Katil mi, kahraman mı? Reginald Edward Harry

A -
A +

1919... İngilizlerin, Pakistan, Belucistan, Borneo, Aden, Somali, Brunei, Pasifik Adaları, Fiji, Kanada, Güney Afrika, Yeni Zelanda, Avustralya, Endonezya, Malezya, Guyana, Tanzanya, Nijerya, Kenya, Uganda, Tonga, Zambia, Grenada, Singapur Zimbabwe, Malawi, Hong Kong, Bangladeş, Kıbrıs, Mısır, Sudan, Nijer ve Bahama'ya hakim olduğu ve zırhlılarını İstanbul Boğazı'na dayadığı yıllar... Britanya'da bütün eli silah tutanları toplasanız 5 milyonu bulmaz ama Adalılar beş kıt'aya yayılır, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk kurarlar. Yanlış anlaşılmasın, onlar Osmanlıdan çok farklıdırlar. Ne medeniyet götürürler, ne da yatırım yaparlar. En kısa zamanda malı kaldırmaya bakar, sadece keselerine çalışırlar. Ancak onlarca ülkeyi ve milyarlarca insanı dipçik zoruyla zaptedemeyeceklerinin farkındadırlar. Bu yüzden havayı daima bulanık tutar, şeytani tertiplerle fitne kaynatırlar. Kâh ırk çatışmalarını körükler, kâh kardeşi kardeşe kırdırırlar. Ağlarını ustalıkla kurar, kendi milletinden, kültüründen iğrenenlerin önünü açarlar. İşbirlikçi zorbalar kraliçeden ziyade kraliçeci kesilir, işgalcileri aratmaz olurlar. Evet, İngilizler dünyanın çeyreğine çöreklenseler de Hindistan'ı ayrı tutarlar. Zira bu ülkeden bir buçuk milyon asker toplar, bir milyar rupye para çıkarırlar. Fukaranın kanı, garibin teriyle ayakta dururlar. Ancak "her kemâlin bir zevâli vardır" derler ya, hiç hesapta yokken Ghandi diye biri çıkar, çanlarına ot tıkar. Eğer hakaret etse, silah çekse çaresi vardır ama suskuna dikiş tutmaz. Bu ufak tefek adam beyaz bir beze bürünür ve oturur. Oturur da oturur. Bir başka direniş bu kadar taraftar bulabilir miydi bilemiyoruz ama gün boyu pineklemek Hint insanının yapısına uyar. İşe çıkmazlar, bahçeye uğramazlar, almaz, satmaz, tartmazlar. Bırakın otursunlar demeyin, bu eylem öyle bir yankı bulur ki İngilizler şaşırır kalırlar. Trenler işlemez, gemiler kalkmaz, çarşı, pazar şirazeden çıkar. Tabiri caizse Hintliler otura otura zafere koşarlar. Meydan değil mezbaha İşte Sih ve Müslümanların yoğun yaşadığı Pencap Eyaletinin Amritsar kentinde de "pasif direniş"e otururlar. Hintliler sabahın alacasında bağdaş kurar, çıt bile çıkartmadan akşamı yaparlar. Tam o günlerde (13 Nisan 1919) bir misyoner kadın kalabalığın içine dalar. Ama Hintliler ne ayağa kalkıp yol açarlar, ne de haçını öpüp saygılarını sunarlar. Evet kimse ona ses çıkarmaz ama "yok sayılmak" hanımın canını sıkar. O öfkeyle General Dyer'e çıkar, açar ağzını, gözünü yumar. General "bakın şu edepsizlere" diyerek alarm ziline basar. Cengâverlerini peşine takıp meydanı basar. Mitralyözler bir anda takırdamaya başlar ve 700 (yanlış okumadınız yedi yüz) Hintliyi öldürür, binlercesini yaralarlar. Ateş öylesine şiddetlidir ki ağaçları bile budar, güvercinleri dahi kırar (Hintliler duvarlardaki kurşun izlerini itina ile korumaktadırlar). Meydan on dakikada kan dolu leğene döner. Çırpınanlar... Kıvrananlar... Donuk gözlerle göğe bakanlar... O akşam binlerce çocuk babasızlığına ağlar, onbinlerle kadın ağıt yakar. General bununla da kalmaz ertesi gün çoluk çocuk bütün Amritsarlıları toplar ve arazide sürünmeye zorlar. Bebelerin ellerine dikenler battıkça, kahkahalar atar. Duranı dipçikletir, doğrulana süngü takar. Dahası ikinci bir emre kadar dükkanların açılmasını, fırınların çalışmasını yasaklar. Katillere kurdele takarlar Diyeceksiniz ki adam pisikopatın biriymiş, bunda İngiliz Hükümetinin ne suçu var? Öyle değil işte. Ghandi'nin arkadaşları olup biteni "Secretary of state for the Colonial departmant"a (Müstemlekeler Nezareti) yazar, soruşturma açılmasını sağlarlar. General Dyer (Reginald Edwad Harry) ifadesini alan müfettişler karşısında rahattır. "Bir İngiliz kadını onların tanrıları kadar mukaddes değil mi? Niçin saygıda kusur ediyorlar" gibi müstehzi bir savunma yapar. "Dükkanlar hâlâ kapalı, insanlar yiyecek bulamıyorlarmış" diye soran bir gazeteciye "bunlar insan olsalar sürünmezlerdi, bırakın hayvan gibi otlasınlar" diyebilecek kadar ağzını bozar. Ama bu yakışıksız tavır İngiltere'de büyük taraftar toplar. İngiliz basını yürekli (!) açıklamaları delicesine alkışlar, onu yaldızlı harflerle "kahramanlar listesine" yazarlar. Düşünün Lordlar Kamarası bile katile "aferin" buyurur, komisyondan ayni ve nakdi yardım kararı çıkar. Britanyalılara sorarsanız bu "zulüm" değil "vazifedir". Zira onlarda, onlarca Dyer vardır ve bu modeller "öyle" olurlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.