Eyüpgiller: Sınırlarımızdaki tarih iki ateş arasında

Düzenleyen:
Eyüpgiller: Sınırlarımızdaki tarih iki ateş arasında

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Güneydoğu’daki tarihî binaların sadece füze tehlikesiyle karşı karşıya olmadığını söyleyen Prof. Dr. Kemal Kutgün Eyüpgiller: Terör yüzünden belediye hizmetlerinin aksaması da kültür mirasına zarar vermekte.

KÜLTÜR SANAT SERVİSİ
Suriye’de 15 Mart 2011’den beri hüküm süren iç savaşta, yüz binlerce kişiyi hayatını kaybetti, milyonlarca insan da memleketini terk etti. Bu kanlı savaş, insanlarla birlikte kültürel varlıkları da ciddi bir şekilde tehdit ediyor. Suriye’deki kadar olmasa da düşen bombalar ve terör sebebiyle, Güneydoğu’daki şehirlerimiz de risk altında. Bunların yanında Batı’daki şehirlerimiz de, Başbakan Binali Yıldırım’ın “Medeniyetimiz imar rantına yenik düşüyor” sözleriyle ifade ettiği, ayrı bir problemle karşı karşıya... Tüm bu sıkıntılı gelişmeleri restorasyon uzmanı Prof. Dr. Kemal Kutgün Eyüpgiller’le konuştuk... 
¥ Güneyimizde ciddi bir savaş hüküm sürüyor. Bu savaş, sınırımızdaki tarihî eserler için ne gibi bir tehlike meydana getiriyor? 
Şehirlerimizin bütünü gibi tarihî eserlerimiz de, terör ve savaş sebebiyle iki şekilde zarar görüyor. Atılan füzelerin yanı sıra, halkın yerleşim yerlerini terk etmesi ve terör yüzünden belediye hizmetlerinin aksaması, kültür mirasımıza ciddi bir zarar vermekte. Diyarbakır’da bölücü terör örgütüne karşı verilen mücadelede mimari mirasımız bu şekilde zarar gördü. Sevindirici olan şu ki, devletimiz bölgede emniyeti sağladığı gibi, tarihi dokuyu yeniden kazanmak üzere gerekli teşebbüsleri derhâl başlattı. Aslında tarihî eserlerimiz dendiğinde sahip olduğumuz değerin sadece Türkiye ile sınırlı olmadığını da biliyoruz. Halep de en çok zarar gören şehirlerin başında geliyor. Bu şehir mimarisi ve şehirleşmesiyle büyük ölçüde bizim kültürümüzü barındırıyor. 
KİLİS RİSK ALTINDA
¥ Kilis hakkında hususi bir çalışma yaptınız ve bir kitap neşrettiniz. Oradaki durum tam olarak ne?

İstanbul Teknik Üniversitesindeki Restorasyon Programı çalışma grubundaki arkadaşlarımızla 2012 yılında yaptığımız geniş saha çalışmasının neticelerini içeren “Kilis’te Kentsel Koruma Projesi” kitabımız geçtiğimiz ay yayınlandı. 2012 yılında Kilis son derece huzurlu bir şehirdi. Kilis’in tarihî mahallelerinin kültürel miras potansiyelini ele alan bir analiz çalışmasından sonra tarihî dokunun rehabilitasyonuna yönelik önerilerimizi hazırlamıştık. Sonraki dönemde ne yazık ki Güneydoğu bölgemizdeki pek çok mahal gibi Kilis de “risk altındaki kültürel miras” konumuna düştü. Elbette ki vatandaşlarımızın can emniyeti ilk sırada geliyor. Güneyden gelen saldırılar sebebiyle şehir göçle de karşı karşıya. Bu durum tarihî kenti oluşturan abidevi yapılar ve sivil mimarlık örneği evler için büyük bir tehlike oluşturuyor.  
Sağlıklı şehirleşme bina yenilemek değil
¥ Savaşların yanında imar rantları da tarihi çevre için bir tehlike. Başbakan’ın bu konudaki ikazını da düşünürsek Türkiye ve İstanbul için ne söylenebilir?

Kuralsız imar faaliyetleri ve sağlıksız şehirleşme İstanbul’un ve Türkiye’nin en temel problemlerinden biri. 70’ler ve 80’ler şehirlerimizin belirli plan ve programlara bağlı kalınmaksızın -tabiri caizse- vahşice büyütüldüğü yıllar oldu. Geçmişi bu kadar eskiye giden problemler yumağını çözmek kolay değil. Son yıllarda hükûmetlerin bu sıkıntıları çözmek amacıyla gayret sarf ettiğini izliyoruz. Geçmişin gecekondu mahallesinin apartmanlaştığı bir ortamda sağlıklı bir şehirleşmeden söz etmek mümkün değil. Sadece binaların iyileştirilmesi yoluyla, plansız yerleşimlerden çağdaş bir şehir meydana getiremezsiniz. Şehirleşme yolunda bütüncül planlamaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Tarihî şehir dokuları da tabii ki üzerinde en hassas düşünmemiz gereken yerlerin başında yer alıyor. Önceliğimiz, günümüze ulaşan mimari ve kültürel mirasımızı gelecek kuşaklara özgünlüğünü bozmadan aktarmak olmalı. Tarihî eserler ve onların içerisinde yer aldıkları parseller gayrimenkul geliştirme projesi olarak değerlendirilerek yok edilmemeli. Rantın da birkaç yatırımcıya dağıtılması yerine kamuya aktarılması gerekiyor. 

Restorasyonları bilmeden eleştiriyorlar

Siz Türkiye’de Şile Kalesi gibi çok sayıda restorasyon projesinde vazife almış bir isimsiniz. Bu projelere getirilen eleştiriler ne kadar haklı?
Türkiye’de restorasyon denildiğinde geniş bir uzmanlar grubunun varlığından söz edebiliriz. Fakat yapılan restorasyonlar genellikle konunun uzmanı olmayan kişilerce tenkit ediliyor. Özellikle sosyal medyada bir binanın restorasyonuyla ilgili eleştirilerin konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişilerden geldiğini görebiliyorsunuz. Tarihî binaların restorasyonunda ‘tek doğru’ olmadığı tüm dünyada kabul görmekte. Eleştirinin bir başka boyutu ise uzman olmakla birlikte söz konusu bina ve uygulama hakkında bilgi sahibi olunmadan yapılan değerlendirmeler. Bir binanın restorasyonunu tenkit edebilmek için bina hakkında bütün bilgilere sahip olmalısınız. Bazı verilere sahip olmadan yapılan eleştirinin gerçekçi olması mümkün değil. Sözünü ettiğiniz Şile Kalesi art niyetli bir kampanyayla bu eleştirilerden nasibini aldı. Kale ile alakalı gerçek bilginin medyaya iletilmesinin ardından kampanyanın bıçak gibi kesildiğini gözlemledik.    

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...