Hakikatin güçlü sesi Bâyezîd-i Bistâmî

A -
A +

Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri o sene haccını eda ettikten sonra kafileden kopar, Rum diyârına doğru yola çıkar. Kaç gün yürür, ne kadar gider bilmiyoruz, mola vermek için dururlar. Bir rahip ondaki bir başkalığı farkeder, çağırıp evinde ağırlar. Huzurla ibadet etmesi için ne gerekiyorsa sağlar. Büyük veli mekânı zikr ile nurlandırmaya başlar ki rahip bu Allah dostunu çağırmakla iyi bir iş yaptığını anlar. Bâyezîd konukseverliği için teşekkür edip müsaade istediğinde "yalvarırım birkaç gün daha kal" der, "bizim bir bayramımız var, o gün bütün rahipler burada olurlar. İçime öyle doğuyor ki senin baş vaizimizle tanışmanda fayda var! Bâyezîd-i Bistâmî "bunda da bir hayır olmalı" der, adama uyar. Vakit gelince onlar gibi mahalli bir elbise giyer, toplantıya katılırlar. Nitekim bir hareketlenme olur, herkes ayağa kalkar. Baş vaiz kürsüye çıkar ama tek kelime konuşmaz. Rahipler "niçin sustuğunu" sorunca, "nasıl konuşabilirim ki" der, "aranızda bir Muhammedî var!" Birden galeyâna gelir, "göster onu parçalayalım" diye haykırmaya başlarlar. Başrâhip, "siz böyle taşkınlık ederseniz, söylemem" der, "ona dokunmayacağınıza söz verin bana..." Allah için ayağa kalk! Bunun üzerine adı geçen zâta dokunmayacaklarına dâir yemin ederler. Başrâhip; "Ey Muhammedî" der, "Allah için ayağa kalk!" Bâyezîd-i Bistâmî "Allah için" denildi mi durabilir mi? Derhal ayağa fırlar. Baş râhip sorar: "Adın ne?" / Bâyezîd! / Tahsil gördün mü? / Rabbimin öğrettiği kadar. / O hâlde bana ikincisi olmayan biri, üçüncüsü olmayan ikiyi, dördüncüsü olmayan üçü, beşincisi olmayan dördü, altıncısı olmayan beşi, yedincisi olmayan altıyı, sekizincisi olmayan yediyi, dokuzuncusu olmayan sekizi, onuncusu olmayan dokuzu, on birincisi olmayan onu, on ikincisi olmayan on biri, on üçüncüsü olmayan on ikiyi söyle! Bâyezîd-i Bistâmi bir lahza bile beklemeden cevaplar: Hava, kaya, odun, ateş... -İkincisi olmayan bir, eşi-ortağı, dengi-benzeri olmayan Allahü teâlâdır. Üçüncüsü olmayan iki, gece ve gündüzdür. Dördüncüsü olmayan üç, üç talâktır. Beşincisi olmayan dört; Tevrat, Zebûr, İncil ve Kur'ân-ı kerimdir. Altıncısı olmayan beş, beş vakit namazdır. Yedincisi olmayan altı göklerin ve yerin yaratıldığı gün sayısıdır. Sekizincisi olmayan yedi, yedi kat göktür. Dokuzuncusu olmayan sekiz, kıyâmet günü Arş'ı taşıyacak meleklerin sayısıdır. Onuncusu olmayan dokuz, hâmilelik müddetidir. On birincisi olmayan on, Mûsâ aleyhisselâmın Şuâyb peygambere çobanlık ettiği yıllardır. On ikincisi olmayan on bir, Yûsuf peygamberin kardeşleridir. On üçüncüsü olmayan on iki, senenin aylarıdır. -Güzeel... Şimdi bana havadan ne yaratıldı, havada ne muhâfaza olundu ve hava ile kim helâk edildi söyler misin? / - İsâ Aleyhisselam havadan yaratıldı, havada muhâfaza edildi. Âd kavmi hava ile helâk edildi. / -Peki ağaçtan kim yaratıldı, ağaçta kim korundu ve ağaç ile kim helak oldu? / -Mûsâ aleyhisselâmın asâsı ağaçtan yaratıldı, Nûh aleyhisselâm ağaç içinde (gemide) korundu, Zekeriyyâ aleyhisselâm ise ağaç içinde biçildi. / -Pes doğrusu. Peki ateşten kim yaratıldı, ateşten kim korundu ve kim ateş ile helâk oldu? / -İblîs ateşten yaratıldı. İbrâhim aleyhisselâm ateşten korundu. Ebû Cehil ateş ile helâk oldu./ -Ya taştan kim yaratıldı, taş içinde kim korundu ve taş ile kim helâk oldu? /- Sâlih peygamberin devesi taştan yaratıldı. Eshâb-ı Kehf taş içinde korundu ve Ebrehe ve ordusu taş ile helâk edildi./ Bir ağaç düşün, on iki dalı, her dalında otuz yaprağı ve her yaprağında beş çiçek bulunsun. Bu çiçeklerden ikisi güneşe, üçü karanlığa baksın.../ -Bu ağaç bir yılı temsil eder. On iki dalı aylara, otuz yaprak günlere, beş çiçek de, beş vakit namaza delalettir. Rahipler bu ilme bu anlayışa şaşar kalırlar. Ancak başvaiz dahasını alacağının da farkındadır. "Söyler misin bana" der, "âlimleriniz, 'Cennet'te dört nehir vardır, biri baldan, biri sütten, biri sudan, biri de şerbettendir' diyorlar. Aynı kaynaktan beslenen bir nehir nasıl farklı akabilir ki?" Bâyezîd-i Bistâmî gülümser "İnsanın başından da dört küçük nehir akar. Kulak yağı acı, gözyaşı tuzlu, burun salgısı iğrenç, ağız suyu leziz değil midir? / Bir de şu var, sizin âlimleriniz 'Cennet ehli yer içer, fakat abdest bozmaz, su dökmez' diyorlar. / İyi ya ana rahmindeki cenin de öyle değil midir? Tek soru, zor cevap! Peki hacca giden, tavâf eden ama canı ruhu olmayan bir şey ne olabilir? / Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri "Elbette Nûh peygamberin gemisidir" dedikten sonra, râhibe döner ve "sanırım bu kadar soruya cevap verdikten sonra bana da soru sorma hakkı doğdu" der, "müsaade ederseniz size bir tek şey soracağım ve cevabını bildiğinizden de adım gibi eminim. - Buyrun sizi dinliyorum. - Cennet kapılarının üzerinde ne yazar? Râhip sükut eder, bildiği meydana çıkar ama cevap vermekten kaçar. Etrafındakiler çok bozulur "Ey büyüğümüz bizi mahçup etme" diye yalvarmaya başlarlar. -Doğrusu cevabı biliyorum ve sizleri mahçup etmem ama... -Aması ne? -Siz bu cevabı kaldıramazsınız! -Söz veriyoruz katlanacağız. Bedeli ne olursa olsun ödemeye hazırız. - O halde beni iyi dinleyin. Cennet'in anahtarı "Lâ İlâhe İllallah Muhammedün Resûlullahdır." Cennet kapılarının üzerinde de aynı ibare yazar. Anlatılmaz bir an yaşanır. Kalplerine ılık ılık bir şeyler akar. Bir ağızdan Kelime-i şehâdet getirip birlikte Müslüman olurlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.