Abdullah Avcı'dan dersler

Düzenleyen:
Abdullah Avcı'dan dersler

SPOR Haberleri

Türk futbolunun istikrarlı ve 'yalnız teknik adamı' Abdullah hoca, teknik adam gözüyle başarıyı, başarısızlığı, planlamayı A'dan Z'ye analiz etti. Türkiye'ye mesaj verdi...

HASAN SARIÇİÇEK - Abdullah Avcı önce kendi röntgenini çekti: “Dürüst, samimi, sevgi dolu, biriyim. Detaycıyım… Yalan, dolan ve samimiyetsizliği affedemem. Oyuncularımla arkadaş gibiyim. Sistem adamıyım, gelişime açık ve yenilikçiyim. Değer üretmeyi de, değerleri geliştirmeyi de seviyorum... Konuşurken kafasının arkasında başka düşünceler olan insanlardan nefret ederim.” Ardından da Türk futbolunun...  İBB iken 2. Lig’de alıp, Süper Lig’e taşıyan, son 3 yılda Başakşehir’e iki kupa finali ve şampiyonluk heyecanı yaşatan sezona damgasını vuran Abdullah Avcı ile Başakşehir’deki  muhteşem tesislerde bir araya geldik... Fransızların belgeselini yaptığı ve başarısını çözmeye çalıştığı hoca ile tam 3 saat 20 dakika sohbet ettik. Ders vericiydi. İşte ilgiyle okuyacağınız tespit ve analizler...

Efsane Başkan Gümüşdağ
“Gelişim sürecini tek tek yaşadım. Ve hâlâ da yaşıyorum. Teknik direktörlüğüm hâlâ gelişiyor. Çok başkanla çalıştım... Halûk Ulusoy, Levent Bıçakcı, Hasan Doğan ve Mehmet Ali Aydınlar. Hepsi ile de saygı içinde çalıştım ama benim için efsane başkan; Göksel Gümüşdağ… Kendimi şanslı hissediyorum ve doğru yerdeyim. Güçlü bir yönetim, muazzam bir takım ve harika bir tesise sahibiz. Burada samimiyet, sevgi, saygı, düzen ve başarı var. Üç sene evvel departmanlar kurdum. Oyuncu haftalık planmasını önceden biliyor. Bugün geçiş oyunu, set oynuyoruz. Algısı da egosu da yüksek bir takımız; yönetmek zor ama sonuç destekleyince takım da inanıyor. ‘Hoca ilk zaman bizi takım savunmasında sağa sola, arkaya kaydırırken, kalçalarımız ağrıyordu ama değdi’ diye şimdi espri yapıyorlar.”

Misyon adamıyım
“En baştan beri, Türk futbolunun doğru yapılanması, değerler üretmesi ve ürettikleri ile futbol dünyasında hak ettiği yeri (payı) alması gibi misyon üstlendim. Bu anlamda Başakşehir projesine 2006’da başladık, 11 sene sonunda hızla geliştik ve şimdi iyi bir noktadayız. Buradaki asıl hedef, bir takım projelerle ülkeye örnek olmak. Bu kulüp ya da ülke futbolu için doğru yatırımlar yapmak. Buna Türk futbolunun çok ihtiyacı var. Türkiye, büyük takım kurabilir mi? Küresel futbol adına Türk futbolunu bekleyen riskler var. Çok iyi inşaatlar yapıyoruz, 7 yıldızlı oteller gibi fakat bunun içine insanı ve bilgiyi koymazsak, başarı hayal… Yerli-yabancı rekabetini sağlayacak insana ve bilgiye yatırım yapmak lazım. Rekabetin olduğu yerde kalite olur; aksi takdirde Şampiyonlar Ligi, UEFA kazanmak ne mümkün. Özellikle de kulüplerde… Başakşehir veya Bursaspor gibi başka bir kulüp, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor’un olduğu bir yarışın içinde sürekli yer alıyorsa, ancak bu domino etkisi olur, güçlü rekabeti doğurur. O da Türk futboluna ve millî takımlara yansır. Yoksa havanda su döveriz.” 

İyi işlerin dönüşü güzel oluyor
“Aragones, Del Bosque, Rijkaard, Hiddink ve Advocaat, geldi gitti. Hepsi de büyük kariyerlerdi, dip yaptılar. Problem teknik adamlarda değildi. Bazıları döndüklerinde yeniden zirveyi gördü. Hayal kırıklıkları, Avrupa ile bizdeki sistem farkının eseri. Türkiye’de teknik adam olmanın avantajları da var. Şahsen, gittiğim her yerde büyük kulüp taraftarlarından saygı görüyorum. Siz, işinizi iyi yaptığınızda, dönüşümü güzel oluyor. Teknik direktörlük kavramı artık farklılaştı, sadece çalıştıran değil, bir CIO (Bilgi sistemleri grubu başkanı) gibi hareket etmeli, teknik adam… Finansal anlamda futbol güçleniyor; reklamlar, sponsorluklar, gelirler sürekli büyüyor. Üç senedir kendi bütçemizin içinde büyümeye çalışıyoruz. Üç oyuncu alıyorsak içerden de 3 oyuncu boşaltıyoruz. Bunu neye göre plânlıyoruz, gençleştirerek… AR-GE ve insana yapılacak yatırımın karşılığını hemen o sezon alamazsın, çünkü... Bünün için en az, 5-6 sene gerekir.”
Abdullah Avcı'dan dersler
Biz olmazsak Beşiktaş olur

“Harika bir sezon geçirdiğimizi düşünüyorum. Eğer değerlerimizi kaybedeceksek, şampiyon olmayalım. Bardağın dolu tarafını düşündüğünüzde ben oyuna bakarım. Biz bu oyunu oynadığımız sürece bu sene olmadıysa, seneye alırız. Eksiğimiz tecrübeydi. Oyunumuzu, kalitemizi, sistemimizi ve değerlerimizi geliştirmeliyiz. ‘Bu sene o sene’ diyen egosu yüksek, iddialı bir oyuncu grubumuz var ki, hepsinin gönlünde yatan, şampiyonluk. Başakşehir olamazsa, bu hedefe en yakın takım yine Beşiktaş. Hiçbir şeyi tek başıma başarmadım. Başarımızın sırrı, aile ortamında yatıyor… Öyle ki, Adebayor ile haftada iki kere kahve içiyoruz. Ben, ona ne istediğimi anlatırken o da Monaco, Arsenal, Tottenham, M. City ve Real Madrid’deki tecrübelerini paylaşıyor.  Ada futbolunun gizemlerini ve  efsane teknik direktör  Arsene Wenger’in transfer politikasını öğreniyorum.  Bu samimiyet ve dayanışma ortamı bizi güçlü kılıyor.”

Üçlü defans oynayacağız 
“Kanatları güçlendirdik, seneye üçlü defans oynayacağız, ona göre oyuncular transfer ettik. Bize bu oyunu en iyi oynatacak isimleri; G.Saray’dan Chedjou, Feyenoord’dan Elia, Kasımpaşa’dan Tunay Torun’u aldık. Ligin ilk yarısında ilk 17 maçlık seriyi namağlup kapamamıza rağmen o başarılı sistem oyununu ikinci yarıda sürdüremedik. Devre arası sağ bek sorununu Caiçara ile çözmemize rağmen sol bekte bir türlü istikrarı sağlayamadık. Yeni sezon öncesi kadromuzu güçlendirdik… Visca’nın ayrılması bizi çok etkilemez, biz sistem takımıyız.”

Başarı (!) değil magazin önde
“Terim-Arda olayı, sorun mu, çatışma mı? Şu bir gerçek ki, Selçuk olayı gibi değil bu, hoş da değil. Suçlu; o, bu değil, herkes… Neden 2016 Avrupa Şampiyonası’ndaki başarıyı (!) değil de magazini konuşuyoruz? Çünkü başarıyı üretmemişiz… Neden 2018 Dünya Kupası’nın projeksiyonunu, ulaşılması gereken hedefi, rakipleri, dünyaya vereceğimiz mesajı değil de sürekli kaostan besleniyoruz? Neden çözümü değil de sorunu dilimize doluyoruz? Cevap; adına ister ‘problem’ ister ‘çatışma’ deyin, sebep; eğitim! İnsana ve bilgiye yatırım şart! Damdan düşenin halini en iyi damdan düşen bilir… Medya, Selçuk’u oynatmamamı farklı bir noktaya çekti. Bu, beni de, Selçuk’u da üzdü… Bugün, üzüldüğüm duruma kahkaha atıyorum. Ama bugün olsa, üzenleri mahkemeye verirdim.” 

Avrupa’nın neresindeyiz?
“En büyük takım; şüphesiz A Millî Takım… Ancak, o da istenen noktada değil. Peki kendinize; ‘Avrupa futbolunun neresindeyiz?’ diye sorduğunuz oldu mu? Ben sürekli kafa yoruyorum. Kendimizi kandırmayalım, ne Almanya, İspanya, İngiltere, İtalya ne de Fransa’yız. Ne de liglerimiz o kalitede. Üreten miyiz, hayır. Yarışmacı mıyız, değil… Kendi değerleriyle yükselen miyiz, o da değil. Yerli-yabancı anlamında, birbirleriyle rekabet edebilecek oyuncu havuzuna sahip miyiz, yok! Emre Belözoğlu, Cengiz Ünder, Yusuf Yazıcı kalitesinde her mevkiye 5 oyuncu yetiştirsek, yabancıya ihtiyaç duyar mıyız? Mesele, bu.”
Abdullah Avcı'dan dersler
Hepsi geçici başarılar

“Zaman zaman başarı geliyor; serap gibi... Galatasaray’ın UEFA ve Süper Kupa’yı kazanması gibi... 2002 Dünya 3.lüğü ya da 2008 Avrupa 3.lüğü gibi ama bunu doğru analiz ettiğinizde; o başarının estantane olmadığını görüyorsunuz. Ta 1992’den beri gelen ve 1996’da uluslararası boyuta geçen; genç ve U-19 millî takımlarından beri planlı, programlı bir süreç bu... Kaldı ki, devamlı birlikte oynayan bir kadro başarısı o Galatasaray efsanesi. Önemli olan, o başarıyı sürdürülebilmek ama ne yazık ki, bu olmuyor.”

Nerede Pogba nerede Salih!
“Değer üretmek zor, korumak ondan da zor… Genç millî takım, U-19 ile mayıs ayında Avrupa şampiyonu olduk, Eylül’de U-20 Şampiyonası oynandı, 95 ve 96 doğumlu oyuncularla… ‘Akdeniz Oyunları’nda 3. bir takım vardı. O takımda Ozan ve Salih vardı, karşılarında ise Pogba. Bugün Pogba’yı dünya konuşuyor, peki Salih’i konuşan var mı? Bu değerler kaybedilmemeli. Ozan Tufan yetenekli mi, yetenekli. Millî takımda oynuyor mu, oynuyor. Bu oyuncunun kariyer planlamasını kendisine bırakamazsınız, bu kulüp politikası olmalı.”

Rize’deki olaylar ders oldu
“Sempatik takım olmanın ötesine geçtik, herkesin seyretmekten haz duyacağı takım olduk. Bizim için tek olumsuz sahne Rize’deki olay. Bunu sümen altı edemeyiz, bu bizim için derstir. O gün basın toplantısına ilk benim girmem gerekiyordu, Hikmet Hoca geçti, uzun kaldı. Erken çıksak otobüsümüze biner giderdik. Olaylar yaşanmazdı, 11 senedir tuğla tuğla ördüğümüz bir konuda bu duruma düşmek üzüntü verici. Yoksa medyaya saygımız büyük. Sebebi ne olursa olsun kavganın kimseye faydası yok.”

Fotoğraf flu, görüntü gri…
“Şu 5 maçlık cezanın 3’e indirilmesini ben de içime sindiremedim, bari 4 olsaydı. Kulüp olarak itiraz etmedik, bireysel itiraz oldu. O yüzden de bir şey yapamadık. Yine de yıkılmamamız lazım… Emre’nin olaya dahli yoktu. Rize olayı… Sadece bizimle ilgili mi, yoksa genel mi? Olayları ve cezaları yakın tarihten mi alalım yoksa… Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin cezalarını konuşabilir miyiz, soyunma odası basma… Neyse... Genel fotoğrafa baktığınızda; kuralları, kavramları, MHK, Tahkim, PFDK’yı görüyoruz ama bu benim için geçerli. Kuralsa herkese uygulanmalı. Fotoğraf flu… Görüntü gri… 15 senedir, bu böyle…”

Kendime rakip yetiştiriyorum 
“Veliaht mı, o da ne? Üç sene önce burada kurduğumuz düzen sebebiyle futbolcularım bana sitem ediyor. “Hocam, senin yüzünden ağız tadıyla maç seyredemiyoruz. Analiz yapmaktan, istatistikler tutmaktan, taktik çözmekten canımız çıkıyor’, diyorlar. İnanıyorum ki, kadromuzdaki oyunculardan 5-6’sı, Gordon Milne’nin öğrencileri; Rıza Çalımbay, Samet Aybaba, Ziya Doğan ve Mehmet Özdilek gibi futbolu bıraktığında doğrudan teknik adamlığa geçiş yapacak, aslında kendime rakip yetiştiriyorum. Rekabet kalitedir. Ben, millî takımdayken de yaptım bunu, yardımcılarımdan Tayfun Korkut Almanya’da, Okan Buruk Süper Lig’de; demek ki, doğru yapmışız. O gün bu yüzden bizi eleştirenler bugün hakkımızı teslim ediyor.”

Cengiz bugün 10 milyon avro 
“Biz, Cengiz’i zihinsel ve sosyal olarak özel hazırladık. Avrupa için. Cengiz tesislerde kalıyordu, 6 ay sonra dedim ki, ‘Artık çıkıyorsun’. Bugün Cengiz’i dünya konuşuyor. Bu çocuk bize 700 bine geldi bugün 10 milyon avro, eminim Şampiyonlar Ligi’nden sonra daha da üstüne çıkar. Kelebek etkisine bakın, Cengiz, Başakşehir, yüzde 30 yetiştirme payı olarak Altınordu... Herkes kazanıyor. Peki Salih Uçan, Roma’ya gitti, ne oldu? Gitmeden önce 3,5 sene tesiste kaldı, 22.30’dan sonra tesisten çıkamadı. Oysa Roma’da başka bir hayat var. O planlama doğru yapılsaydı, böyle mi olurdu? 

AVCI’NIN ‘EN’LERİ
En beğendiğiniz film: 
Zafere kaçış
Severek okuduğunuz             kitap ve yazar: 
Kaptan - Marcel Desailly
En iyi yabancı: 
Wesley Sneijder 
En iyi kaleci: 
Muslera. En az gol yiyen takım Başakşehir ama Volkan bir penaltı bile kurtarmadı (!)…
En iyi savunma: 
Kjaer 
En iyi Türk futbolcu: 
Emre Belözoğlu
En yetenekli genç: 
Cengiz Ünder, Yusuf Yazıcı 
En büyük yetenek: 
Emre Belözoğlu
En iyi forvet: 
Eren Derdiyok ve Adebayor
En sert takım: 
Trabzonspor
En fanatik taraftar: 
Beşiktaş (Coşkusuyla Çarşı)
En sevimli saha: 
Vodafone Park 
 
HAKEMLER
En başarılı hakem: 
Ali Palabıyık ve Halil Umut Meler

BU SEZONUN KARNESİ
Sezonun takımı: 
Başakşehir
Sezonun teknik adamı: 
Kendimi saymazsam,            Şenol Güneş
Sezonun oyuncusu: 
Cengiz Ünder (47 maç)
Sezonun hareketi: Beşiktaşlıların bizi      “Evinize hoş geldiniz”          diye karşılamaları.
 
ABDULLAH AVCI’DA BELÖZOĞLU’NUN YERİ AYRI:
Emre klonlanmalı
“Emre gelmiş geçmiş en faydalı, en yetenekli ve en karakterli oyuncu”

“Sadece bir oyuncu transfer hakkım olsa tartışmasız Emre Belözoğlu’nu alırdım... Klonlonması mümkün olsa klonlardım…  Emre gelmiş geçmiş en faydalı, en kabiliyetli ve en karakterli oyuncu… Fenerbahçe’de 15-20 maçı geçmezken bizde 34 maç oynadı hem de dolu dolu. Kaliteli yabancıya saygımız sonsuz ama grup enerjisi adına yerlinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Biz duygusalız. Ligin en çok yerli oynatan takımıyız… Transferde, kulübü finansal anlamda düşünmek lazım, 3 aldık, 3 de boşalttık… Holmen, Doka ve Yalçın gitti. Takımı gençleştirdik ve farkı 200 milyon TL aşağı çektik.
Seneye İrfan Can geliyor
İrfan Can Kahveci, Sergen Yalçın’dan daha yetenekli… Cengiz’in gösterdiği uyumu aynı serilikte sağlayamadı. ‘Biz düzen ve sistem takımıyız. Yeteneklerinden şüphe yok ama futbolun gerçekleri var’, deyip İrfan’ı kendi başına bırakmadık. Onun eksik yönünü geliştirmek için zihinsel ve sahada özel çalışma yaptık. Mutluluğum, İrfan’ın bu adaptasyon sürecini iyi geçti. Artık Cengiz kadar özel işler beklediğimiz bir oyuncu… Burnundaki eti de aldırmış, yeni sezonun farklı olacağını söyledi.” 

Fotoğraflar: Ahmet Münir Eren

 

 

 

Düzenleyen:  - SPOR
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...