İsmail Kapan yazdı, 'Hırsızın hiç mi suçu yok?'

İsmail Kapan yazdı, 'Hırsızın hiç mi suçu yok?'

GÜNDEM Haberleri

Polis çekildikten sonra, banka şubelerini, vatandaşların arabasını ateşe verenler, vitrin camlarını indirenler, çapulcu değilse nedir?

Asıl Tezgâhı Gördünüz Değil mi?
Bilinçaltlarındaki devrimcilik dürtüsüyle ve rengi ve maksadı ne olursa olsun, ille de devrim saplantısıyla; 60'larda, 70'lerde göremediğim şeyi yaşayabilir miyim diye, göstericileri "devrimciler olarak selamlayıp" nostalji yaşamaya çalışan eski tüfekleri, onlarla aynı çanaktan yiyip içen kimi entel-dantelleri ciddiye almak komik olur…
Ama tam bir beşinci kol faaliyeti içinde, sanal medyada her türlü yalan ve bozgunculuğu haince yapanları görmemezlikten gelmek büyük hata olur. Üç ölü var diyen, 27 ölü var diyen, hatta "Şimdi Taksim'deyim, 500 ölü var…" diyen pisliklerin attığı tweetler, kayıtlardadır. Tıpkı İngilizce olarak, "İstanbul yanıyor, bize yardım edin…" diye, dünyaya çağrıda bulunan iri gazetenin muhabirinin felaket tellallığı gibi. Elbette bütün bunların yasal bir karşılığı vardır!
Başbakanın, ortalığı kırıp-döken; cam çerçeve indiren, polis araçlarını ve barakalarını, güya korumaya çalıştıkları ağaçlarla birlikte ateşe veren; halkın bindiği belediye otobüslerini barbarca tahrip eden başıbozuk güruha çapulcu demesi, bazılarının ağırına gidiyor. İstanbul, Ankara ve İzmir'de; güya barışçıl gösteri denilen eylemlerde, çevreye nasıl zarar verildiğini herkes gözleriyle gördü. İçişleri Bakanının beyanına göre, trilyonlarca liralık zarar söz konusu. Halkın malına, devletin mülküne bu şekilde zarar verenler, en hafif tabiriyle milli servet düşmanıdır. Resimlerde, polis aracına elindeki balyozla saldıran bir kadıncık gördüm ve gerçekten acıdım. Zavallı, kim bilir hangi obsesif duyguların etkisindeydi? Kibarlık olsun diye, marjinal gruplar denilen ve her fırsatı yakıp-yıkmak için kullanan, yüzleri peçeli anarşistler elbette çapulcudur, aynı zamanda vandal ve aptaldır.
Bir de ortada dönen dolapları görmeyip, farkında olmadan bu çapulcularla aynı safta yer alıp, onları bir nevi kamufle edenler var. Bu sayede korsan gösteriler, sözüm ona "masum halk hareketi" oluyor!.. Herkesin gözünü dört açması gerekiyor. Çünkü oyun büyük… "Ağaçlar kesiliyor…" diye başlatılan eylem, birden bire hükümete karşı bir ayaklanmaya dönüştürülmek istendi. İstanbul'da polisin sıktığı biber gazına tepki olarak, bir anda Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde ve hatta Amerika'da gösteriler yapılması, nasıl bir tezgâhla karşı karşıya olduğumuzu apaçık anlatıyor. Hala daha, "halkın demokratik tepkisi" diye maval okuyanlar, halkı bu kadar da saf zannetmesin.
Zira halkın kahir ekseriyeti, sükûnet içinde ama üzülerek, sokağa dökülenleri izliyor. On beş milyonluk İstanbul'da, on beş-yirmi bin kişinin toplanması, fevkalade bir hal değildir. CHP Lideri de, Kadıköy mitingini iptal edip, toplayabildiği kalabalıkla birlikte Taksim'e destek için gitti. Bir de diyor ki, "Ben oraya sade vatandaş olarak gittim…" Eh, biz de inandık!
Birileri, bütün kabahati emniyet güçlerine ve hükümete yüklemeye çalışıyor. Temelde yerel yönetimin işi olan bir meseleye, merkezi idarenin bu denli angaje olması yanlıştır. Tamam. Lakin, Nasreddin Hoca hikâyesinde olduğu gibi, sormak lazım: HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK?! Polis çekildikten sonra, banka şubelerini, vatandaşların arabasını ateşe verenler, vitrin camlarını indirenler, çapulcu değilse nedir?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...