Bir ömür Allah yolunda Çağırgan Baba

Bir ömür Allah yolunda Çağırgan Baba

YAŞAM Haberleri

Alucra ve civarını mekân edinen Seyyid İsmail Hakkı hazretleri, insanları ısrarla Hakk’a hakikate çağırır, bu yüzden Çağırgan Baba adıyla tanınır.

Hazırlayan:
Ahmet Kadem Kaptı
Murat Dursun Tosun

12 Yüzyıl...  
Anadolu..
Asya’nın doğusundan kopan Moğollar yaka yıka yaklaşmaktadırlar. Nitekim Kösedağ Savaşında (Temmuz 1243) galebe çalar, Anadolu’yu istila ederler baştan başa. Zor ve sıkıntılı günlerdir, zulüm öyle böyle değildir, ayyuka varır âdeta. Bazı âlimler Halep yoluyla Horasan’a hicret ederler ki Seyyid Kudbeddin de vardır aralarında.  
Aradan geçen yıllar Moğolları da yumuşatır, Mahmut Gazan Han zamanında İslamlaşmaya başlarlar.
Seyyid Kudbeddin’in oğlu Seyyid Abdurrahman, Horasan’da Seyyide Bigen Hatun’la evlenmiş ve oğlu Seyyid İsmail Hakkı doğmuştur bu arada (1309).
O yıllarda Horasan ilim âşıklarının koştuğu merkezlerden biridir, nurlu çocuk fevkalade yetişir, hocaları üstüne titremektedirler zira. Keskin zekâsı, berrak hafızası, öğrenmeye olan aşkı ve istidadıyla kısa zamanda fark atar akranlarına. Arapça ve Farsçaya hâkim olur, ehli sünnet alimlerinin eserlerini okur. İmam-ı A’zam, İmam Maturidi ve Ahmed Yesevi hazretlerini rehber edinir bilhassa. Kadiri meşayıhından tarikatın inceliklerini öğrenir, kavuşur hâllere sırlara.
İyi de bir muhariptir, Alperen dediğin kılıcını maharetle kullanmalı, okunu atmamalıdır boşa. Bunun yolu sıkı talimden geçer, yay gere gere omuzları genişler. Çehresi nurlu ve mütebessimdir, bileği sert ve kavi olsa da…

ANADOLU’YA!
Tedrisi bitince hocası Şeyh Ebu Muhammed parmağını Anadolu’ya çevirir. “Hazırlan” der, “dedelerinin yurduna!” Yanına 9 gözü kara bahadır katar ki bunlar da hayli mürekkep yalamışlardır zamanında.  
Ve yola koyulurlar. “Bismillahi, tevekkeltü Alallahi, La havle vela kuvvete illa billah!”
Bağdat, Şam, Halep… Yolda devrin âlimleriyle tanışır, hikmet deryalarından inci mercan toplarlar. Hac vazifelerini de eda eder, Harameyn yollarında kumlara batarlar.
Bir keresinde şakiler yollarını kesmeye kalkar, ancak ne kadar dervişse o kadar gazidirler, haydutları dağıtırlar kolayca.
İsmail Hakkı hazretleri neredeyse bütün Anadolu’yu turlar, Saruhan’dan tutun, Bilecik’e... Kayseri’den, Konya’ya…. Şeyh Edebali’den nasihat alır, hazret-i Mevlânâ’dan hayır dua....
Ve işaretler üzerine uzanır gelir Keygune mıntıkasına (Şarkikarahisar’a.)
Moğolların Anadolu valisi Timurtaş Paşa ile görüşüp olurunu alır ve tarihî Roma yolu üzerindeki Alucra Zıhar köyünü (günümüzde Fevzi Çakmak) mekân tutar.

HALKA HALKA
O ve talebeleri hem bağları bahçeleri yeşertir, hem de gönüllere maya çalarlar. Ellerinin emekleri ile geçinir, hayvan besler, değirmen kurar, tezgâh açarlar. Yol düzeltir, çeşme yapar, kurt kuş içsin diye yalakları su ile doldururlar. Fakiri fukarayı kollar, misafir ağırlar, dula yetime destek olurlar. Zamanla mübareğin ünü artar, insanları ısrarla hakka hakikate çağırdığı için adı Çağırgan Baba’ya çıkar. Kınık boyuna bağlı Çağırganlu  aşiretine mensuptur ayrıca.
Moğollar da günden güne İslamlaşmaktadır. Çağırgan Veli’nin kurduğu vakfı bizzat Ebu Said Bahadır Han onaylar. Çevre köylerde Kuman, Yüreğir, Bayındır, Bayat, Beydili, Eymür, Peçenek ve Salur Türkleri vardır. Kıpçaklar ise ekseriyettedir açık ara, Hani Deşt-i Kıpçak dense yeri var.
Hristiyanlar daha ziyade şehir merkezlerinde bulunur, nasipliler ufak ufak yaklaşmaktadır dergâha.
Emir Timurtaş, Çağırgan Baba’nın hayranlarından biridir. Dergâha hizmetten şeref duyar. Bir zaman sonra Ebu Said Bahadır Han ölür, oğlu olmadığı için beyleri ayrı baş çeker, dağılırlar. Zikrolunan bölgede Alaaddin Eretna yeni bir devlet kurar, para bastırır kendi adına. Emîr bizzat zaviyeye gelir, vakfın eksiklerini gediklerini sorar.
O günlerde civardan geçmekte olan bir kervan sahibi (Gulami Yakup) hastalanmıştır. Çağırgan Baba onu dergâhta ağırlayıp tedavi eder biiznillah.
Tüccar Yakup, Eretna Bey’inden Çubuk’u (Feygas köyü) satın alıp vakfeder. Tekkeyi “Meşayih-i Kiramın Medar-ı İftiharı” dediği Çağırgan Baba zaviyesine bağlar.
Çağırgan Baba 56 yaşında Hakk’a yürür (1365), oğlu Seyyid Yusuf fevkalade yetişmiştir, meşaleyi canlı tutar.

KİMLER GEÇTİ
Zıhar önemli bir kavşaktır, Selçuklular, Danişmentliler, Mengücek oğulları, Moğollar hep bu yolu kullanırlar. Timur Han da buradan geçer, ordugâhını kurar sahraya. Fatih hem Trabzon’un fethine giderken, hem de Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan üzerine yürürken dergâha uğrar (1473).
Yavuz Selim Han’ın şehzadeliği bu bölgede geçer, İsmail Hakkı Çağırgan Veli’ye ulaşamasa da torunlarından Mahmut Çağırgan Baba’nın sohbetine kavuşur. O günlerde Şii Safeviler ortalığı karıştırmaktadırlar. Ehl-i sünnet âlimlerine çok ihtiyaç vardır bu coğrafyada. Nitekim tekkesini kursun diye Boyluca köyünü Mahmud Baba’ya bağışlar. Yavuz Selim Han’ın Çaldıran dönüşü havaliye tekrar geldiğini biliyoruz, bir gece burada konaklar ve geçer Şarkikarahisar’a.
Ordu hayli yorgundur, topları çeken mekkarelerin kulakları düşmüştür, uzunca bir süre soluklanırlar.
Çağırgan Baba ve evlatları bidatlerle mücadele eder, sünnet-i seniyyeyi yaşatmaya çalışırlar. Kelkit Vadisi, Şebinkarahisar, Çorum, Erzincan havalisinde iyi tanınırlar.
Dergâhta “Hacer pilavı” denilen bir aş kaynar (ilk defa Çağırgan Veli’nin, Kurt Baba ile evli kızı Seyyide Hacer tarafından yapılmıştır) Suda eritilmiş süzme yoğurt katılarak pişirilen bir bulgurdur aslında. İndirildikten sonra üzerine tereyağı gezdirilip ikram edilir dostlara.
Yüzlerce seyyid ve şehidin yattığı Zıhar, Osmanlının güçten düştüğü yıllarda da hocalar yetiştirir, yollar civara.

SEYYİDLER ŞEHİTLER
Osmanlı Devleti Nakibül eşraflık müessesesi ile seyyidleri şerifleri kayda geçer, onlara sahip çıkar, bazı vergilerden muaf tutar.
Zıhar sakinleri Osmanlı Rus harbinde orduya destek verir. Tekkenin son Şeyhi Hacı Hasan Efendi 400 müridini dualarla Kafkasya Cephesi’ne yollar. Mücahitler Gazi Ahmed Muhtar Paşa komutasında vuruşur. Çoğu şehit olur, dönemez yurduna.
Ruslar, Kafkas cephesinde durdurulamayınca Anadolu’ya akar. Mareşal Fevzi Çakmak komutasındaki kolordumuz burada mevzi tutar.
Çağırgan Baba sevenlerinin rüyasına girer, endişe etmeyin der, inşaallah dönüp gidecekler, burada tutunamayacaklar.
Halk geceleri garip patlamalar, çığlıklar duyar, artık ne olursa olur, Ruslar panikleyip kaybolurlar.
Burası huzurlu bereketli bir mekân, beş asırlık çamları, münzevi mezar taşları ile insanı ayrı bir aleme götürüyor âdeta.
Gavur Dağları, yaylalar, Sırtıdelik Mağarası, kovan kovan ballar, sıra sıra ceviz ağaçları, çamlıklar...
Fevzi Çakmak köyü sakinleri misafir canlısı, sizi de ağırlamaktan mutlu olacaklar.

SABAH OLA HAYROLA
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması hakkında kanun çıkınca (30 Kasım 1925) memleketin birliği beraberliği için çalışan ocaklar da sahipsiz kalır.
Ancak Zıhar halkı çocuklarını Çağırgan Baba’nın menkıbeleri ile büyütür, anma merasimleri düzenler, hatırına hatimler indirir, dualar okur, mahşer meydanında o büyük velinin şefaatine kavuşmayı arzularlar.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Alucra Kaymakamı köye gelir, Paçaoğlu Kâtip Hüseyin’e “türbeyi kilitle, anahtarı getir” der, “bundan böyle ziyaret yasak!”
-Ben bu işe karışmam efendim, bu akşam yatın, sabah ne yapıyorsanız yapın, vebali boynunuza.
O gece köyde kalan kaymakam rüyasında ne görür bilmiyoruz ama ertesi sabah edeple gidip türbeyi ziyarette bulunur ve cebinden masraf ederek tamiratını yaptırır hatta. Mübareğin üzerinde kaymakamın yaptırdığı sanduka durmaktadır hâlâ. Çivileri orijinaldir, dövme kesme usulü, taa o günlerden kalma.

 

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...