Kültürel mirasın peşinde koştum

Kültürel mirasın peşinde koştum

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Yarım asırdır beş kıtada fotoğraf çeken usta sanatçı Bruno Barbey “Fas’a baktığımda geçmişten gelen mimari şah-eserlerle karşılaşıyorum. İstanbul’a uzandığımda ise Mimar Sinan’ın fantastik eserleriyle büyüleniyorum. Ben bunların peşindeyim” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Bruno Barbey, dünyanın en prestijli fotoğraf ajanslarından biri olan Magnum’un eski başkanlarından olan dünyaca tanınmış bir fotoğraf sanatçısı... “Renklerin, gölgelerin ve ışığın sanatçısı” olarak da anılan Barbey, yarım asırdan fazla bir zamandır beş kıtada fotoğraflar çekiyor. Sanatçının Vietnam, Irak ve Kuveyt’teki savaş enstantaneleri hâlâ hafızalardaki yerini koruyor.
Daha önce Türkiye’yi de kadrajına alan Barbey, yeni bir sergiyle tekrar İstanbul’a döndü. Sanatçı Barbey, doğduğu yer olan Fas’ta çektiği kareleri, Leica Galeri İstanbul’da “My Morocco” (Benim Fas’ım) isimli sergide bir araya getirdi. Fotoğraf tutkunlarını büyülü bir yolculuğa çıkaran sergi, aynı zamanda Bruno Barbey’in çocukluk hatıralarına dair renkleri de yansıtıyor. Biz de sergi vesilesiyle buluştuğumuz Barbey ile fotoğraf sanatı  üzerine konuştuk... 

¥ Fotoğrafçılık kariyeriniz boyunca çok fazla kültür gördünüz. Size en çarpıcı gelen kültür hangisiydi?
Aslında kültürel mirası büyük olan ülkeler dikkatimi çekiyor. Mesela Çin’e gittiğimde 6 bin yıl evvelinden gelen büyük bir medeniyet görüyorum. Fas’a baktığımda geçmişten gelen enteresan mimari şaheserlerle karşılaşıyorum. İstanbul’a uzandığımda ise Mimar Sinan’ın fantastik denilebilecek eserleriyle büyüleniyorum. Ben bunların peşindeyim…

İSTANBUL İKİ YÖNLÜ BİR ŞEHİR
¥ Bu noktada şu anki İstanbul, geçmişin güzelliklerini ne kadar yansıtabiliyor?
Birçok şehre yüksekten baktığınızda, gökdelen manzaraları görüyorsunuz. Ama İstanbul’da bunu yaptığınızda, modern mimarinin yanında geleneksel binalar da gözünüze çarpıyor. Ben İstanbul’daki bu ikili görüntüden çok etkileniyorum. Bu şehirde eski ve yeninin bir arada olması çok özel bir şey…

¥ “My Morocco” serginize gelirsek; çocukluğunuzun geçtiği Fas’tan kareleriniz yer alıyor. O günlerin nasıl bir izleri var sizde?
Çocukluk hatıralarınız renk, ses ve kokularda saklıdır. Fas’ın da kendine has renkleri var. Mesela nasıl Türkiye’de İznik mavisi diye bir renk varsa, Fas’ta da böyle renkler mevcut. Meşhur ressam Henri Matisse, Fas’ı görünce resim anlayışını değiştirip kendine has bir mavi meydana getirmişti. Fas, böyle bir memleket… Benim de çocukluğumdan en çok aklımda şeyler bu renkler.

¥ Peki, Doğu’ya bir Avrupalı olarak mı bakıyorsunuz?
Ben aslında çift kültürlü bir insanım. Paris’te yaşıyorum ama Fas’a gittiğim zaman ülkeye diğer fotoğrafçıların gözüyle bakmıyorum. Fas, sadece kültürel güzellikleri değil, çocukluğumu da barındırıyor.

¥ İstanbul ile Fas’ı kıyasladığında ne görüyorsunuz?
İki memlekette de çok zengin bir kültürel ve mimari bir miras var. Sanırım bu noktada birleşiyorsunuz. Ancak Müslümanlık arka planınız olsa da bence farklı medeniyetlersiniz…

ARA GÜLER SADECE BİR SANATÇI DEĞİLDİ
Bruno Barbey “İlk defa Ara Güler’in olmadığı İstanbul’a geliyorum. Benim için oldukça hüzünlü bir durum bu… İstanbul’ a her gelişimizde onunla görüşürdüm. Ara Güler, sadece duayen bir fotoğraf sanatçısı değildi, aynı zamanda çok geniş perspektifi olan bir isimdi. Arkasında ciddi bir miras bıraktı” diyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...