M. Ali Talat: 'Kıbrıs'ta çözüme çok yakınız'

M. Ali Talat: 'Kıbrıs'ta çözüme çok yakınız'

GÜNDEM Haberleri

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, "Doğalgazın bulunması ile Kıbrıs meselesinin çözümü mecburi hâle geldi" dedi.

Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı. En zor zamanlarda Kıbrıs sorununun çözümü için irade koyan ve çabalayan önemli bir isim. Şu anda çözüm süreci onun iktidarı altında ilerlemese de ileride Kıbrıs çözümünün tarihi yazılırken, kendisinden Kıbrıs çözümünün mimarlarından olarak söz edilecek. nbsp;Mehmet Ali Talat, Türkiye gazetesi için Kıbrıs sorununa dair kamuoyunun merak ettiği soruları cevaplandırdı. nbsp;
Tekrar Kıbrıs meselesinde çözüm ihtimali var ufukta. Ne değişti, neden ve nasıl bir çözüm ihtimalinden bahsedebiliyoruz şu anda?
Aslında bir süredir bu ortam oluşuyor. Biraz geriye gitmek lazım. 2010'da müzakereler devam ederken seçimler geldi dayandı. Seçimlere geldiğimizde, bir önemli ve bilinmesi gereken gerçek vardı, o da şuydu: Biz Kıbrıs Rum lideri ile tarihte ilk defa oturarak, konuşarak, tartışarak, 30-31 tane yakınlaşma kağıdı hazırlamıştık. 6 başlığa bölmüştük Kıbrıs sorununu. Bu başlıkların özellikle 3 tanesinde çok ciddi ilerleme sağlayan, anlaştığımız konuları, anlaşamadıklarımızı ve bir süre daha tartışmamız gereken konuları bölümler halinde ayırarak, bunları yazmıştık. İlk defa diyorum, çünkü bu tarihe kadar liderler bir araya gelerek bu konuda anlaştık demediler hiç. Bütün belgeleri, her türlü metni Birleşmiş Milletler hazırladı, taraflara sundu ve onların görüşlerini istedi. Ancak bu dönemde Kıbrıs Türk halkı arasında çözüm umudunu yükseltemedik. Bunun en önemli nedeni, Rum tarafı kendi halkının kendi iç sıkıntıları nedeniyle, ilerleme olduğunu ve bazı konularda anlaşma sağlandığını ilan etmek istemedi. Hatta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri anlaşılan maddelerin ilan edilmesi için Kıbrıs'a geldi, ancak Rum tarafı buna yaklaşmadı. Bu yüzden halkın umutları kırık bir şekilde seçimlere girdik ve halk çözümün lideri Talat'ı seçmek yerine, çözümsüzlüğün lideri Eroğlu'nu seçti. O güne kadar "Talat'ın verdiği tavizleri geri alacağım" diye kampanya yapılan ve seçilen Sayın Eroğlu, Genel Sekreter'e mektup yazarak "Talat'ın bıraktığı yerden devam edeceğim" dedi. Bu herkesi sevindirdi, beni bile. Bu süreç Rum tarafının Avrupa dönem başkanı olması ile tıkandı, bunu Rum tarafındaki seçimler izledi.
Peki şimdi ne oldu da tekrar görüşmeler başladı, konjonktür nasıl değişti?
Konjonktürde önemli değişiklikler oldu. İlk olarak Kıbrıs Rum ekonomisi çöktü. İkinci önemli değişiklik doğalgazın bulunması oldu ve doğalgazın değerlendirilebilmesi için Kıbrıs sorununun çözümü bir gereklilik haline geldi. Doğalgazın kârlı olabilmesi için Türkiye üzerinden gitmeliydi. Buna bir unsur daha eklendi ki bu doğalgazın bulunmasından bile daha önemli. İsrail de doğalgaz buldu ve İsrail'in doğalgaz yatakları tahmini olarak Kıbrıs'tan çok fazla. İsrail'in de Kıbrıs karasularından geçip, Türkiye'ye bağlanabilmesi için Kıbrıs sorununun çözülmesi gerekliydi. ABD devreye girdi ve müzakereler yeni bir şekil almaya başladı. Bu faktörler olmasa da görüşmeler devam edecekti belki. Ama umut olmayacaktı. O zaman Amerika da devrede olmayacaktı. nbsp;
Türkiye'nin bu sorundaki rolünü nasıl buluyorsunuz? AK Parti hükümetinin Kıbrıs politikasını nasıl değerlendirirsiniz? nbsp;
2010'da görevi bırakmadan önce, Türkiye dışişleri bakanı [Ahmet Davutoğlu] çok hızlı şekilde ilerleme olmasını istiyordu ve bunun için benden azami gayreti göstermemi istedi. Türkiye canla başla çözüm istiyordu. Türkiye'nin pozisyonu değişmedi bu anlamda, hâlâ çözümden yana. nbsp;
Özellikle 2004'te Kıbrıs meselesinden çözümden yana olduğu için hükümetin epey başı ağrımıştı, değil mi?
Türkiye'de bu yüzden bir darbe bile oluyordu. 2003'te Rum tarafı Avrupa Birliğine giriş anlaşmasını imzalarken Cumhurbaşkanı Denktaş'tı, Türkiye Cumhurbaşkanı da Ahmet Necdet Sezer idi. Türkiye'de yapılan zirvede Kıbrıs Türk tarafının hayır dememesi kararı alındı. Lahey'e gitmek için yola çıkan Denktaş, "hayır demeye gidiyorum" dedi. Gitti vehayır dedi. Kime dayanarak Denktaş hayır dedi, soru işareti burada. Türkiye'nin başbakanı, dışişleri bakanı, cumhurbaşkanı hayır dememe kararı veriyor ama Denktaş hayır diyor.
Kime dayanarak hayır dedi?
Bu benim doğrudan bilgim değil ama birçok konuyu gözlemleyen bilirkişilerden aldığım muhtelif bilgilere göre, Türkiye'nin askeri makamlarına dayanarak hayır dedi. nbsp;
Buna rağmen hükümet direndi ama değil mi?
Evet, hükümet direndi; ciddi şekilde direndi. Türkiye hükümeti, "Kıbrıs sorunu Türkiye'nin dünyada elini bağlıyor" dedi. Ve sağlam duruşu ile, dik duruşu ile de bunu başardı. Askerin zamanla gücü azaldı ve Kıbrıs sorununda Türkiye'de sivil yönetim ağırlık kazandı. İlginç bir şey var: 2002 yılında Türk diplomasisi olumsuz yaklaşırken Kıbrıs sorununun çözümüne, 2003 yılında kuşkucu yaklaşırken, 2004'te bu kez sahip çıkıcı oldu. Bu çok önemli bir gelişmedir. Eski dışişleri bakanlığını da biliyorum, yenisini de. nbsp;
Mukayese eder misiniz bu iki farklı dış işleri bakanlığını?
Mukayese edemezsiniz. Eskiden şahinlerden kurulu bir ekip varken, adeta askeri makamlardan daha askeri bir duruş sergileyen?bir bakanlık, sonra Türkiye'nin çıkarlarına uygun, dünya dili konuşan bir bakanlık haline geldi. Çok büyük fark var. nbsp;

nbsp;M. Ali Talat: 'Kıbrıs'ta çözüme çok yakınız'
Çözüm iki tarafın elinde
Kıbrıs sorununu sürüklemesi gereken taraf Türk tarafıdır. Esas itici güç, motor güç Kıbrıs Türk tarafıdır. Çünkü çözüme tartışmasız ihtiyacı vardır. nbsp;Rum tarafının ise çözüme ihtiyacı tartışmalıdır. Rum tarafı tanınmıştır, AB, BM üyesidir. Evet, ekonomisi çöktü ama kimisi de der ki, "ekonomi canlanmaz çözümle. Ya da eksik olsun, Kıbrıslı Rumlar'a eşitlik vereceğimize varsın ekonomi daha yavaş ilerlesin" diyebilir. "Gaz meselesinde sıvılaştırırız öyle ihraç ederiz" diyebilir. Yani Kıbrıs Rumlarının çözüme ihtiyacı Türkler'den daha alt düzeydedir. Dolayısıyla çözüm sürecinde sürükleyici olan taraf Kıbrıs Türk tarafıdır.
Peki şimdi çözümün önünde engel veya tehdit olabilecek unsurlar nelerdir?
Çözümün önündeki en büyük pratik engel olabilecek unsur liderlerin birbirine yönelik güvensizliğidir. Diğer liderin çözüm istekliliğine dair duyulan güven eksilikliği.Eroğlu, Anastesiedies'e, Anastesiedies de Eroğlu'na güvenmiyor. İnanan, sahip çıkan liderlere ihtiyaç var. nbsp;
Velev ki bu fırsat kaçtı ve çözüm olmadı. Neyi öngörüyorsunuz? nbsp;
Bence başka seçenek yok. Ya çözülecek, ya çözülecek. Bunun başka yolu yok. Çözülmezse geçen süreç ve son günlerde yaşadıklarımız, bize çok net olarak gösterdi ki Kıbrıslı Türkler'in daha iyi bir alternatifi yoktur. Daha çok beklersek daha zararlı çıkabilirsiz. Ne kadar hızlı bir şekilde çözüm sağlarsak, o kadar sancısız bir çözüm yaşabiliriz.
CEREN KENAR / TÜRKİYE GAZETESİ
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...