Hayırsever Sultan Hadice Turhan

A -
A +
"Valide Sultan" olunca Mimar Mustafa Ağa'yı vazifelendiren Hadice Turhan, inşaası yarım asırdır ortada kalan Yeni Camiyi tamamlar... stanbul'da olacaksınız da Yeni Cami basamaklarına oturup vapurları seyretmeyeceksiniz ha! Güvercinler etrafınızda dolanırken, bebeler tay tay yürürken fotoğraf makinenizi çantada tutacaksınız. Şamballıcılara, turşuculara, kestanecilere kayıtsız kalacak, bir simit bile almayacak, martıların payını ayırmayacaksınız! Buna benzer yüzlerce cümle yazabilir ve "ne mümkün" diye bağlayabilirim pekala. Mısır çarşısı iki adım, arkası Tahtakale, yukarısı Mercan. Takı beğenenler, bohça dizenler, gelinlik bakanlar. Kız evi, oğlan evi Yeni Cami merdivenlerine çöker, günün yorumunu yaparlar... Basamakların dili olsa da söylese, şurada kaç yüzük atıldı kimbilir, kaç gönül kırıldı, ayrıldı yollar... Halbuki aldığı üç metre çamaşır ipi ve bir naylon leğenle mutlu olan bir teyzeler de görürsünüz, ter topuklarından akmış, yanaklar yekpare kan. Bir bakarsınız oyuncak arabasını keyifle süren bir oğlan çocuğu. Nasıl ciddi, nasıl meşgul... Brnnn ınnn ınnnn demekten acıyan dudaklar. Bu şirin caminin şadırvanından kaç kez su içtim, revaklarında kaç kere gölgelendim, kaç defa yağmurdan kaçtım hatırlayamam. Eminönü yolumuzun üstüydü ve Yeni Cami hep burada... Bildik bileli burada... İstanbul'un nüfusu on beş milyon, on beş milyonumuzun da onunla ilgili bir hatırası var. Ama Yeni Caminin bir hikayesi olduğundan bihaberdim... Taa ki İbrahim Pazan'ın hazırladığı "Padişah Anneleri" adlı eseri okuyana kadar... ÇAMUR AT İZİ KALSIN Turist rehberlerinin vebali büyük, haremle ilgili öyle şeyler anlatılıyor ki akla ziyan. "Şuraya saz heyeti oturur, şurada köçekler raks ederdi" dedikleri salonun tavanına bakıyorsunuz boydan boya esma-ül hünsa... Değil fasıl yapmak, ayak bile uzatılmaz orada. "Şu havuza süt doldurulurdu, cariyeler anadan üryan..." Ulan süt dediğin iki saat sonra ekşir, akşama kalmaz kesilir, kokar. Yalanın da hesabı olur yani, akıl var, mantık var. Harem en kestirme şekliyle bir akademidir, buraya kalburüstü esireler alınır ve eğitilirler o kadar. İçlerinden bir yada bir kaçı (ki kesinlikle valide sultan seçer) padişaha hanım olur, diğerleri bir memurlarla evlendirilir, çırak çıkarılırlar. Bu hanımlara "saraylı" denir ki bilgileriyle görgüleriyle farklıdırlar. Gittikleri mahallenin kadınlarına örnek olur, komşularının derdini saraya taşırlar. Bir padişah ölünce, ailesi dışarı atılmaz, hayatının sonuna kadar sarayda yaşar. Ki haremde gençler değil, yaşlı kadınlar ağırlıktadırlar. KIRIM'DAN GELİR Yıl 1639. O günlerde Kırım Tatarları ile Slavlar arasında bir savaştır kopar. Türklerin eline geçen esirler arasında 12 yaşlarında bir kız çocuğu vardır ki pek güzelcedir, zeki zeki bakar. Süleyman Paşanın nazar-ı dikkatini celbeder, onu diğerlerinden ayırır, İstanbul'a yollar. Minik esire önce sıkı bir tedristen geçirilir, kendi arzusu ile Müslüman olunca adını değiştirir, Hadice Turhan koyarlar. Genç kız haremde zarafetiyle, şefkatiyle, öne çıkar ve gün gelir Mahpeyker Valide Sultan onu kendine gelin (Sultan İbrahim'in hanımı) yapar. Hadice Turhan çok geçmeden anneliği tadar, biricik yavrusunu kucağına alınca rütbesi artar. Artık Veliaht annesi derler ona. Mührünün üzerinde "Mahzar-ı lütf-i samed Valide-i Sultan Mehmed" yazan Hadice Turhan sıkça halkın arasına karışır, esnafın sanatkarın nabzını tutar. İşte çarşı pazar dolandığı günlerden birinde sarışın mavi gözlü bir manav çırağı gözüne batar. Bu sima tanıdık bildik birine aittir ama... Acep kim ola? OLACAK BU YA Genci yanına çağırır, adını, sanını, memleketini sorar. Birden benzi sararır, kalbi güp güp atmaya başlar. Bakın şu güzel Allah'ın (Celle Celalüh) işine ki o çocuk öz be öz kardeşi çıkar. Turhan Sultan heyecanını saklamasını bilir, saraya dönünce çırağı alıp getirsinler diye muhafızlarını manava yollar. İri yarı adamlar koluna girdiğinde çocukcağız nasıl korkar anlatılamaz. Ben bir şey yapmadım diye yalvarmaya başlar. Muhafızlar ketumdur, kelime konuşmaz, işlerine bakarlar. Onu önce bir hamama sokar, sonra giydirir kuşatır Turhan Sultan'ın huzuruna çıkarırlar. Ablası garibi fazla meraklandırmaz, hadiseyi açıklar. İki kardeş kucaklaşarak ağlaşır, şükrederler Allah'a. Geleneklere aykırı olmasına rağmen Sultan İbrahim, bu delikanlıyı (Yusuf Ağa) bağrına basar, "Demek oğlum Mehmed'in dayısı sensin ha?" der, ihsana boğar. Lâkin Yusuf Ağa, genç yaşta vefat eder, kavuşur rahmet-i Rahmana. Valide Sultan pek üzülür, Sarıyer'de bir cami yaptırır, kardeşinin adına. İbrahim Han asiler tarafından şehit edilince, Turhan Sultan'ın oğlu IV. Mehmed (henüz 7 yaşındadır) tahta çıkar. Düşünün esire bir kızcağız, imparatorluğun en güçlü kadını olur bir anda... Halbuki henüz 21 yaşındadır daha. Hadice Turhan haddini bilir, devlet işlerine karışmaz. Yetkilerini kayınvalidesine bırakır, onun vefatı üzerine Köprülü Mehmed Paşa gibi tecrübeli ismi sadrazam yapar. SAHİB-ÜL HAYRAT Hadice Turhan Sultan'ın hayrı hasenatı çoktur ama tek eseri Yeni Cami olsa yeter de artar... Genelde Selâtin camileri çabuk şekillenir, çok çok üç beş yılda ibadete açılırlar. Ancak Yeni Caminin inşaatı tam 68 sene sürer, ortada kalır adeta... Efendim, bu camiye zamanında II. Murad'ın hanımı Safiye Sultan niyetlenmiştir (1597). Zikr olunan alan o zamanlar Çıfıthâne adıyla anılır ki, adından anlaşılacağı üzere Yahudiler (Cehûd) oturmaktadırlar. Düzensiz ve kalabalıktır, ciğerciler, balıkçılar, kırık dökük binalar... Bilirsiniz karışık mekanları hâlâ "Çıfıt Çarşısı" diye adlandırırız ki Emin iskelesine, Gümrükçübaşının itibarına yakışmaz. Safiye Sultan, vatandaşları mağdur etmez, mülklerini iki misli bedelle satın alır, gönüllerini hoş tutar. Mimar Davud Ağa inşaata hızlı başlar. Kazdırdığı çukur denizin yanı başındadır, zemin fıkır fıkır su kaynar. Tulumbalar gün boyu çalışır, zemine habire kazık çakarlar. Derken kurşun kuşaklar atar, temel taşlarını üzerine oturturlar. Hasılı alt yapı ile çok oyalanırlar. Temel bitmeden Davud Ağa'nın ömrü biter, yerine Dalgıç Ahmed Ağa getirilir ve duvarlar yükselmeye başlar. Ancak I. Ahmed tahta geçince önce kendi eserini (Sultanahmed Camisini) tamamlamaya bakar. Artık Safiye Sultan da eskisi kadar kudretli değildir, inşaat sekteye uğrar. Yeni Cami, yaklaşık yarım asır, bu halde kalır, keresteler taşlar... Metruk şantiye halkı bizar eder adı "zulmiye"ye çıkar. KENDİ KESESİNDEN Hadice Turhan, "Valide Sultan" olunca ilk işi Mimar Mustafa Ağa'yı vazifelendirmek olur ve elli yıldır bekleyen inşaatı "kendi parasıyla" tamamlar. Belki de latife olsun diye Caminin adını "Yeni" koyar. Biz geniş kubbeye, sanatlı çinilere, mermer minbere ve Tenekecizade'nin usta hatlarına bakıyor, iki kelimeyle "hoş olmuş" deyip geçiyoruz ama sanat tarihçiler bu eser hakkında oturup kitap yazıyorlar. Yeni Cami sebiliyle, çeşmesiyle, mektebiyle, muvakkıthanesiyle, hünkar kasrı ve türbesiyle bir külliyedir zira. Bilahare yanı başına Mısır Çarşısı açılır ve iradını Cami'nin tamir ve bakımında kullanırlar. Hadice Turhan Valide Sultanın tek eseri Yeni Cami değildir. Anadolukavağı ve Rumelikavağı'ndaki Valide Camiileri, Rumelihisarı'ndaki saray, Edirne Şikâr ve Gülhane Kasırları, Şam-Medine yolu, Hayber'deki Şakku'l Acûz kuyuları, Medine'deki Bi'r-i Cedid ve Bi'r-i Zümrüd su tesisleri, Azak, Rostov'da Kal'a-i Sultaniye, Uyvar ve Nitra'da kiliseden çevirme camiler, Mekke hastanesi, Kahire'de hayrât, Atina Ezdin'de vakıflar, Girit Resmo'da mescid, Kandiye'de cami ve mektep, Zaranta medresesi hep ondan yadigardırlar... HATUN KİŞİ NİYETİNE... Hadîce Turhan Valide Sultan, ömrünün son yıllarını Edirne Sarayı'nda geçirir. 1683 yazında vefat eder. Oğlu Orduy-ı Hümayun ile Belgrad'dadır, annesinin ölümünü öğrenince: "Devletin rükn-i a'zamı (temel direği) gitti" demekten kendini alamaz. Cenaze namazı elbette Yeni Cami'de kılınır, İstanbullular bu hayır sever kadını son yolculuğunda yalnız koymazlar. O gün görülmemiş bir kalabalık vardır, halk tabutunu taşımak için yarışır. Onu ancak bir anneye gösterilecek hürmetle toprağa bırakırlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.