İDEALİST BAŞVEKİL MENDERES

A -
A +
"Yeter Söz Milletindir!" sloganı ile ortaya çıkan Demokratlar 408 mebus çıkarır, CHP 69'da kalır. Bir zamanlar kırmızı dipli mumla meclise buyur edilen beyler koltuklarını "alt sınıftan, toprak ve ahır kokan" kasabalılara bırakırlar. Bizzat M. Kemal tarafından meclise çağırılan Adnan Menderes donanımlı bir gençtir ama bir türlü yükselme fırsatı bulamaz. Avrupa gezilerine lisan bilmeyenler yollanır, onu hesaba katmazlar. O günlerde devlete iki isim hakimdir. Şevket Süreyya'nın tabiri ile birinci adam ve ikinci adam. Cumhurbaşkanının her akşam birlikte sofraya oturduğu bir ekip vardır ama onların arasına dahil olacak kadar palazlanmamıştır daha. Belki ikinci adamın dikkatini çekerim diye çabalar lakin İnönü'nün etrafı da doludur. Genç vekiller R. Peker, R. Saydam, R. Saraçoğlu gibi kurtların arasından sıyrılamazlar... TC, kırklı yıllarda heyecanını kaybeder, imar faaliyetleri durur, yollar açılmaz, ürünler yerinde çürür, sağlık, eğitim alanında hamle yapılmaz. Sırt sıvazlamalar, adam kayırmalar... Derken Cihan Harbinin ayak sesleri duyulmaya başlar. Savaş yılları zorludur, sıkıntılıdır, genç nüfus askere alındığı için zirai istihsal dip yapar, yokluk particilere karaborsacılara yarar. İktidar azınlıkları sıkılacak sünger gibi görür, "Varlık Vergisi"ni ödeyemeyenleri Aşkale'de taş kırmaya yollar. EL KADAR TARLALAR? Menderesin en iyi bildiği konu ziraattır ama fikri bile sorulmaz. "Köylüyü Topraklandırma Kanununa" mantıklı gerekçelerle karşı çıkar ama kaale alınmaz. O da komisyondan istifa eder, "nümayişkâr" davranmaktan kaçınmaz. Doğrusu arazileri bölerek bir yere varılmaz, aksine birleştirmeli ve makineli tarıma geçmeye bakmalıdırlar. Avuç içi kadar topraklar mirasla da bölünecek, ektiğine biçtiğine değmeyecektir bir zaman sonra. Diyeceksiniz ki "elbette karşı çıkacak, kendi toprak ağası da ondan" Hayır Menderes tapulu mülküne bile sahip çıkmaz, o güzelim bağları, asırlık zeytinlikleri ortakçılarına bağışlar. 70 bin dönüm araziden kendine 3 bin dönüm ya kalır ya kalmaz. CHP'de "bu adam haklı mı haksız mı" diye sorulmaz, Paşa'yı alkışlayan kalır, dikleneni kovarlar. Nitekim onun gibi söz dinlemeyen dört mebusu partiden ihraç eder, kapının önüne koyarlar. 1945'lerde Rusya ile aramız limonileşir, Stalin savaş galibidir ya, Kars, Ardahan ve Artvin'i ister, Boğazlar'a sulanmaya başlar. İsmet Paşa Batıya yanaşmak zorunda kalır. Gelgelelim İngilizler "Ebedi Şef, Milli Şef" gibi dikta kokan payelerden hoşlanmaz, tek partici liderlere mesafe koyarlar. BUNLAR MI KAZANACAK? İnönü çok partili sisteme geçmekten korkmaz, ne yani başıbozuk köylüler mi duracaktır karşısında. Kadrosu güçlüdür, sandıklara müdahale eder icabında... Neyse DP kurulur, ancak 1946 seçimlerinde "açık oy gizli tasnif" yapıldığı için iktidara yanaştırılmaz. Demirkıratlar da ilk kurultayda (1947) hürriyet ve demokrasi için Hürriyet Misakı'nı kabul ettiğini açıklar. Başvekil Recep Peker saldırgan bir isimdir, çok tepki toplar. Halbuki İnönü ile Celal Bayar bir dizi görüşmeden sonra "12 Temmuz Beyannamesini" yayınlarlar. Paşa, Recep Peker'i vazifeden alır, yerine nispeten yumuşak bir isim olan Hasan Saka'yı atar, sonra Şemseddin Günaltay... DP'den Fevzi Çakmak, Osman Bölükbaşı gibi isimler İnönü ile el sıkışılmasını kaldıramaz. Ayrılıp, Millet Partisi'ni kurarlar. Halkçılar seçimlere hile karıştırmakta ve saklanma ihtiyacı duymamaktadırlar. Böyle bir yarışa katılmak saflık olur, nitekim DP ve MP 1948 ve 1949 ara seçimlerini boykot ederler, CHP kendi çalar, kendi oynar. DP 2. Büyük Kurultayında "Milli Teminat Andını" kaleme alır, CHP'yi sıkıştırmaya başlar. Artık bu saatten sonra açık oy, gizli tasnif savunulamaz, sandıkların denetlenmesini de kabul etmek zorundadırlar. DP yeni seçim kanununa "nispi temsil esasını" koydurmak için çok çabalarsa da CHP yanaşmaz. Sistemi "önde gidenin malı götürmesi" üzerine kurar. Ama efendim ya DP öne geçerse? Güldürmeyin insanı koskoca CHP'ye bu başı bozuklar mı fark atacaktırlar? Ama atar, 1950 seçimlerinde DP % 52.5 alınca parmaklarını ısırırlar. "Yeter söz milletin!" sloganı ile ortaya çıkan Demokratlar 408 mebus çıkarır, CHP 69'da kalır. Bir zamanlar kırmızı dipli mumlarla meclise buyur edilen kelli felli beyler koltuklarını "alt sınıftan, ikinci mevkiden, taşradan, toprak ve ahır kokan" adsız sansız kasabalılara bırakırlar. Demokratlar 1923'ten bu yana hüküm süren tek parti iktidarını yıkar, 1938'den beri saraylarda oturan İsmet Paşayı acı hakikatle tanıştırırlar. Şu işe bakın Bayar Cumhurbaşkanı olur, çoluk çocuk gördükleri Menderes, hükümeti kurar. Meclis Başkanlığı da ellerinden gider, bundan böyle Koraltan'ın buyruklarına uymak zorundadırlar. Hükümet "devri sabık" yapmayacağını açıklamasına rağmen Halkçılar huzursuzlanırlar. Şimdi nasıl heyheylenmesinler, marabalar ağa kesilir, olacak iş midir ya. Ama efendim, Menderes şöyle etmeseydi de böyle yapmasaydı... Hepsi hikaye.. Darağaçlarının kurulmasında işte bu hazımsızlık yatar. MİLLETİN YÜZÜ GÜLER Menderes'in Büyük kalkınma faaliyetine girdiğini hepimiz biliyoruz, evvelki dönemle kıyas edilemeyecek kadar yol açar, köprü yapar. Ziraati makineleştirir 4 bin olan traktör sayısı 44 bine yükselir, tütün istihsali iki misli, pancar 7, patates 9, pamuk ve zeytin 4, narenciye ise 10 misli artar. İşin hoş yanı artık yol vardır, Antalyalı çiftçi muzunu portakalını Sivas'a Erzurum'a ulaştıracağını bilir ve çok rahatlar. Demirkıratlar bunaltıcı vergileri de kaldırır, millete soluk aldırırlar. Bu dönemde Türkiye ABD ile yakınlaşır, komünizm tehdidine karşı NATO içinde yer alır. ABD 2. Cihan Harbinden artan askeri malzemeleri hibe eder, demode de olsa birliklerimizi silah ve techizatla donatılır. Yine ABD desteği ile ODTÜ kurulur, Marshall Planından gelen kredilerle Ereğli Demir-Çelik Tesislerinin temeli atılır. Adnan Menderes'in 10 yıllık Başvekillik döneminde Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılası yılda ortalama % 9 artar, ki TC bu rakamları bir daha yakalayamaz. DP'nin iktisadi programı liberaldir ancak KİT'ler de büyür o yıllarda. Menderes hükümetinin Kıbrıs'ta garantörlük hakkı alması bir feraset örneğidir, ordumuza 1974'deki harekâtın hukuki zeminini o yıllardan hazırlar. KIRILAMAYAN REKOR 1954 seçimlerinde DP 5.1 milyon oy alarak (% 57,5 tam 502 mebus) bu güne kadar erişilemeyen bir rekor kırar. CHP ise sadece 31 milletvekili kazanabilir. Ancak ekonomik kriz ve sertleşen muhalefet yüzünden girdiği 1957 Seçimlerinde % 47.9 oyla 424 milletvekili çıkarır evet yine iktidardır ama CHP baskısı çok artar. Kıbrıs yine gerilmiştir, zira İngilizler ikili oynar. Menderes 31 Temmuz 1959'ta Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üye olmak için başvurur ama bunun ne kadar önemli bir şey olduğunu muhalefete anlatamaz. CHP'liler Menderesten kurtulmak için seçim dışı yollar ararlar, DP'de altta kalmaz darbe heveslilerine karşı "Tahkikat Komisyonu" kurar. İnönü olabilecekleri sezer ve o meşhur sözünü söyler "Bu yolda devam ederseniz, sizi ben de kurtaramam!" Halbuki kanun karşısında herkes eşit olmalıdır, eğer birileri "ben bile" diyebiliyorsa... Derken sokaklar karışır, ortalığı "özgürlük" naraları sarar. Sahi özgürlük nasıl olmaz, "bir genç" başvekilin yakasına yapışıp da sarsabiliyorlarsa... Yolun sonu İmralı'ya doğru... Elbette Menderes de hatalar yapar, mesela tarihi eserleri yıktırarak açtığı Vatan ve Millet caddeleri İstanbul'un sulietini bozar. CHP'den miras, nazım planını (Henry Prost) uygulamayabilir, Suriçini betondan koruyabilirdi pekâlâ... Kore Savaşı'na o tugay gönderilmeli midir? NATO'ya girilmeli midir? Bunlar tartışılabilir. Gelgelelim NATO'ya şiddetle karşı çıkanlar da teşkilattan ayrılmaz, onlar dahi Amerikan eksenli bir politika tuttururlar. Menderes, Türk milletinin örfüne ananesine inancına saygılıdır, halkı baskı altında tutmaz. Türkçe ezan hususunda müminleri serbest bırakır, müezzinler büyük bir hasretle minarelere çıkar, ezan-ı Muhammedi'yi sahabe-i kiramın okuduğu gibi okurlar. Radyoda dini yayınlar yapılır ve kandil geceleri mevlit yasağı kalkar. Adnan Bey yerli müteşebbisi destekler ama yabancı yatırımcıdan da korkmaz. CHP bunu fırsat bilir, "bağımlı oluyoruz" propagandası ile taraftar toplar. Halbuki memur zihniyetiyle çalışan basma ve traktör fabrikaları kendilerini bitirir, sabah 8 akşam 5 mesaisi ile çalışan tesisler sertleşen rekabete dayanamazlar. CHP'nin muhalefeti sert ve yıkıcıdır. Yol göstermez, fikir üretmez, yapıcı tartışmalara yanaşmaz. MEDYA&MUHALEFET Basın belden aşağı vurur, oturur haber uydururlar. Yok üniversiteli gençler öldürülüyor, cesetlerden Et Balık Kurumu'nda kıyma çekiliyormuş da filan... Çağdaş ittihatçıların aklı darbededir. Her yolu denemeli bir an evvel darağaçlarını kurmalıdırlar. Nitekim bir avuç genç subay, Türkiye'ye on yıllar kaybettirecek bir ihtilale imza atarlar. Devlet umuru görmüş komutanlardan hiçbiri (Gürsel istisna) müdaheleye katılmaz, bu yüzden hak etmedikleri muamelelere maruz kalırlar (Gnl Krmy Bşk Rüştü Erdelhun mesela). Aslında Menderes sistemin sıkıştığını hissetmiş ve Eskişehir mitingi ile seçim kararını açıklamıştır. Bu yeni bir açılımdır ama medya haberi sümen altı yapar ve hemen o gün (27 Mayıs 1960) Albay Muhsin Batur, Kütahya'da Başvekili tutuklar. Peki adı Amerikancıya çıkan bir iktidara ABD niye sahip çıkmaz? Hakikat şu ki Menderes Türk Amerikan münasebetlerine çeki düzen vermeye niyetlidir. Ezber bozduracak bir SSCB gezisine hazırlanmaktadır o sıralar... Bunun bir bedeli vardır. Ne dersiniz darbede dış mihrakların parmağı olabilir mi acaba? İDEALİST BAŞVEKİL MENDERESSÖZ MİLLETİN AMA... Afişlerde "Yeter Söz Milletindir" yazsa da söz milletin olamaz, silaha dayananlar halka dayananları sehpalarda sallandırırlar. Bu konu TIME'ın da gözünden kaçmaz... İDEALİST BAŞVEKİL MENDERESHER GİTTİĞİ YERDE EL ÜSTÜNDE TUTULUR... Başvekil Adnan Menderes'in halka söyleyecekleri vardır. Tarım, sanayi, sağlık ve eğitim alanında vaadler verir ve sözünü tutar. Bu yüzden gittiği her yerde onu coşkulu kalabalıklar karşılar, millet kendi içinden çıkan başvekili el üstünde tutar adeta bağrına basar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.