İnsafsız işgalci General Graziani

A -
A +

İtalyanlar büyük bir hevesle girdikleri Libya'da ummadıkları bir direnişle karşılaşır, yıllarca çölü tırmalarlar. Mussolini bu işten çok sıkılır ve acımasız bir faşisti (General Graziani'yi) bölgeye yollar. Graziani, Duçesine ölümüne bağlı bir karagömleklidir, (o yıllarda Mussolin'in fedaileri kara gömlek giyerler) lideri emretti mi babasına bile acımaz. Senyör Graziani, Libya'ya gelir gelmez subaylarını toplar ve bir durum değerlendirmesi yapar. Görünen o ki direniş Senusi kaynaklıdır ve mücahidler az kayıpla savaşırlar. Evet, Ömer Muhtar iyi bir liderdir ama hareketi grup veya şahsa indirgeyen hata yapar. Böylesine bir potansiyelleri varken Müslümanlar daha çoook lider çıkarırlar. Graziani işe hızlı başlar, öncelikle Senusi tekkelerini kapatır, şeyhleri ülkeden kovar, malvarlıklarına el koyar. Silah aramalarını arttırır, seyyar mahkemeler şipşak hüküm çıkarır, üç vardiya idam yapar. Yerli memur ve askerleri hainlikle suçlar, kâh ayakkabısının boyasına, kâh pantolonun ütüsüne takar, zindana atar. Derken bütün ülkeyi abluka altına alır, beşiktekileri bile toplama kamplarına tıkar. Bunca insanın barınması, yiyeceği umurunda değildir, gülyüzlü bebeler açlıktan kırılırlar. Özellikle Cebel'ül Ahdar'ı kurutmaya çalışır, çölde kuş uçurtmaz. Mısır'la olan her türlü ticareti yasaklar, hatta hududu "boydan boya" dikenli telle sarar. Graziani eser, gürler, yakar, yıkar ama Libyalılara geri adım attıramaz. Mücahidler 11 Nisan 1930'da El Faidiyye üzerine büyük bir saldırı düzenler ve İtalyanları unutamayacakları bir hezimete uğratırlar. Ömer Muhtar zafer şenliği yapan savaşçılarına hitaben bir konuşma yapar, "şayet" der, "Bingazi'den, Cebel'ül Ahdar'a doğru bir aslan kükremesi duyarsanız korkmayın, zira o kürkün içinde bir merkep var!" Kufra düşünce... Graziani bu işe çok kızar, 16 Haziran 1930'da bizzat komuta ettiği 15 bin kişilik bir orduyla intikam seferi açar. Zaferinden o kadar emindir ki, şenliğe Vali Badoglio'yu da katar. Ancak Ömer Muhtar kuvvetlerini küçük gruplara ayırarak alâkasız yerlerde pusu atar. Graziani hem kayıp verir, hem de haybeye çöl turlayıp masraf yapar. Zira mücahidlerin güçlü bir istihbarat ağları vardır ve atılan her adımdan haberdar olurlar. Ömer Muhtar öyle bir kurttur ki İtalyan karargâhında bile fısıltılar çıkartır, adamlar asılsız ihbarlar yüzünden uykuya hasret kalırlar. Ancak Graziani süzme bir faşisttir ve Duçe'sinin karşısına başaramadan çıkarsa başına gelecekleri iyi bilir. Bu yüzden eskilerin yapamadığı bir işe girişir ve Libya'nın güneyinde İtalyanların ulaşamadığı tek yer olan Kufra'yı işgale niyetlenir. Yıl boyu hazırlanır ve 1931 Ocağında çölü aşar. Kufra'da hafızalardan kolay kolay silinemeyecek bir katliam yapar. İtalyanlar halkın gözleri önünde Mushâf-ı şerifleri parçalar, "haydi peygamberiniz gelsin de sizi kurtarsın" diye bağırırlar. Çoluk çocuğun bile ırzına geçer, alimleri uçaklardan atarlar. Köprüleri bombalar, hurmalıkları dağıtır, kuyuları doldururlar. Hepsi bir yana Mehdi Senusi'ye ait tarihi kütüphaneyi ateşe verir, binlerce el yazmasını çıra gibi yakarlar. Kufra'nın elden çıkmasıyla mücahidlerin elinde sadece Cebel'ül Ahdar kalır ki çember her geçen gün daralmaktadır. Ömer Muhtar, yakınlarına "başka yolu yok. Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz" der. Mücahidler kadınlarını ve çocuklarını Mısır'a yollar, arkalarına bakmadan savaşırlar... Güzel son... Ömer Muhtar ve arkadaşları bir ara çok daralır, biraz olsun ferahlamak için Sahabe-i kiramdan Sidi Rafi Hazretlerinin (Radıyallahu anh) kabrini ziyaret için yola çıkarlar. İtalyanlar onların varlığını haber alır ve küçük konvoyu zıhlı araçlarla kuşatırlar. Vadiyi her yönden saran muazzam kuvvetleri yarmanın imkanı yoktur. Mücahidler son nefeslerine kadar çarpışırlar. Ömer Muhtar atı vurulunca yalnız kalır ve tek kişilik bir müdafaa hattı kurar. Yaşı yetmişi geçen ihtiyar muharip son fişeğine kadar direnmeye kararlıdır ancak elinden yaralanınca tetik çekemez olur, işgalciler üzerine çullanırlar. Graziani, Ömer Muhtar'ı ele geçirir ama rahatlayamaz, aksine çatışmalar kontrolden çıkar. Ömer Muhtar'ı çağırtıp mücahidlere "teslim olun" çağrısı yapmasını ister. Eğer buna rıza gösterirse idamdan kurtulacak rahat yaşayacaktır. Büyük mücahid kafasını verir ama davasını satmaz. General "onun vakarına hayran oldum" demekten kendini alamaz. Hatıra defterine "ben onun kadar inancına, akidesine bağlı bir adam görmedim. Değerlerine saldıranlara büyük bir heyecan ve azimle karşı koyardı. Fakirdi ama satın alınamazdı. Mütevazıydı ama tavizsizdi" diye yazar. Ömer Muhtar kendini idama mahkum eden sıkıyönetim mahkemesine "Hüküm ve karar yalnız Allah'ındır" der, lütfedip savunma bile yapmaz. Aynı gün (15 Eylül 1931) toplama kamplarından getirilen binlerce Libyalının önünde sakince idam sehpasına çıkar. Yakınında olanlar onun fecr suresinin son ayetlerini (Ya eyyetuhennefsül mutmainne....) okuduğunu duyarlar... İnna lillah ve inna ileyhi raciun...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.