Netanyahu’nun sonu göründü

A -
A +

Suriye’ye yaptırımların kaldırılması müjdesinin verildiği Riyad’daki üçlü zirveye telefonla bağlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump’tan Gazze için de müjde umudunu dile getirmişti.

 

Zaten, öncesinde Hamas, Gazze’nin yönetimini bölge ülkelerinden teşekkül edecek bir konsorsiyuma bırakma konusunda ABD ile anlaşmaya vardıklarını açıklamıştı.

 

Bu gelişmeler katil İsrail yönetiminin değişeceğine işaret ediyordu ama nasıl olacaktı?

 

Trump yönetimi ile yaşadığı gerilimden koltuğunu kaybedeceğini anlayan soykırım hükümlüsü İsrail Başbakanı Netanyahu, hem Gazze’nin tamamını işgal için ağır bir saldırı başlattı, hem de iktidarını uzatmak için İran’la savaş başlattı.

 

Ancak, işlerin çok da istediği gibi gittiğini söylemek mümkün değil.

 

İkinci haftasına giren savaşta, başta başkent Tel Aviv olmak üzere, İsrail’i vuran İran füzeleri, aslında katil Netanyahu hükûmetinin üstüne düşmekte.

 

Hamas ve Hizbullah’ın cılız saldırılarının aksine, çok güvendikleri Demir Kubbe’yi aşan hipersonik İran füzeleri, İsrail halkının ‘güvenlikli alan’ konforunu bozmuş durumda.

 

Sığınaktan başını çıkaramayan halkın korku ve paniği, soykırımcı Netanyahu’nun sonunun geldiğini göstermekte.

 

ABD desteği olmadan bir hiç olduğu tescillenen İsrail ve başındaki soykırımcı katil, acil destek talep ettiği Trump’ın ‘iki hafta bekleme’ kararından hiç hoşnut olmasa gerek.

 

ABD Başkanı’nın, İsrail’in yanında, İran’a karşı operasyona onay verip vermeyeceğine iki hafta içerisinde karar vereceğini söylemesi, sadece İran’a değil, her gün füzelerle vurulan İsrail’in soykırımcı yönetimine de tanınmış bir mühlet olsa gerek.

 

ABD bu süreçte İsrail’den yana savaşa dâhil olur mu? Olabilir.

 

Lakin kanaatim o ki, ABD bunu İsrail için yapsa bile, neticesi Netanyahu için sonu değiştirmeyecektir.

 

 

 

************

 

 

Ah İran ah!

 

 

Irak’ı, Yemen’i, Lübnan’ı, Suriye’yi onlarca yıl kana buladı.

 

“Kana buladı” derken, sanmayın ki gayrimüslimle savaştı, Şii hilali emeliyle Sünni Müslümanları katletti.

 

Sadece Suriye’de öldürdüğü sivil sayısının 600 bine yakın olduğu söyleniyor.

 

Toplamında milyonlarca Müslüman’ın canına kıyan zalim İran rejimi, Suriye’de, Yemen’de yüzlerce çocuğun açlıktan ve kimyasal gazlarla öldürülmesinden sorumlu.

 

İran’ın ‘milis güç’ denilen katillerinin sergilediği vahşetin, İsrail’in Gazze’de yaptıklarından en ufak farkı yoktu.

 

Terör örgütlerini de kullanıp, bölgeyi istikrarsızlaştırarak âdeta İsrail’e alan açan İran, şimdi zulmüne yardım ettiği zalimlerin hedefinde.

 

Halkına elbette sözümüz yok, onlar baş-göz üstüne ama, İran yönetimine, Kur’ân-ı kerimde de bahsedildiği üzere şu söylenebilir; Cenab-ı Allah zalime yardım edeni, onun zulmüne musallat eder.

 

Elbette her zulme uğrayan zalime yardım eden değildir ve yöneticilerin yaptıklarının vebalini masumların çekmesi acı vericidir, lakin yüce kitabımızda yapılan bu uyarıya da dikkat etmek gerekir.

 

Bazen şer gibi görünenlerden hayır çıkar…

 

Bu olanlardan, İran dâhil, bütün ülke yönetimleri ders çıkarmalıdır.

 

 

 

*************

 

 

Etrafımızda olanlar ve CHP’nin gündemi

 

 

Bir dünya gerçekleri ve bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gündemi var…

 

Bir de Türkiye’nin baş belası bir CHP gündemi.

 

Ne Gazze’de bebeklerin katledilmesi umurlarında, ne İran’la savaşın yıkıcı riskleri, ne ateşin Türkiye’ye yaklaşması, ne de en son Rusya lideri Putin’in dikkat çektiği III. Dünya Savaşı tehlikesi…

 

Varsa yoksa bütün meseleleri belediyelerdeki hortumlarının kesilmesi!

 

“İBB’de İmamoğlu’ndan sonra ikinci adam dâhil, bütün yöneticileriniz başkanınızın yönetiminde yolsuzluk şebekesi kurulduğunu ve fütursuzca para götürdüğünü itiraf etti. Yalansa doğrusunu anlatın” diyorsunuz, buna cevap yok.

 

Tek söyledikleri; Cumhurbaşkanı adayımızı bırakın!

 

Ortada fol yok yumurta yokken, henüz Cumhurbaşkanı adayı ilan edecek bir seçim takvimi bile bulunmuyorken, ‘yolsuzluk operasyonundan alınabilir’ diye apar topar belediye başkanını Cumhurbaşkanı adayı ilan et ve şimdiden ona dokunulmazlık iste!

 

Oh ne âlâ memleket!

 

Düşünün ki, bunlar bir de memleket yönetecek!

 

 

 

**************

 

 

Hız limitlerini Ulaştırma Bakanı’mıza sordum

 

 

Önceki gün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’mız Abdulkadir Uraloğlu’nun İstanbul’da gazetecilerle buluşmasına davetliydim.

 

Elbette pek çok alanda sorular soruldu ama benim asıl merakım, Kurban Bayramı’nda radar tartışmasıyla bizim de yazılarımıza konu olan duble yollardaki hız sınırı meselesine bir çözüm getirilip getirilmeyeceğiydi.

 

İçişleri Bakanı’mız Ali Yerlikaya’nın, Ulaştırma Bakanlığı ile birlikte ortak bir komisyon kurularak, hız sınırı tabelalarının gözden geçirileceği açıklaması olmuştu malum…

 

Bakan Uraloğlu’na, bu komisyonun çalışmalara başlayıp başlamadığını sordum.

 

Anlattığı özetle şu oldu;

  • Yaya geçitlerinin bulunduğu yerlerde hızın 50 kilometreye düşürülmesi, uluslararası bir standart. Oradan biz 50 yerine 70’le geçin, diyemeyiz.

  • Ancak yol güzergâhında, çok sık yaya geçitlerinin olup olmadığı gözden geçirilecek. Birbirine yakın yaya geçitleri var ise bunların azaltılması yahut alt geçit ya da üst geçitlerle yaya geçişleri sağlanarak, trafik akışının yavaşlamaması için çaba gösterilecek.

Madem her yere otobanımız yok, bizim de istediğimiz hiç değilse bunun yapılmasıydı. Gördüğüm o ki, teşhis doğru konulmuş. İnşallah problemin asgariye düşürüldüğünü de görürüz.

 

 

 

Yücel Koç'un önceki yazıları... 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.