Köpeklerden sakınayım derken...

Düzenleyen:
Köpeklerden sakınayım derken...

YAŞAM Haberleri

Nihat Usta eline ne geçse bastona çeviriyor, geyik boynuzu, teke ayağı, vites topuzu, vazo dibi hepsi işine yarıyor.

Nihat Çakıner yurt içinde ve yurt dışında ticaret yapmış bir iş adamı. 
Babası Erzurumlu, annesi Abhazyalı. O da bir Abhaz kızı almış sonunda. Gülerek “olduk mu” diyor “üç çeyrek Abaza!” 
Önce Adapazarı Dörtyol’da terminal çalıştırmış, bütün otobüsler mecburen duruyormuş o yıllarda. Büfede kamyonla mal satıyormuş, avuçla para.  
Terminal işi bitince İstanbul’a gitmiş. Kolonya imal edip dağıtmış Anadolu’ya. Sektörde Rumların Ermenilerin ağırlığı varmış, rekabet başlamış. 
Derken Arabistan’a kıyafet götürmüş, ünü Taif’e kadar yayılmış bir anda. Ki hâlâ mağazaları varmış orada. 
Gözlerinden rahatsız olunca hekimi “bırak bu işleri” demiş “artık kovalama!” O da dönüp gelmiş Sakarya’ya (1983). Kayalar-Memduhiye’de bir ev yaptırmış, “hanım köylü” olmuş sonunda.  
 

İTE DALAŞMAKTANSA
O vakitler kuytuluk tabii, köpekler dört dolanıyor ortalıkta. Mümkün mü geçesin, ööle elini kolunu sallaya sallaya.
Bir asa, baston lâzım, her sıkıştığında dal kıracak değilsin ya. İnşaattan artan bir alüminyum boru dikkatini çekmiş, bakmış hafif ve sağlam. Sonra hurda vites topuzunu eline almış, şunu şuna uydursam? 
Gitmiş tornacıya… Bir diş açar mısın boruya? 
Açtırmış. Vidalamış sıkmış, tamam on numara. 
Aklına sonradan gelmiş “ben niye bir bıçak taktırmadım ki? Dağda bayırda dolaşıyorum, bulunsun yanımda. Bir karpuz kesmek icap etse, kalacağız ortalıkta.” 
Tekrar tornacıya gitmiş “biz sapa bıçak taksak nasıl olur usta?” 
-İyi de işimiz bitti amca, şimdi yeniden başlatma! 
-Yaa parası neyse vereceğiz, emeğin zayi olmaz meraklanma. 
Yaptırmış ama nazla niyazla. 

Köpeklerden sakınayım derken...
HEVES DEĞİL SEVDA
Hâlbuki zor değilmiş, kendisi de yapabilirmiş icabında. Eline de alet yakışırmış ayrıca.
“Bir denemeli bakalım” demiş, “ne kadar olursa.” 
Neticede kendi yaptıkları daha fazla içine sinmiş. Bu arada malzemeyi tanımış, kestaneden, dişbudağa, gürgenden kayına. Şurasını oymalı, burasını kakmalı derken boya cila işine de girmiş zamanla. Şekiller çizmiş, motifler tasarlamış. Sizin anlayacağınız kendi kendini yetiştirmiş, hani derler ya deneye yanıla. 
Her seferinde daha ileri gidiyor, para pul hesabı yapmıyormuş asla. Bastonlarını eşe dosta hediye ediyormuş, onlar da buldukları düzgün değnekleri getiriyorlarmış ona. 
Derken bastonlarına çakı, çakmak, pusula, saat, lamba takmayı denemiş, içini boşaltıp kamalar namlular saklamış. Geyik boynuzu, teke ayağı, vazo dibi, biblo kırıkları hepsi işine yaramış, hiçbir şeyi kaldırıp atmamış. Gelgelelim oymada cevizin, sopada kızılcığın yeri başkaymış, başka! 
Bir defasında kültür bakanı gelmiş vites topuzunu görünce takılmış “ne o, vitesli mi yoksa?” 
“Evet Sayın bakanım” demiş, “beş ileri bir geri, ara gazı vermeyi unutma!” 
Köpeklerden sakınayım derken...

MARİFET İLTİFATA
2003 yılında Adapazarı’nda yılın sanatçısı seçilmiş. Baston bahanesi ile hayli dostlar edinmiş bu arada. Belediye başkanları, emniyet müdürleri, ordu, tugay, tümen komutanları, kapısını çalan çalana... 
Yabancı konuklara Nihat Usta’nın bastonlarından takdim ediliyormuş, misafirler ziyadesi ile memnun kalıyorlarmış. Ancak o günlerin Sakarya Valisi Nuri Okutan “böyle olmaz ustam” demiş, “parasını alacaksın. Baş müşterin de ben olacağım!” 
Tam da o günlerde Almanya’dan bir arkadaşı gelmiş.
-Yaa Nihat, n’apcaksın bunca bastonu? 
-Hiiiç ona buna dağıtacağım.
“Olur mu canım” demiş üç beş tane seçip, masaya bin mark bırakmış.  
Donmuş kalmış, elini uzatıp da parayı alamamış. 
-Ne o az mı buldun?
-Yoo, düzineyle verebilirdim o paraya. 
-Bak sen yaptığın işin kıymetini bilmiyorsun, az emek mi var bunlarda? 
20 yıl boyunca sağa sola hediye ettikten sonra para istemek kolay mı? Başlangıçta fiyatları utana sıkıla telaffuz etse de sonra alışmış. Doğrusu gördüğü talebe kendi de şaşırmış.
Yaşı şimdi 87. “O kadar mutluyum ki gece rüyalarımda bile baston yapıyorum” diyor. “Gözlerimden de şikâyetim kalmadı. Bazı geceler işe dalıyorum, zaman nasıl akmış anlamıyorum... Hanım huyumu bildiği için gelip yokluyor, sırtıma yelek atıyor, çay çörek bırakıyor.”
Köpeklerden sakınayım derken...

MAKİNE Mİ ASLA
Nihat Usta eski bir sanayici lâkin kolaycılığa kaçmıyor. Bu el sanatı diyor, tornaya takıp kestirmeden gitmiyor. 
Eleman çalıştırmaktan da hoşlanmıyor ama bacak kadar çocuk gelse muhatap alıyor, mesleğin sırlarını anlatıyor.
Tahtayı eline almadan şekline karar vermiyor, önce damarlarına bakıp işi akışına bırakıyor. 
Bilirsiniz Dadaşlar misafirperver olur, Abhazyalılar ona keza. Kahveler, kurabiyeler... “Bahçe de emrinizde” diyor “dalabilirsiniz armutlara!” 
Sohbeti çekiliyor, ballandırmayı biliyor, aralara matrak ve hüzünlü hatıralar serpiştiriyor.
Ancak sakın “bir baston ne kadar zamanda çıkar” diye sormayın, fena bozuluyor. Ben öyle bir hata yaptım, ağzımın payını aldım. Hafif hiddetli bir üslupla “burası seri üretim bandı değil evladım” dedi, “ardımdan atlı kovalamıyor ya.” 
İçine sinmesi lâzımmış, velev ki haftalarını alsa da...
Ve yine ondan bir vecize ile bahsi kapatalım, “en zor iş işsizliktir, bulun bir meşgale oyalanın!”

Köpeklerden sakınayım derken...

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...