'Çocuğunuzu paylaşmayın'

'Çocuğunuzu  paylaşmayın'

SAĞLIK Haberleri

Prof. Dr. Atasoy “Sosyal medya hesaplarınızdan gururla paylaştığınız çocuğunuzun fotoğrafları, kötü niyetli kişilerin elinde malzeme olabilir. Bu masum hareketinizle tacizcileri teşvik edebilirsiniz”

ZİYNETİ KOCABIYIK

Geçtiğimiz aylarda gündemi meşgul eden çocuk kaçırmaları ve çocuk cinayetleriyle yüreğimiz yandı kavruldu. Hemen ardından “Aa bizde de mi varmış”  dedirten seri katil cinayetleri medyaya düştü. Bütün bunları görünce birçok kişinin aklına “Neler oluyor bu insanlara? Bunlar sonradan mı böyle oldu yoksa cesaret mi bulamıyorlardı? Suç işleme içgüdüsü genetik mi? Çocuk tacizcisini ya da bir seri katili dışarıdan bakınca anlayabilir miyiz? Peki şimdi biz ne yapacağız?” gibi onlarca soru takıldı kaldı…
Biz de bu soruları Türkiye’nin en meşhur adli tıp profesörlerinden Prof. Dr. Sevil Atasoy’a yönelttik. Kesintisiz olarak 18 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünün müdireliğini yürüten Prof. Dr. Sevil Atasoy, şu anda Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Bağımlılık ve Adli Bilimler Enstitüsü Müdiresi olarak görev yapıyor.

SERİ KATİLİ ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL
Çocuk tacizcisini ya da seri katilleri dışarıdan baktığımızda tanımak mümkün mü?
Ne yazık ki hayır. Dışarıdan baktığımızda “Bu kişi adam öldürür” diyebileceğimiz belirli bir profil yok. Olsaydı zaten seri katil olmazdı. Bu kişiler çoğunlukla cinayetleri art arda işlemezler. Arada ‘soğuma evresi’ diye tabir ettiğimiz bir dönem vardır. Çoğunlukla bugün birini öldürür, aradan 5-10 sene geçtikten sonra ikinci, üçüncü kişiyi öldürür. İki cinayet arasındaki dönemde, herkese yardım eden iyi bir komşu, şefkatli bir dede, evli çoluk çocuk sahibi biri olabilirler. Bir bakarsınız adam çocukları öldüren biri çıkar...

HAYVANLARA EZİYET EDİYORLAR
Hiç ortak bir yön yok mu?
Özellikle seri cinayetler işleyen ya da çocuk tacizcilerinin ortak noktası, geçmişte hayvanlara şiddet göstermiş olmalarıdır. Çocukluk yıllarında şiddete şahit olmak da bazı çocukları gelecekte birer cani hâline getirebilir. Bu yüzden kedinin kuyruğunu kesen, köpeği canlı canlı toprağa gömen ya da civcivi ezen çocukların mutlaka psikiyatrik bir destek alması gerekir. Bunları çocukluk olarak görüp sadece ceza vermek problemi derinleştirir.

BİR AKIL HASTALIĞI
Zevk için öldürme içgüdüsü genetik midir?

Hayır. Bu kişilerin normal olmadığı muhakkak. Bu durum bir akıl hastalığı aslında. Tetikleyen sebepler olabiliyor. Mesela tarihte bir seri katil 63 kişiyi öldürmüş ama hâkime 64 yazması için yalvarıyor. Çünkü henüz 5-6 yaşındayken dedesi gözlerinin önünde satranç oynarken öldürülmüş. Adam 64 rakamına bu yüzden takıntılı…
'Çocuğunuzu  paylaşmayın'
HER ÇORBA İÇİLMEZ
Seri katiller hep erkek mi?

Hayır ama bütün suçlarda 10 erkeğe bir tane kadın düşer. Seri katiller için de böyle bir oran var. Kadınların tercih ettiği silahlar ve erkeklerin tercih ettiği silahlar farklı. Kadınların geçmişten bugüne kadar ellerini kana bulamaktan çekindiklerini görüyoruz. Kadınlar daha çok ya zehirle öldürmüşler ya da başka birine öldürtmüşlerdir. Osmanlı kadınları genellikle, yiyecek ve içeceklere özellikle de çorbaya madde katarak kişileri zehirlemişlerdir. O yüzden ‘Her çorba içilmez!’ diye bir deyim var.

YOLDAKİ KIRMIZI ÇİÇEK KAZA RİSKİNİ ARTIRIR
Suç bilimi ile ilgili uluslararası arenada çalışmalar yapan Prof. Dr. Sevil Atasoy, suçun önlenmesi ve suçluların ortaya çıkarılmasında kullanılan ilmî usullerin yerleşmesi için de çaba gösteriyor. Bu amaçla Türkiye’de ilk defa Ceza Adaleti Yüksek Lisans Programı’nı Üsküdar Üniversitesi Mühendislik Fakültesine bağlı olarak oluşturdukları söyleyen Prof. Dr. Atasoy, bu eğitimin polis akademisinde verildiğini ancak, bu alanda yetişmiş uzman açığının bulunduğunu belirtiyor.

Ceza adaleti nedir? Buradan mezun olacak kişiler, o dizilerde izlediğimiz uzmanlar gibi mi olacak?
Mesela çocuklara taciz, tecavüz oluyor. ‘Müebbet hapse mi mahkûm edelim, kimyasal kastrasyon mu yapalım, idam mı verelim?’ diye bir sürü kişiden ses çıkıyor. Bu sesi çıkaracak olan kişiler, aslında bunun eğitimini görmüş kişiler olmalı. Olmadığı için de daha çok hukukçu ya da psikologlar bu konuda fikir beyan ediyor. Oysa dünyada kriminoloji yani suç bilimi, viktimoloji yani mağdur bilimi diye bilim dalları var. Ceza Adaleti bölümünden mezun olan kişiler Adalet Bakanlığı bünyesinde çeşitli bürolarda görev yapabilir. Misal vermek gerekirse bizde denetimli serbestlik diye bir uygulama var. Mesela bugün Türkiye’de uyuşturucu madde kullananı cezaevine koymak yerine tedaviye yönlendiriyoruz. Ancak takip edemiyoruz. Bağımlı kişi tedaviye geliyor mu, iş bulabildi mi? Yeniden satıcı olmasını nasıl engelleriz?

Mağdur bilimi nedir?
Kimlerin mağdur olacağını ve neden mağdur olduklarını belirleyen bir bilim. Suçun işlenmesini engeller ve suçluyu bulmaya yardım eder. Her ülke ve her coğrafya için değişen kriterleri vardır. Aile içi şiddet, dayak yiyen kadınlar veya tacize uğrayan çocuklar. Bunların arasında riskli olan grupları hangileri? Bunlar nerede oturuyorlar. Neden bu riskle karşı karşıya kalıyorlar? İyileştirici olarak neler yapılabilir? Bunları araştırıyor. Mesela çevre düzenlemesi ile suça mâni olmak mümkün. Buna çevre kriminolojisi diyoruz.

Nasıl oluyor?
Mesela, tek başına yaşayan yaşlılar eğer apartmanın alt katında oturuyorlarsa, tacize uğramaları ya da evlerine hırsız girmesi ihtimali yüksektir. Bu yüzden pencerelerine demir parmaklık yaptırmaları gerekir. Eğer bunu yaptıracak maddi imkânı yoksa, mahallî yönetimlerden yapması istenir. Ama önce bu gerçeği ispat etmek gerekir. Çevre kriminolojisi bununla uğraşır. Öte yandan yol kenarına dikilen çiçeklerin rengi, trafik kazalarını artırabilir. Mesela yapılan çalışmalar, kırmızı çiçeklerin sürücüde gaza basma isteğini artırdığını göstermiştir. Yani peyzaj mimarisi ile suçu ve kazaları azaltmak mümkündür.  Cadde boyunca dikilen bitkilerin yüksekliğinin ya da otobüs durağının yerini belirlemek bile bu bilimin çalışma alanı içine girer.

ÇOCUK TACİZİ HABERLERİNE DİKKAT
Son zamanlarda çocuk tacizcileri, çocuk katilleri, seri katiller arttı diye düşünüyoruz. Gerçekten böyle bir artış var mı? Yoksa zaten böyleydi de olaylar mı üst üste geldi?
Bu durumun bağırsak kanseri gibi bir hastalık olduğunu düşünürsek, her ülkede, her dönemde bu tür kişilere rastlamak mümkün. Ancak şunu hemen belirtmek gerekir ki, medyanın rolü burada çok önemli. Bu tür olayların çok fazla gündeme taşınması konuyu normalleştirebilir. Bir akıl hastalığı olduğu için, böyle hisseden ama bastıran kişi, bir başka çocuk tacizcisini gördüğünde ‘Böyle hisseden sadece ben değilmişim. Başkaları da yapıyormuş’ diye bunu deneme cesareti bulabilir. Bir başka yönden de bu konuların haber hâline getirilmesi, tacize uğrayan kişilerin cesaretlenerek şikâyet etmesine yardımcı olabilir. Ayrıca günümüzde teknoloji bu tür suçlara zemin oluşturuyor.

Aileleri bu konuda nasıl uyarabiliriz?
Aileler çocuklarını sosyal medyada paylaşmasın. Hepimiz sosyal medya kullanıcısıyız. Bakıyorum genç bir kadın kendisi ve de kız çocuğunun yarı çıplak fotoğraflarını paylaşıyor. 5-6 yaşındaki kız çocuğunun yarı çıplak fotoğraflarını orada paylaşmak mutlaka birtakım insanların bunu kullanmasına yol açıyordur. Bu fotoğraflar her türlü istismara açık. Uluslararası pornografi siteleri üyelik için yeni fotoğraf yükleme şartını koşuyorlar. Kötü niyetli kişiler bu çocukların fotoğrafını kopyalayıp fotoshop yaptıktan sonra bu sitelere yüklüyorlar. Benim profilim gizli diye düşünmeyin. Çünkü bu kişiler ünlülerin hesaplarını kopyalayarak gizli hesapları takip ediyorlar. Siz de filanca ünlü beni takip etmeye başladı diye kabul ediyorsunuz. Kendi elinizle çocuğunuzu tehlikeye atmayın.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...