Bahr-i Sefid kıyılarında...

A -
A +
İrfan Özfatura MISIR'da...-4- Bahr-i Sefid kıyılarında...Bahr-i Sefid kıyılarında... İskenderiye Mısır'ın ikinci büyük şehri. Nüfusu 6 milyonu geçiyor. M.Ö. 332 yılında Makedonyalı İskender tarafından kurulmuş, halen de onun adını taşıyor; "Alexandreia!" Aynı adı taşıyan bir şehir daha var malum, bizim İskenderun. Kuruluşu da aynı yıllarda. İskenderiye 1517'de Yavuz Sultan Selim tarafından fethediliyor. 1882'de İngiltere işgal edinceye kadar 365 yıl elimizde kalıyor. İçinde hâlâ hatırı sayılır miktarda Türk, Çerkez, Abaza yaşıyor. İskenderiye'de Mısır'ın diğer şehirlerine nazaran daha fazla Hıristiyan meskun, ama yine de azınlıktalar (Beşte bir filan). Aralarında Ermeniler ve Ruslar da var. "Orada Rus'un işi ne?" diye sorabilirsiniz. Başkan Nasır zamanında Mısır, SSCB'ye yaklaşıyor. Ülkeye binlerce Rus eğitimci çağırılıyor. Dönen dönüyor ama 16 bin Rus burada kalıyor, halen keman, piyano öğretiyor, dans, bale dersleri veriyorlar. Çoğu konservatuarlarda vazifeli, yüksek maaş alıyorlar. Kahire ve İskenderiye'nin lüks semtlerinde (Nil boyunda, Akdeniz sahillerinde) oturuyorlar. SAYFİYE MESİRE ŞEMSİYE Kahire'ye, Asuan'a, Lüksor'a iki yılda bir yağmur yağıyor, buraya haftada iki defa. Haliyle zemini daha yeşil, havası daha berrak. Dünyanın en kaliteli pamuğunu yetiştiriyorlar. Tekstilde hayli mesafe almışlar, kaldı reklam ve markalaşma... İskenderiye bir körfez boyunca uzanıyor. Akdeniz açıklarından gelen dalgalar beyaz köpüklerini kumsala yayıyor. Henüz Nisan ayı olmasına rağmen çocuklar suda... (Babaları da!) Ama kadınların mayo ile yüzmeleri kesinlikle yasak. Fistanla girerlerse ne âlâ... İskenderiye'nin sahil yolu (ya da kordon boyu) tam 30 kilometre... Bu hat üzerinde nefis villalar, yıldızlı oteller, balık lokantaları, çay bahçeleri, müzeler, fakülteler ve hidivlerden kalma tiyatrolar bulunuyor. Çekirdeğini alan çitliyor, dondurmasını kapan piyasa yapıyor. İskenderiye evleri oturaklı ve ferah. 200 metrekare genişliğinde lebiderya bir daire 40 bin dolar civarında. Size ucuz gelebilir ama onların cebini yakıyor. BİRAZ İZMİR, BİRAZ ANTALYA Efendim Makedonyalı İskender ölünce. İskenderiye, kumandan Lagus ve oğullarına kalıyor (Ptolemaios -Batlemyus- hanedanı). Bunlar asker çocuğu olmalarına rağmen cenkten cidalden hoşlanmıyor. Yayılmayı düşünmüyor, imparatorluk hayali kurmuyorlar. Oturup şiir yazıyor, yeri, göğü, bitkileri, insan vücudunu inceliyor vakitlerini edebi sohbetlerle geçiriyorlar. Zamanla Mısırlılar arasında eriyorlar ki, zaten hükümdarlarına da Firavun deniyor. İşte ünlü "İskenderiye Kütüphanesi" de o yıllarda kuruluyor. Nerede bir kitap yazıldı ise buraya getiriliyor. Bir nüshası çıkarılıp, aslı sahibine iade ediliyor. Yurt dışına yollanan memurlara, sefirlere "bulduğunuz kitabı alıp gelin" emri veriliyor. Rivayetlere göre o yıllarda İskenderiye Kütüphanesinde 150 bin cilt yazma eser bulunuyor. Ancak bahsi geçen kütüphane Bizans İmparatoru I. Theodosius tarafından yıkılıyor. Kitaplar şehrin hamamlarına dağıtılarak yaktırılıyor. Benzeri belki de bir daha toplanamayacak olan kültür hazinesi üç günde duman oluyor. Bazı kaynaklar ise kütüphanenin Sezar tarafından yok edildiğini yazar. Ha Theodosius, ha Sezar... Her halukarda Romalılar! İskenderiye Kütüphanesi aradan geçen uzuuun asırlardan sonra 2002 yılında tekrar hizmete giriyor. BAŞI BULUTLARDA Yine Batlamyusların hüküm sürdüğü yıllarda liman girişindeki Pharos adasına meşhur İskenderiye Feneri kuruluyor (MÖ 245). İnşası kırk yıl süren fener tartışmasız çağının bir numarası, diğerlerine tepeden bakıyor. Mimarı Knidos'lu Sostratus. Yüksekliği Kaidesi ile birlikte 166 metreyi buluyor. Ak mermerle kaplanıyor! Tepesinde bulunan, tunçtan ayna iki fersah uzaktan görünüyor. Geceleri kule de harlı ateş yakılıyor. Bu muhteşem fener M.S. 955 yılında yaşanan zelzele ile yıkılıyor. 1302'de vaki olan ikinci zelzele kaideyi de dağıtıyor. 1400 yılında sadece molozları kalıyor. Sultan Kayıtbay adı geçen adaya şirin bir kale yaptırıyor, limanı emniyete alıyor. Peki fenerden kalan taşları kullanıyor mu? Herhalde yani, saf değil ya. Bahr-i Sefid kıyılarında...KAYITBAY'DAN YADİGÂR İskenderiye fenerinin bulunduğu kayalıkta şimdi Kayıtbay Kalesi yer alıyor. Aslen Çerkez bir köle olan Sultan Kayıtbay, Mekke, Medine, Kudüs, Şam ve Kahire'yi kubbelerle donatıyor. İskenderiye'nin feyz fenerleri! İskenderiye Akdeniz'deki İslam merkezlerinden biri... Tabiin devri ulemasından Atâ bin Yesâr'ın yanı sıra Ebü'l Abbas Mürsî, Yâkut-i Arşi, Dâvûd-i İskenderî, İmam-ı Busayri, gibi büyükler bu şirin şehri mekân tutuyorlar. Ebul Abbas Mürsi Hazretleri Endülüs asıllı bir veli. Ebü'l Hasan-ı Şazilî hazretlerinin has talebesi... Binlerce talebe yetiştiriyor ancak Yakut adlı Habeşli köleye bambaşka ihtimam gösteriyor. Yakut aslında esir tüccarlarının eline düşen siyahi bir gençtir. Bunu Mısırlı bir tüccar satın alıyor, peşine takıyor. Zikrolunan tüccar kârlı bir ticaretin ardından yüklü gemisiyle yurduna dönüyor. İskenderiye açıklarında fırtınaya yakalanıyor. Çok korkuyor. Açıyor ellerini "ya Rabbi" diyor "beni bu fırtınadan kurtar, Yakut'u, Abdullah-ı Mürsi hazretlerinin dergahına bağışlayacağım!" Kurtuluyor da... O DA YAKUT BU DA Ancak Yakut, o kadar becerikli, o kadar sevimli bir genç ki, vermeye kıyamıyor. "Şimdi gidip çarşıdan iri bir yakut alsam" diyor. "Götürüp Abdullah-ı Mürsi Hazretlerine sunsam... Satsın tekkesinin masraflarını karşılasın, hem böylesi daha işine yarar." Abdullah-ı Mürsi Hazretleri uzatılan mücevhere bakmıyor bile, "O yakutu kesene koy" diyor, "git Yakut'umu getir bana!" Yakut kendini şefkatle bağrına basan büyük veliyi çok seviyor, halkaya katılıp derslere başlıyor. Kısa sürede zahiri ilimleri bitiriyor. Gün geliyor hamele-i arşdaki melaikenin zikrini işitmeye başlıyor. İşte "Arşi" lâkabı da oradan geliyor. Hocasının halifesi oluyor, Ebul Abbas Mürsi hazretlerinin vefatından sonra taliplere ilim edep öğretiyor. Bir defâsında dostları ile sohbet ederlerken, bir güvercin gelip omuzuna konuyor. Sanki bir şeyler mırıldanıyor. Yâkût Hazretleri kalkıp yola düşüyor, Doooğru Kahire'ye... Birlikte Amr bin As Câmiine varıyorlar. Vazifelilerden birini buluyor, "bak kardeşim" diyor, "sen minarede bu güvercinin yakınlarını sıkıştırıp yakalıyor, kesip kesip yiyor muşsun. Senden davacı oluyor." Adamcağız şaşırıyor. "Tevbe ediyorum" diyor, "şahit olabilirsiniz bana!" ŞAİR KASİDE HIRKA Ebul Abbas Mürsi hazretlerinin önde gelen talebelerinden biri de şiirleri 90 lisana çevrilen Busayri Hazretleri... İmam-ı Busayri yanık bir Resulullah âşığıdır, ömrü Server-i âlemi anlatmakla geçiyor, salat ve selamlarını sabah rüzgarlarına ısmarlıyor. Son yıllarında vücuduna bir felç iniyor. Hastalık Allahü tealadan... Mümine sabır yakışır. Ancak... Ancak zihninde Resulullah efendimizi meth ve sena eden emsalsiz beyitler uçuşuyor. Ah bir eli tutsa da mısraları döküverse kağıda... O gece rüyasında Server-i Kainatı (Sallallahü aleyhi ve selem) görüyor. Kasidesini takdim ediyor. Efendimiz çok beğeniyorlar, sırtlarındaki bürdeyi (hırkay-ı saadet) çıkarıp ona giydiriyorlar. Bir neşe, bir heyecan! Uyanıyor. Baksa ki nurlu hırka omzunda! Elleri ayakları da eskisinden daha iyi tutmakta. * * * Bütün bunları nereden mi biliyorum? Söylemiştim ya. Mehmed Said Hoca ile çıktık yola! Bahr-i Sefid kıyılarında...HADİKA MONTAZAH Hidivler biraz yaşamaya düşkünmüşler anlaşılan. Nitekim İskenderiye'de yaptırdıkları Montazah Bahçelerinde de zarif köşkler, kasırlar, sanatlı köprüler, albenili kuleler var. O yıllarda bahçede 750 çeşit nebat yetiştiriliyormuş, şimdi uğraşıyor didiniyor 200'ü geçemiyorlar. Ama efendim hidivler şöyle yemiş, böyle içmiş, para dağıtmışlar... Orasını bilemem ama Montazah bahçeleri günümüz İskenderiye'sine nefes aldırıyor. Bütün turist gruplarını götürüyor, göğüslerini gere gere gezdiriyorlar. SULTANÜŞ ŞÜERA İmam-ı Busayri Hazretlerinin şiirleri 90 dile çevrilmiş, okyanuslar ötesinde okunuyor. Ama "Kaside-i Bürde" çok başka... Server-i âlem âşıkları, o yanık mısraları ezberlerinde saklıyor. > DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.