye birileri çok rahatsız oluyor, biliyorum.
Ama Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yarın görülecek duruşmada, savcı esas hakkındaki mütalaasını açıklayacak.
Birileri canhıraş şekilde, “İddianameyi hazırlayan savcı FETÖ’cü çıktı” diyerek, davanın üstünün kapatılmasını istiyor.
Biz de, “Evet, iddianameyi hazırlayan savcı FETÖ’cüydü, o yüzden bugüne kadar bu dava tiyatroya dönüştü ve bir sonuç çıkmadı.
28 Şubat hakkıyla soruşturulmalı, özellikle sivil ayağına dokunulmalı.
O dönem kim Türkiye’yi soydu, bu millete zulmettiyse hesabı sorulmalı.
Asla üstü kapatılmamalı, bu milleti sömürenlerin burnundan fitil fitil getirilmeli” diyoruz.
Sorulsun ki, bugün topluma ahlak dersi vermeye çalışanların gerçek yüzü de daha iyi anlaşılsın.
Yarın olsun, göreceğiz bakalım…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.