10.12.2008 - 01:00 | Son Güncelleme: 10.12.2008 - 01:00
İyilik ve ihsanda bulunmak!
Bir kimse bir mümine bir iyilik yapınca, Allahü teâlâ bu iyilikten bir melek yaratır. Bu melek, hep ibâdet eder. İbâdetlerinin sevâbları bu kimseye verilir...
Bayram günleri, merhametin, iyilik ve ihsanların çok fazla olması gereken günlerdir. İnsanlara, kendisinden başkalarının da düşünülmesi gerektiğini hatırlatan günlerdir. İyilik ve ihsanda bulunmanın dinimizde önemli bir yeri vardır.
Dinimize göre, imân ve zarûrî din bilgilerinden sonra, insanlara yapılacak en kıymetli iyilik, onları doyurmak, yedirmek, içirmektir. Her kim bir fakîre arzû ettiği bir şeyi yedirse, Hak teâlâ hazretleri, o kimseye Cennet-i alâda bin derece verir ve Cennette kendisine birçok nimetler ihsân eder.
Özellikle bu günlerde, fakîrleri kollamayı, onların ihtiyaçlarını görmeyi, sadaka vermeyi unutmamalıdır. Çoluk çocuğa ve akrabâya verilen, yedirilen şeyler de, sadaka yerine geçer. Hadîs-i şerîfte, Ehline ve akrabâsına ihsân etmekten büyük derece ne olabilir? buyuruldu. Önce, hanımına, evlâdına helâl yedirmeli, helâl giydirmeli, sonra zengin ise zekâtını vermeli, ondan sonra da sadaka vermelidir.
İYİLER DERECESİNE ÇIKMAK İÇİN
Şu dört huy ile huylanan, iyiler derecesine çıkar:
1- Genişlikte, rahat zamanda zekât, darlıkta sadaka vermek. 2- Gadab zamanında kızgınlığını ve hırsını yenmek. 3- Başkasının aybını görünce, onu açmayıp, kapatmağa çalışmak. 4- Hizmetçiye, hanımına, evlât ve akrabâya ihsân ederek onları hoş tutmak.
Allahü teâlâ, Cebrâîl aleyhisselâma sordu:
- Yer yüzüne insen ne iş yapardın?
Cebrâîl aleyhisselâm cevap verdi:
- Yâ Rabbî! Yapacağım amel, sence malûmdur. Dört şey yapardım: 1- Susamış kimselere su verirdim. 2- Çoluk çocuğu fazla olana yardım ederdim. 3- İki dargın arasını bulurdum. 4- Müslümanların ayıplarını kapatırdım.
Bir kimse, din kardeşine yardımcı oldukça, Allahü teâlâ da ona yardımcı olur.
Allahü teâlâ, bazı kullarını başkalarının ihtiyâçlarını karşılamak, onlara yardımcı olmak için yaratmıştır. İhtiyâcı olanlar bunlara başvurur. Bunlar için âhirette azâb korkusu olmayacaktır.
Allahü teâlâ, bazı kullarına dünyada çok nimet vermiştir. Bunları, kullarına faydalı olmak için yaratmıştır. Bu nimetleri Allahü teâlânın kullarına dağıtırlarsa, nimetleri azalmaz. Bu nimetleri Allahın kullarına ulaştırmazlarsa, Allah, nimetlerini bunlardan alır, başkalarına verir.
Bir Müslümanın, din kardeşinin bir ihtiyâcını karşılaması, on sene itikâf etmesinden daha kazançlıdır. Allah rızâsı için bir gün itikâf yapmak ise, insanı Cehennem ateşinden pek çok uzaklaştırır.
Bir kimse, din kardeşinin rahata kavuşması veya başına bir iş geldiğinde sıkıntıdan kurtulması için devlet adamlarına gidip uğraşırsa, kıyâmet günü sırat köprüsünden, herkesin ayakları kaydığı zaman, Allahü teâlâ onun süratle geçmesi için yardım eder.
MÜMİNİ SEVİNDİRMEK...
Allahü teâlânın en sevdiği iş, elbise vererek veya doyurarak veya başka bir ihtiyâcını karşılayarak, bir mümini sevindirmektir.
Allahü teâlânın farzlardan sonra en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.
Bir kimse bir mümine bir iyilik yapınca, Allahü teâlâ bu iyilikten bir melek yaratır. Bu melek, hep ibâdet eder. İbâdetlerinin sevâbları bu kimseye verilir. Bu kimse ölüp, kabre konunca, bu melek nûrlu ve sevimli olarak bunun kabrine gelir. Meleği görünce ferâhlanır, neşelenir. Sen kimsin der. Ben, falanca kimseye yaptığın iyilik ve onun kalbine koyduğun neşeyim. Allahü teâlâ beni bugün seni sevindirmek ve kıyâmet günü sana şefâat etmek ve Cennetteki yerini sana göstermek için gönderdi, der.
Cennete girmeye sebep, Allahü teâlâdan korkmak ve iyi huylu olmaktır. İbâdetlerin en kolayı ve en hafîfi, az konuşmak ve iyi huylu olmaktır.
İnsan, güzel huyu sebebiyle, Cennetin en üstün derecelerine kavuşur. Kötü huy, insanı Cehennemin en aşağı çukurlarına sürükler.