HAYIRLI RAMAZANLAR

__:__:__

Orta Çağ korkuları hortluyor

Orta Çağ  korkuları  hortluyor
Beyazperde, Sinema, Vizyon, Vizyonda Ne Var, Dehşetin Yüzü, Haber

KÜLTüR - SANAT Haberleri

“Korku Seansı” evreninin yeni filmi “Dehşetin Yüzü”, bir manastırda yaşanan sırlı hadiseleri merkezine alıyor. Gotik bir havanın hâkim olduğu eserde, korku hisleri yeterince körüklenemiyor.

MURAT ÖZTEKİN

Testere serisiyle büyük kitlelere ulaşan yönetmen James Wan’in “Korku Seansı” (The Conjuring) evreni, genişlemeye devam ediyor… İlk filmi 2013’te gösterime giren evrene, çok konuşulan “Korku Seansı 2” ve “Annabelle” filmleri de dâhil oldu. Batılıların gözünden “musallat olma” vakalarının işlendiği seriler, diğer korku filmlerinden ayrı bir yere yükselmeyi başardı. Bu hafta ise “Dehşetin Yüzü” (The Nun) filmi, bir ara hikâye mahiyetinde ilave ediliyor…  James Wan, yönetmenliği bu defa Corin Hardy’e bırakıyor ama yapım ve senaryo onda… Filmde daha önce yüzünü görmekle dehşete gark olduğumuz kötü ruhlu “Rahibe Valak” karakterinin köklerine iniliyor. Eserin oyuncu kadrosunda ise Taissa Farmiga, Demian Bichir ve Jonas Bloquet gibi isimler yer alıyor.

ORTA ÇAĞ’A SEYAHAT
Serinin diğer filmlerinin aksine bu defa Orta Çağı hatırlatan “gotik” bir sinematografi ile karşılaşıyoruz. Romanya’daki St. Carta Manastırı’nda genç bir rahibe, kendini asarak intihar ediyor. Onun cesedi, ormanda çalışan bir genç tarafından bulununca haber ta Vatikan’a kadar ulaşıyor. Manastırın şeytanın elinde geçip geçmediğini tespit etmek için de Peder Burke ve henüz rahibe bile olmamış genç Irene vazifelendiriliyor. Her biri mazilerinde bazı trajik şeyler yaşayan bu ikili, zorlu yolları aşıp karanlık ormanlardan geçerek âdeta Orta Çağ’ın karanlığını yaşayan köye ulaşıyorlar. Pek istemese de haberci genç, kendilerine kılavuzluk ediyor ve manastıra varıyorlar. İki ruhani, neler olduğunu anlamak istiyor ama başrahibe “Hele bir dinlenin” diyor onlara. Ancak, Burke ve Irene, karanlık çöktükten sonra garip şeylerle karşılaşmaya başlıyor. En nihayetinde yaşadıkları acı tecrübelerle kötülüğün bu mekânı sarmış olduğunu anlayan ikili, ortalığa çıkmak isteyen şeytani bir varlığı zapt etmeye çalışıyorlar. Tabii bu arada geçmişlerindeki şeylerle de yüzleşiyorlar...

Seni korkutmayan şey, güldürür!
Korku filmleri, yeterince realist argümanlar üzerinden ilerlemeyince komediye dönüşmekte. Doğrusu “Dehşetin Yüzünde” de zaman zaman bunu yaşıyoruz. Film, sizi korkutamadığı zamanlarda gülümsetmeye başlıyor. (Hassaten “Rahibe Valak” karakterinin beyazperdeye yansıdığı anlarda oluyor bu…) Zaten klişeler üzerine kurulu eserde, yüksek ses efektleri gerilimi arttırmak için basit bir oyun olarak kullanılıyor. Filmin asıl bizi çekmeyecek yönü ise anlatımın tamamen Hristiyanlık inançları üzerine kurulu olması. Hem bize yabancı hem de biraz propagandist… Bu yüzden rahatsızlık vermesi muhtemel… Durumu kurtaracak üst düzey bir oyunculuk da olmayınca “Dehşetin Yüzü” vasatın altında kalıyor. Fakat hakkını yemeyelim filmin görüntü yönetmenliği ustalıklıydı. Özellikle ışık ve gölgenin tesirli kullanımı maksada hizmet ediyor. Netice olarak: Daha önceki filmlerine kıyasla “Dehşetin Yüzü” içerisinde yer alan mizah teşebbüslerine rağmen oldukça sıkıcı bir yolculuk mahiyetinde. Bu sebeple büyük bir hayal kırıklığı olarak seriye ilave oluyor. 

Suriyeli yetimlerin umuda yolculuğu
Cannes mükâfatlı Bosnalı yönetmen Aida Begiç “Bırakma Beni” filminde Suriye’de devam eden gerilimlerin neticelerine farklı bir bakış sunuyor. İsa, Ahmed ve Mümtaz adlı üç Suriyeli yetimin maceralarını merkezine alan filmde, bizzat savaşı yaşayan çocuklar oyuncu olarak rol alıyor. Filmin hikâyesi şöyle: Karakterleri birbirinden çok farklı olan üç Suriyeli çocuk, Ş.Urfa’da kaldıkları yetimhaneyi terk etmeyi kafalarına koyar. Hayatta tek başlarına durabilmek için de mendil satmaya başlarlar. Önceleri her şey yolunda giderken İsa’nın borçlu olduğu bir serseri işleri mahveder. Bu durumdan kurtulmak isteyen çocuklar birbirlerine daha sıkı sarılarak dostluğu ve umudu keşfederler. Begiç’in “Bırakma Beni” filmi çarpıcı görüntü idaresiyle dikkat çekiyor. Hayata, çocukların gözünden bakılan eserde, bütün dünyada tırmanan mülteci karşıtlığına deva olarak şefkat duygusu ön plana çıkarılıyor.

Kayıp adaletin kavgasını veriyor
“Taken” ve “The Gunman” gibi aksiyon filmlerinden tanıdığımız Fransız yönetmen Pierre Morel yine süratli bir hikâyeyle huzurlarımızda. Türkiye’de “İntikam Meleği” adıyla beyazperdeye gelen “Peppermint”, kocası ve kızı öldürülen bir kadının, katillere karşı açtığı intikam savaşını mevzu ediniyor. Filmin başrolünde Jennifer Garner yer alırken ona John Ortiz, John Gallagher ve Juan Pablo Raba gibi isimler eşlik ediyor. Adalet mefhumunu sorgulatan filmin konusu şöyle: Riley North, kocası Chris ve çocuğu ile sıradan bir hayat yaşamaktadır. Ancak Riley’nin kocası maddi sıkıntılarını gidermek için uyuşturucu işine bulaşır. Ardından da aile, bir akşam korkunç bir saldırıya uğrar. Bu saldırıda eşi ve çocuğunu kaybeden Riley, devletin cinayeti çözmediğini görüp çılgına döner. Yüreği intikam dolu kadın, kendi adaletini sağlamak için amansız bir mücadeleye girişir.

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
¥ Göç Yolu
¥ Sorma Neden
¥ Kapımdaki Aşk
¥ Cesur Araba
¥ Nezih Bir Film

EN ÇOK SEYREDİLENLER
¥ ‘İnanılmaz Aile 2’ 78 bin 72
¥ ‘Predator’ 53 bin 935
¥ ‘Alfa Kurt’ 31 bin 422
¥ ‘Arı Maya 2’  28 bin 26
¥ ‘Siccin 5’ 24 bin 17
                                  *14-16 Eylül Box Office rakamları

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...