Demir Leydi Evita

A -
A +

Emekçi tacirliği her yerde prim yapar ama Latin Amerika'da daha bir prim yapar. Peronlar da geçer akçeye oynar, patronlardan bahsederken dişlerini gıcırdatır, ırgatlardan söz açtılar mı hıçkırıklarını salarlar. Fukaraya göstere göstere yiyecek, para ve ilaç dağıtır, çocuk kamplarıyla göz boyarlar. Evita, sürekli slogan üretir, kocasını "Et Yemez Aslan" gibi tuhaf bir lâkapla anar. Kürsülerde "bir gömleksizin mutluluğu benim hayatımdan önemlidir" diye haykırsa da pahalı gömlekler giyer, emsalsiz mücevherler takar. Sevenlerine "böyle görünmek zorundayım. Zaten bunlar bir gün sizin olacak" der işi tatlıya bağlar. "Diktatöriçemiz" kadınların oy hakkı için kıyasıya bir mücadele yapar. Eh bu oylar da döner, dolaşır onlara akar. Hele varoşlardan "tulum" çıkarırlar. Ordu Evita'yı küçümser ama o da orduyu sallamaz, yalın ayaklı işçileri ve benzi soluk kadınları arkasına alır, anlı şanlı generallere posta koyar. Misyonerita!.. O günlerde bütün değerler birbirine girer, Perongiller kimi zaman orak çekiçli bayrak açar, kimi zaman haçın arkasına sığınırlar. Evita "sol açık" oynamasına rağmen, misyonerliği kimselere bırakmaz. Hem din okullarını kapatır hem de Vatikan'la arayı sıcak tutar. Katoliklerin en büyük nişanı olan elmas kaplı "İsabella tacını" kafasına koyar, Papa'nın elini öpüp, duasını almaya bakar. Komünist sendikacılara da, mutaassıp Hıristiyanlara da mavi boncuk dağıtır, gönlünün kimde olduğunu "sır gibi" saklar. Halka demokrasi masalları anlatırken, General Franco'ya omuz çıkar. Ünlü Diktatör onun Madrit ziyaretinden ziyadesi ile memnun kalır, zira kürsünün önüne tam 200 bin kişi toplar. Evita, duygulu bir tonla "dünya halklarının kardeşliğinden" söz açar. "Ben bir gökkuşağıyım, ayaklarım Arjantin'de, başım İspanya'da" deyince millet salya sümük ağlamaya başlar. Evita Franco'ya döner "ne zaman meydanları doldurmak isterseniz beni çağırın" der, "bunları kimse benim gibi coşturamaz!" Ancak Peronlar nazara mı gelirler bilinmez, tam 51 seçimlerine hazırlanırlarken genç kadının sıhhati bozulmaya başlar. Evita henüz 33 yaşındadır ama şiddetli sancılarla sarsılır, rengi uçar. Bunları seçim heyecanına verir ama kanamalar da eklenince hastahaneye yatar. Arjantinli hekimler kanserden şüphelenir ancak bunu genç kadından saklarlar. Göstermelik bir apandisit teşhisi ile Evita'yı ameliyata alırlar. Amerika'dan getirtilen Dr. Pack kitleyi alır ve kemoterapiye başlar. Evita bunlardan habersizdir, sadece "apandisit ameliyatının sandığından zor olduğunu" düşünür, o kadar. Evita'nın sıhhati sevenlerini derinden yaralar, hatta dönemin Fenerbahçe eşrafı, (Hacı Bekir'in başkan olduğu yıllar) "Eva adına" Şişli Cami-i şerifinde mevlid okuturlar. Bunun uygun olmadığı söylense de FB'li Hafız Fahri duayı "tüm dünya insanlarının sıhhatü selametiçün" diye bitirir, tenkitlerden yırtarlar. (10 Aralık 1951) Bu mevlid cemiyetine Konsolosluk çalışanları ve İstanbul'da yaşayan Arjantinliler de katılır, hatta kadınlar başlarını örter, diz çöküp, el açarlar. Haber ulaştığında Eva çok duygulanır ve 50-51 Arjantin Şampiyonu Lanüs'ü İstanbul'a yollar. Bu takım, Galatasaray ve Beşiktaş'ı kolay yener ama Fenerbahçe'ye yenilir kupayı kanaryalara bırakırlar. Juan iktidarı kazanır ama karısını kaybeder. Evita yaşadığı gibi ölür, son nefesini iki kelime için harcar: "Viva Peron!" (26 Temmuz 1952) Mumyası katafalkta Bu beklenen bir akıbettir. Efsane kadının ölümünden beş dakika sonra tören başlar, Buenos Aires'i milyonlarca Evita fotoğrafıyla bezer, yeri göğü pankartlarla donatırlar. Hayranları hastahaneye koşar ama çiçek dağlarını aşamazlar. Haber Arjantinlileri yasa boğar. Tabutuna dokunmak isteyenler birbirini kırar, o hengamede 16 kişi ölür, ayılanlar, bayılanlar... Juan Peron, Evita'nın tahnit işini Kurtuba Üniversitesinden Dr. Ara'ya bırakır. Bu iş tam 7 ay sürer. Dr. Ara'nın yanına Juan'dan başkası alınmaz, Evita'nın vücudunu kem gözlerden saklarlar. Tahnit çok başarılı olur, hatta Dr. Ara, Evita'nın yüzüne hafif bir pembelik bile kazandırarak mesleğinde zirve olduğunu ispatlar. Cesedi camekân içinde ziyarete açılır, Arjantinliler 15 saat bekledikten sonra ulaşabildikleri katafalkı öpücüğe boğar, kahrlarından saçlarını başlarını yolarlar. Koca ülke o yıl anma merasimleriyle, anıt mezar projeleriyle oyalanır, bir dönemin bar artistini adeta "azize" yaparlar. Heykeltraşlar geceli gündüzlü çalışır, "Evita" markası ile çamaşır makinesi, ütü üretenler tez günde parayı bulurlar. Evita gibi bir hatibi kaybedince Peron'un saltanatı sallanmaya başlar. Zaten popülist politikalar yüzünden hazine batar, iktisadi kriz gün sayar. Ortalık karışınca yine postal sesleri duyulur ama "Et Yemez Aslan" deliğe girmeden ve postu deldirmeden yurtdışına kaçar. (1955) Gider İspanya'ya yerleşir, Madrid'in şık banliyölerinden Ogate'de İsabel adında bir dansözle yaşamaya başlar. Arjantin'i kâh askerler, kâh siviller yönetir ama bir türlü dikiş tutturamazlar. Memleketin çivisi çıkınca hasımları (bizzat patronlar, toprak ağaları ve subaylar) Peron'u göreve çağrırırlar. Diktatörümüz yine başa geçer ve işi nispeten toparlar. Juan Peron 1974 yılında ölür, karısı İsabel iktidarı bırakmaz, "2. Evita" olmaya kalkar. Ancak sokağa inemez, koltuğu dolduramaz, hele hitabette Evita'nın tırnağı bile olamaz. Kaldı ki yolsuzluk dosyaları boyunu aşar. Subaylar onu kolayca indirir, yaka paça içeri tıkarlar. Film başa sarılır, yine cunta, yine olaylar, baskılar, zindanlar... Bildiğiniz karışıklar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.