Dünya bir görüntüdür.

Mıknatıs demiri nasıl kendine çekiyorsa, haramlar Cehenneme, ibadetler Cennete çeker. Kıyamette nereye gitmek istiyorsak, ona göre hazırlık yapmalıyız.
HAZIRLAYAN: ÖMER ÇETİN ENGİN
> Ölmek felaket değil, öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek, tedbirini almamak felakettir.
> Dünya, zıll-i zâildir, yani yok olan bir gölge, bir görüntüdür. Aynadaki görüntü gibi. Bu görüntü ahiretin görüntüsüdür. Ahirette ne var, Cennet, Cehennem. İbadetlerimiz, iyiliklerimiz, Cennetin dünyadaki görüntüsüdür. Günahlar, kötü yerler, karanlık sıkıntılı izbe yerler de Cehennemin görüntüsüdür. Cennetlik, Cennetlik işleri, Cehennemlik olan da Cehenneme götürücü işler yapar. Demiri çürüten, kendi pası olduğu gibi, insanı Cehennemlik eden de kendi günahlarıdır. Mıknatıs demiri nasıl kendine çekiyorsa, haramlar Cehenneme, ibadetler Cennete çeker.
> Kıyamette nereye gitmek istiyorsak, ona göre hazırlık yapmalıyız. Ahirette Cennet ve Cehennemden başka yer yoktur. Cennete girmek için, doğru iman sahibi olmak ve dine uymak gerekir. Cehenneme götürücü tuzaklara yakalanmamalı. Bu tuzaklar şöyle bildiriliyor:
(Dünya hayatı ancak bir laib [oyun], lehv [eğlence], ziynet [süs], aranızda tefahür [övünme] ve mal ve evladı çoğaltma isteğinden ibarettir.) [Hadid 20]
Bunların bir tanesine yakalananın gönlü ölür.
ÖNCEKİLERDEN İBRET ALMALI
Çalışın ve nefslerinizi, içinde yer alacakları ölüm ötesi için hazırlayın. Önünüzde çözümü zorlaşan şeyleri Allah’ın ilmine havale edin. Öbür âleme geçmeden önce bir şey hazırlayın ki, oraya vardığınızda karşınıza çıksın. Çünkü Allahü teâlâ, buyuruyor ki:
(O gün [kıyamette] herkes, dünyada ne hayır yapmışsa, onu karşısında hazır bulacak, ne kötülük yapmışsa, onlarla kendi arasında uzun bir mesafe olmasını arzu edecektir. Kullarına karşı şefkatli, esirgeyici olan Allah size kendinden korkmanızı emreder.) [Al-i imran 30]
O hâlde, Allah’tan korkun, yani Onun emir ve yasaklarına riayet edin. Sizden önce gelip geçenlerden de ibret alın. Unutmayın ki, yarın küçük büyük bütün davranışlarınızın karşılığını bulacaksınız.
RIZKIN BELLİ... ÖMRÜN BELLİ...
> Rızk mukadderdir. Yani herkesin rızkı bellidir, artmaz eksilmez, rızkını almadan dünyadan ayrılmaz. İsteyene helalden gelir, isteyene haramdan. Gelen miktar aynıdır. Ecel mukadderdir. Yani herkesin ömrü bellidir, uzamaz kısalmaz, vakti dolunca dünyadan ayrılır. Kaza ve kader, hayır ve şer, zaten imanın şartlarındandır. Peki, daha ne diye isyan ediyorsun, daha ne diye şükretmiyorsun? Rızkın belli, ömrün belli, başına gelenler Allah’tan. İster isyan et, ister şükret. Değişen bir şey yok. İsyan edenin yeri Cehennem, şükredeninki Cennet. Yani aynı şeyler için, ya Cennete gideceksin ya Cehenneme.
> Dünya misafirhanedir. Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak ahmaklıktır. Göğsünü kıbleden çevirenin namazının bozulduğu gibi, yüzünü İslamiyet’ten çevirenin hem dünyası hem ahireti bozulur.
> Laf ile Müslümanlık olmaz. Dinin emir ve yasaklarına önem vermeyenin imanı gider. Önem vermemek, işlediği günaha zerre kadar da olsa üzülmemek demektir.
> Kıyamet derdini bilseydiniz, dünyada dert diye bir şey tanımazdınız. Bütün geçimsizlikler, ölümü unutmaktandır.
> Dinin en büyük düşmanı cehalettir. Cahillik Cehenneme götürür.
> Dini, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenmeli, yoksa insan, şeytanın oyuncağı, kötü din adamlarının kuklası olur da ruhu bile duymaz.
AĞIRMAYAN SAÇLAR
> Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Sa’d bin Ebî Vakkâs’a “radıyallahü anh” şöyle dua buyurdu: “Ya Rabbi! Sa’d dua edince, duasını kabul eyle”. Bu duadan sonra Sa’d bin Ebî Vakkâs’ın her duası kabul olurdu.
> Medlûk “radıyallahü anh” şöyle anlatmıştır: Hizmetçilerimle birlikte Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzuruna gelip, iman ettim. Resûlullah mübarek elini başıma sürdü. Başımda Resûlullahın dokunduğu yer ağarmadı. Diğer kısımları ağardı.
> Cu’ayl-i Eşcaî “radıyallahü anh” anlatmıştır: Bir gazvede Resûlullah ile birlikte idim. Atım çok zayıf idi. Resûlullah efendimiz kamçısıyla atıma bir kere vurdu ve “Allahım, bu atı ona bereketli eyle” diye dua etti. Artık atımın başını tutamadım. Bütün atlıları geçerdim.
CEHENNEMİN KORKUSU
Cennet, Arş-ı a’lânın sağ tarafına konulur. Bundan sonra, cenab-ı Hak, Cehennemi getirmeği emr eder. Cehenneme korku gelir, feryad eder. Kendisine gönderilen meleklere: (Allahü teâlâ, bana azap ettirmek için bir mahluk yarattı da, onunla bana azap mı edecek) der. Onlar da: (Allahü teâlânın izzeti ve celâli ve ceberûtü hakkı için, Rabbin seninle asilerden, İslam düşmanlarından intikam almak için, bizi sana gönderdi. Sen ise, bunun için halk olundun) derler. Cehennemi dört tarafından çekerek götürürler. Yetmiş bin ip takıp çekerler ki, her bir ipte yetmiş bin halka vardır. Dünyadaki demirlerin hepsi toplansa onun bir halkası kadar olamaz. Her halkada, zebani denilen azap meleklerinden yetmiş bin melek vardır ki, yalnız birine dünyadaki dağları koparmak emr olunsa, parça parça ederdi. (devam edecek)
EFENDİMİZİN DUALARI
Allah’ım, zulmetmekten ve zulme uğramaktan sana sığınırım. [Nesai]
ESHAB-I KİRAMIN HİKMETLİ SÖZLERİ
“Çok ağlayın! Ağlayamazsanız, ağlamaklı bir hâlde bulunun. Eğer hakîkati bilseydiniz, sesiniz kesilinceye kadar ağlar ve beliniz kırılıncaya kadar namaz kılardınız.” ABDULLAH BİN AMR BİN ÂS (radıyallahü anh)
BİZE BİR SEVDİĞİNİ GÖNDER
Hacı Keçeci Efendi “rahmetullahi aleyh”, kalb gözü açık bir veliydi. Bu veliyi seven bir delikanlı, gemiye binip yolculuğa çıktı bir gün. Hava sakindi. Ama bir müddet sonra değişti hava. Fırtınadan deniz kabardı. Parçalandı geminin yelken ve direkleri. Yolcular, feryat figan “kelime-i şehadet” getirmeye başladılar.
Delikanlı açtı ellerini, yalvardı: - Ya Rabbi! Sevdiğin bir kulunu bize imdada gönder!
Duası bitmeden, nurlu bir zat belirdi önünde. Baktı, bu mübarek zattı. Kulağına eğilip fısıldadı:
- Korkma evladım! Deniz de Allah’ın mahlukudur. Cenâb-ı Hak dilerse sakinleşir. O böyle der demez, sakinleşti deniz. Gemi düzeldi. Selamete çıktı gemidekiler. Ancak kimse bilmiyordu bu imdadın nereden geldiğini.
Genç baktı, göremedi onu bir daha. Kaybolmuştu gözden.