Alper Görmüş en büyük hayalini gerçekleştirdi, İstanbul'dan köye kaçtı

Alper Görmüş en büyük hayalini gerçekleştirdi, İstanbul'dan köye kaçtı

GÜNDEM Haberleri

Özden Örnek'in darbe günlüklerini yayınladıktan sonra kapanan Nokta Dergisi'nin başındaki isim Alper Görmüş 2007'de Kalkan'da bir köye yerleşti. Lise arkadaşını da yanına alan usta gazetecinin en büyük korkusu yeniden İstanbul'a dönmek.

Kalkan'ın Üzümlü (Margaz) köyünde yıllardır iki arkadaş yan yana. Bir arkadaşlarının da katılımıyla birlikte ekip tamamlanıyor. Lise yıllarından beri, İstanbul'dan kaçıp bir arada yaşamanın hayalini kuran üçlü, bu hayali gerçekleştirdi. Üstelik ellerinde avuçlarında pek de bir şey olmadan. Şimdi en büyük korkuları, birkaç günlüğüne bile olsa İstanbul'a gelmek!

İstanbul'dan kaçıp buraya yerleşmek bir hayal miydi?

Alper Görmüş: Haydarpaşa Erkek Lisesi'nde, Orta 1-3 arasında, üçümüz aynı sınıftaydık. Yavuz'la ben parasız yatılıydık. Kadir gündüzcüydü. Lise 2'de de üçümüz aynı sınıfa düştük.

Kadir Aydınlı: Kaçma hayalini, benle Yavuz'la kurardık daha çok. "Ormanda kalacağız, yerlerimiz olacak" diye. Hatta Yavuz'un "Komünler kuracağız" gibi fantezileri vardı. Sonra herkes okul, iş derdine düştü ama çocukluk hayalleri insanın içinde kalıyor. 2000 yılının hemen başında Yavuz, "Hadi çıkalım, kendimize yer arayalım" dedi. Benim cebimdeki para, 3-4 bin lira. Üçümüzde de o kadar var. Buramıza gelmişti artık İstanbul'dan. Bir arabaya toplanıyoruz, yer bakıyoruz. İlk, Marmara'nın kıyılarından başladık. Fiyatlar o kadar yüksek ki, yanına yanaşamıyoruz. Öbür ay yine gidiyoruz, yine yanına yaklaşamıyoruz. Toplam 15 bin lira var. Nereden ne alacaksın?

Burayı nasıl buldunuz?

Alper: Bir iki sene sonra Kalkan'a kadar indik. Ağabeyim burada otel işletiyor. Ona yer aradığımızı söyledik. Bizi şık bir emlakçıya götürdü. Adam bize kelepir diye yerler göstermeye başladı, 450 bin pound! Ağabeyim de "Kaçmaz!" diyor. Sanırım ağabeyim, "Bu adam benim bilmediğim şekilde para kazandı" diye geçiriyor içinden. Ama o zamana kadar da İzmir Mordoğan, Ayvalık, Cunda gibi birçok yer gezildi.

Kadir: Daha yeri bulmamışız. Benim masamda bir sürü çizimler falan var. Bir oda nasıl olmalı, ev nasıl dizayn edilir diye yapıyorum o çizimleri. Hayale bakar mısın? "Artık her şey bitti" deyip, İstanbul'a döndük. Yavuz'un ayağı buraya düşmüş. Bu köyü videoya almış. Biz fotoğrafta gördük. Beğendik ve buraya geldik 2002'de. İnsanı çok sıcak. Köylüler, geldiğimizi öğrenince bizi toparlayıp bir evde misafir etti. Arsadan çok, insan yapısı bizi sardı.

Paranız var mıydı?

Kadir: Paramız yoktu ama 9 bin liraya evlerin kaba inşaatını bitirdik her birimiz. Kaba inşaatta benim param bitti. Hatta çerçeve siparişini iptal ettim. Ya İstanbul'a dönüp biraz daha çalışacağım -ki bir daha da gelemezdim- ya da oturup bir şeyler yapacağım. Ormandan çok ucuza kereste aldım. Cesaretle, o kerestelerden evin çerçeve kasalarını yaptım. Bir odayı yaptık eşim Şermin'le. O odaya girdik, bir sene sonra.

Alper: Ben İstanbul'daydım. Gelemiyordum. Çalışıyordum. Aynı anda Kadir iki evi birden yapıyordu. Ben 2007'de geldim. Kadir benden üç sene önce buradaydı.

Kadir: Ben bunlara kızdım. "Geleceğiniz falan yok. Gelmeyin artık, defolun gidin. Benim huzurumu da bozmayın" diyorum.

Aradaki o dört sene burada yalnızdınız öyleyse?

Kadir: O dört sene nasıl geçti anlamadım. Kaba inşaatın dışında hiç usta almadım. Elektrikleri bile ben döşedim. Alper'le benim evin elektrik tesisatı için malzeme dışında iki bin beş yüz lira para istedi usta. Sırf bunun için atlayıp İstanbul'a gittim. Bizim elektrikçi vardı, Nail adında. Ona elektriği döşeyip döşeyemeyeceğimi sordum. "Ben yapıyorum, sen niye yapamayasın?" dedi. Onun anlattığı biçimde renkli kalemlerle çizimleri yaptım. "Tamam ağabey. İşte bu" dedi. Hemen dönüp, elektrik tesisatlarını döşedim, iki evin. Alper yoğun olduğu için, "Kendine yaptığını bana da yap" demişti.

Alper: Ben 2006'da gelecektim. Kararımı vermiştim. Aktüel'in yayın yönetmeniydim. Bilgi Üniversitesi'nden de ayrılmıştım. Sonra Nokta'nın patronu Ayhan Durgun'un teklifi geldi. Onunla anlaşırken de, "İstanbul'u terk etme planımdan vazgeçmem" dedim. "Beş-altı ay başında olayım. Dergi otursun, ondan sonra Kalkan'a taşınayım. Haftanın üç günü Kalkan'da, dört günü İstanbul'da olayım" dedim. Öyle anlaştık. Tam konuştuğumuz gibi gitmeye hazırlanıyordum ki, biz 'darbe günlükleri'ni yayınladık. Günlüklerden sonra şartlar zorlaşınca "Yine kaldım buralarda!" diye bir yazı yazmıştım hatta. O şartlarda bırakıp gelseydim, "Adam tüydü" diyeceklerdi. Hemen ardından dergi kapandı. 2 ay, yeni bir dergi yapabilir miyiz diye kaldım. Baktım bir şey olmuyor. 21 Haziran 2007'de ben de taşındım.

İstanbul'un nesi rahatsız etti sizi?

Alper: Benim derdim, aşırı sosyal temastı. Ben yalnızlığı seven, yalnız mutlu olan bir çocuktum. Gazetecilik, saate karşı çalışmak, hız... Benim ruhuma uygun bir iş değil. Hasbelkader olmuşuz, ahlaken onu iyi yapmaya çalıştım.

Kadir: İstanbul'da bir apartman dairesinde oturuyorsun, yaşadığın ortam bir problem. Akraba-çevre ilişkileri bir problem. Bütün bunlar zamanla o kadar ağırlaşıyor ki, artık tek hedefin kaçmak! Memuriyet hayatımda 11 senemi bir saat içinde bıraktım.

Köylüyle ilişkiniz nasıl? Ünlü bir gazeteciyle yaşamayı nasıl görüyorlar?

Alper: Böyle bir şey yok. Burada takmıyorlar. Ama bir olay hakkında fikrimi soruyorlar gördüklerinde. Kahveye gittiğimizde seviniyorlar. Bir de bizi üzmemek için çok dikkatliler. Köyün imamı özellikle Kadir'e hep takılıyor, "Camiye gelmiyorsun" diye.

Kadir: Burada cuma önemli. Bir cuma, malzeme almaya gittim. Ezan okundu, acayip terliyim ve o halde cuma namazına girmeyi kendime yediremedim. Kendimi acayip kötü hissettim. Gideceğim mutlaka. Hocamızın sesine, ezan okuyuşuna bayılıyorum.

nbsp;Alper Görmüş en büyük hayalini gerçekleştirdi, İstanbul'dan köye kaçtı
BU HAYAT nbsp;TARZI nbsp;GAZETECİLİĞE AYKIRI
Lisede sınıf arkadaşı Kadir Aydınlı'yla birlikte Üzümlü'ye yerleşen Alper Görmüş, "Böyle bir hayat gazeteciliğe aykırı. Ama ben gazeteciliği bilinçli seçmedim, plankton gibi sürüklendim. 12 Eylül'den sonra 5-6 sene başka şeylerle uğraştım. Çiçekçilik, plak dolduruculuğu, halı tezgahtarlığı, muhasebecilik gibi" cevabını verdi.

nbsp;Alper Görmüş en büyük hayalini gerçekleştirdi, İstanbul'dan köye kaçtı
Alper Görmüş, tamamen çorak olan arsayı yemyeşil bir bahçeye dönüştürmüş.

Ağaçları suladığım ilk gece mutluluktan uçuyordum

Kalkan'da dert nedir?

Alper: Benim derdim, bahçeye ve hayvanlara yeterince vakit ayıramamak. Kadir, dışarı çıktığımı görünce, "Bahçeye çıktığında çocuk gibi sevinçli oluyorsun" diyor.

Kadir: İstanbul'dan çağrılmalar. İstanbul'da zor bir hayatım oldu benim. Lisede evlendim, baba oldum. Gizli gizli çalışmak zorundaydım, okula giderken. Kadıköy'de gizli gizli tezgah açıp gazete sattım. Eminönü'nde banka kumbaralarına numaratör vurdum. Gazetede musahhihlik yaptım. Memur olduktan sonra, yıllarca insanların emekli maaşını bağladım, onlara yardımcı oldum. 11 sene geçti, o da bitti. Maaşı çok azdı. Daha sonra kozmetik firmasında pazarlamacılığa başladım. O zor zamanlarda bile gitme isteği hep vardı. Şimdi İstanbul'dan çağırdıklarında, gitmeye zorlanıyorum.

Bahçenizde her yer ağaç ve yeşillik. Ama etraf hep çorak arsayla dolu. Geldiğinizde nasıldı burası?

Alper: Diken ve taştan başka hiçbir şey yoktu. 2007 Kasım'da 340 sopa fidan aldık. Narenciye, incir vs… Kalkan'dan bir çocuk geldi, ocakları açmak için. O günü hiç unutmam, soğuk bir kasım gecesiydi. Kimse yok. Sessiz… Diktim o fidanları. Suladım. Gece 10 oldu. Oturdum, mutluluktan sarhoş gibiydim. Kızıma telefon ettim. "Eylül, senin doğumunu saymazsam, şu anda hayatımın en mutlu anını yaşıyorum" dedim. O ağaçlar, benim buraya kök saldığımı anlatıyordu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...