Kazan'ın mazlum hanbikesi Süyüm Bike

A -
A +
Kazan'ın mazlum hanbikesi Süyüm BikeKaç kula nasip olur? Seyyid Kul-Şerif camisi bir zamanlar sekiz zarif minaresi ile göz kamaştırırdı adeta. Çarın yıktırdığı mabet 450 yıl sonra yeniden müminlerle buluştu... Bu eser Türk müteahhit ve işçilerinin kalitesini gösteriyor aynı zamanda... Tatarlar mübarek gün ve gecelerde Süyüm Bike kulesini ziyaret eder, çileli ecemizi dualarla anarlar. Gel de imrenme... Asırlarca Fatiha almak kaç kula nasip olur acaba? Bugün size adı sıkça duyulan ama yeterince tanınmayan bir Tatar hanımından bahsedeceğiz... Süyüm Bike'den! Kazan şehrinin neresinden bakarsanız bakın bir kule görürsünüz, Minare deseniz değil, burç deseniz hiç değil. Yedi katlı bir alamet işte... Turist rehberleri kestirmeden gider, işe biraz da romantizm katarlar: Onlara sorarsanız Korkunç İvan, Kazan'ı ele geçirir ama gönlünü de şehrin narin melikesine (Süyüm Bike'ye) kaptırır bu arada. "N'olur benimle evlen seni Çariçe yapayım" diye yalvarmaya başlar. Süyüm Bike çaresizdir, red etmek kolaydır da, halkının katledilmesinden korkar. İpe un serip vakit kazanmaya bakar. "Tamam" der "ama bir hafta içinde yedi katlı bir kule yaptırırsan!" Bir haftada yedi kat ha!.. Haydaaa! İvan ustaları, ölümle tehdit edince zavallılar yemez içmez çalışır, işi tamamlarlar. Süyüm Bike de güya kucağında oğluyla yedinci kata çıkar ve "senin gibi adama eş olacağıma canıma kıyarım" der, atlar aşağıya. Bu hikayenin Rus versiyonu... Duy da inanma! CAN ALİ, SAFA GİRAY Gelelim hadisenin aslına... Bir kere Tatarcada Bike'nin (hanım, begüm) manasına geldiğini söylememiz lazım, Ay bike, Han bike gibi mesela... Süyüm Bike, Nogay liderlerinden Yusuf Mirza'nın kızıdır. Zariftir, şefkatlidir. Dindardır, sonra... Nasıl asildir, nasıl vakurdur anlatılamaz, gören ayağa kalkar, düğme ilikleme ihtiyacı duyar. Kazan Hanı Can Ali, talip olduğunda 15'indedir elan. Bir hana "ı ıh" demek kolay mı? Babası "verdim gitti" deyince ağzını açmaz, tek kelime konuşmaz. Tatarlar tarım ve hayvancılıkla geçinirler o yıllarda. İdil, Kama nehirlerine ağ atar, uçana kaçana ok salarlar. Kürk tacirleri en gözde parçaları Kazan panayırından toplar. Toprakları bereketli, başaklar dolgundur. Kar kalktı mı ormanlar çiçeğe keser, kovanlardan bal taşar. Kazan'da entellektüel, aristokrat bir sınıf vardır, bunlar yerli yersiz devlet işlerine karışırlar. Türkün töresinde kağana tabiyet vardır ama ağalar sürekli tenkid eder, Başbuğu yıpratırlar. Bir zamanlar Moskova'daki taht kavgalarına yön veren Kazan Hanları güçten düşer, kendi halkına bile laf anlatamaz olurlar. İç mücadelenin kızışması düşmana yarar, Çar avuçlarını ovuşturmaya başlar. Hasılı Can Ali devri pek parlak sayılmaz, Kazanlılar ayaklanıp Hanı öldürür, yerine Safa Giray'ı oturturlar. HALK YAKIŞTIRINCA Safa Giray daha gençtir ama halkı derler toparlar. Diğer hanlarla birlikte hareket eder, Çar'ın oyunlarını bozar. Ruslar zaman zaman gelip şehri kuşatsalar da dikiş tutturamazlar. Yetmez "en iyi müdafaa hücumdur" mantığından hareketle Moskova üzerine sefer açar. Hayli esir alır, hesapsız ganimet toplar. Kazanlılar onu çok severler, aynen Süyüm Bike'yi sevdikleri gibi... İkisini yanyana görmek ister, eski hanın dul eşini ona yakıştırırlar. Safa Giray 24'ündedir henüz, Süyüm Bike ise 17'sindedir daha. Uzatmayalım, evlenir, imrenilen bir yuva kurarlar. Su uyur düşman uyumaz demişler, hainler ve gafiller boş durmaz, Moskofla dirsek temasında bulunurlar. Safâ Giray işbirlikçilere acımaz, tuttuğunu kadıya yollar. Muhalifler de kaçar gider Çar'ın kanatları altına sokulurlar. Düşünebiliyor musunuz İvan Grozni bunlardan düzenli birlikler kurar, atlandırır pusatlandırır, Kazan üzerine yollar (1546). Rusları biçip geçen Safâ Giray, soydaşlarını kırmaya kıyamaz. Bir müddet Süyüm Bike'nin babası Yusuf Mirza'nın yanına sığınır. Sonra ansızın gelip Kazan'ı geri alır, şirin şehri uğru elinde bırakmaz. Bu arada nur topu gibi bir oğulları olur (1547) adını "Ödemiş Giray" koyarlar. KUCAĞINDAKİ HAN Safa Giray vefat edince (1549) eşraf toplanır, henüz emekleyen Ödemiş Giray'ı Han yaparlar. Vasi olarak da Süyüm Bike'yi oturturlar koltuğa. Kazan'ın başına bir kadının (20 yaşında filandır) geçmesi İvan Grozni'yi ümitlendirir. Çar, genç Melikenin kendi taraftarlarından biriyle evlenmesini arzular, bilvasıta ülke yönetimine el atmaya kalkar. Başka bir adamla evlenmek ha? Hem Safa Giray gibi bir yiğitten sonra? Asla! Çar fasılalarla Kazan'a saldırır. Süyüm Bikenin babası Yusuf Mirza da, şehri rahatlatmak için Moskova üzerine yürür. Lakin dişe dokunur bir zafer kazanamaz. 1550 yılında 60 bin kişilik Rus ordusu Kazan'ı kuşatır. Burada bir parantez açalım, hadiseyi hikayeleştiren yazarlar genelde ak küheylan üzerinde yalın kılıç vuruşan, saçları sağa sola uçuşan bir Süyümbike portresi çizer, akılları sıra çağdaş Türk kadınına "gönderme" yaparlar. Halbuki bir hanzade değil düşmanına kendi askerine bile saçını göstermez, kışlalara girip çıkmaz. Hem unutmayın ki Hanbikemiz emzikli bir kadındır o aralar, hani sıra ona gelesiye kadaaar... Kaldı ki başında babası, emrinde Ak Muhammed, Mamay Bek, Nurali Mirza, Kuzıcak Oğlan, Seyyid Kul Muhammed, Barbolsın Atalık, Baybars Bek ve Çora Batır gibi komutanları vardır. Nur içinde yatsınlar, ölümüne vuruşurlar. 1551'de Ruslar yeniden gelir. İşin acı yanı bu sefer Tatarlar arasında niza çoğalmış, asker azalmıştır. "Savaşalım" diyenlerle, "uzlaşalım" diyenler arasında sert münakaşalar çıkar. ELLER KABZADA Süyüm Bike koltuk sevdalısı değildir, bakar bu işler erkek işi, selahiyetlerini Astırhan Hanı Kasım'ın muharip oğlu Yadigar'a bırakır ve en doğrusunu yapar. Yadigar cenk mektebinde pişmiş bir bahadırdır, başa geçince halkın kendine güveni artar. Dağ tarafı da Ruslar'a karşı ayaklanır, şehirle birlik olurlar. Bu arada Kırım orduları Tula'ya kadar ilerler, Moskova'yı bunaltırlar. Çar'ın sineceği sanılır lakin İvan hiç beklenmedik bir kararla, 150 bin asker, 150 top ve İngiliz mühendisi Butler'in kumandasındaki istihkam kıtasını Kazan'a yollar. Her şey öylesine ani gelişir ki komşu boylardan ve Osmanlıdan yardım isteyecek zaman kalmaz. Kırım Mirzaları düşmana baskın yapmak üzere şehirden ayrılır, ancak pusuya düşüp şehit olurlar. Rus ordusu engellemelere rağmen Ağustos 1552'de Kazan'a ulaşır, şehri sarar. Yapançca Bey, Sunak Mirza ve Eyyüb Bey Ruslar'ı sahraya çekip hırpalar. Düşman iki ateş arasında kalır, zor anlar yaşar. Tam çekilmeyi düşünüyorlardır ki lağımcılar surları uçurmayı başarırlar. Yeis içindeki Ruslar neşelenir, şamata ile şehre doluşurlar (15 Ekim). Kazanlılar hem sayıca az, hem yorgundurlar. Buna rağmen iç kaleye çekilir, göğüs göğüse çarpışırlar. Seyyid Kul-Şerif ve emrindeki hafızlar, danişmendler, mollalar destan yazar. Yâdigâr Han ona keza... İyi de kes kes nereye kadar? Nitekim beklenen olur, direniş sönmeye yüz tutar. Korkunç İvan "Süyüm Bike ve Kırımlı mücahidleri Moskova'ya yollarsanız tamam" der, "Çekilirim, şehre de dokunmam!". HEDEFTEKİ İSİM Malum beyler "olur" der, göz göre göre Ecelerini satarlar. Süyün Bike çaresizdir, katliam yaşanmasın diye boyun eğer karara. Gider Han Camiinde iki rekat namaz kılar. Sonra Safa Giray'ın kabrini ziyaret eder. Rahmetli kocası ile canlı imiş gibi dertleşir, bir bir başına gelenleri sıralar. Etrafındakiler de duygulanır, göz yaşları tıpır tıpır düşer toprağa. Sonra dostları ile helalleşir, tacını kibarca yere bırakır. Dimdik iskeleye yürür ve Rusların teknesine çıkar. Gemi ağır ağır yelken açar, ahali de ayak uydurur, nehrin iki yanında akar. Belli ki Süyüm Bike'yi çok özleyecek, çok arayacaktırlar. Gemi hızlanırken kulaklarında Bilge Bikelerinin hüzünlü sesi çınlar: "Eyyy Kazan! Ey, kanlı, kaygulu şehir! Başından tacın düştü, şimdi dul kadın gibisin, şanın mazide kaldı. Hani nerede senin bayramların seyranların? Nerede beylerin, yumuk elli çocukların? Nerede genç kadınların, güzel kızların... Ve nerede o şen kahkahalar? Eskiden bal akan ırmakların vardı senin ve serin pınarların... Bundan böyle kan ve gözyaşı akacak!.. Sonra ellerini açar: "Ya Rabbi. azgın düşmanları ve hassaten İvan'ı kahr-ı perişan eyle!.. Memleketin başına bu gaileyi açanları havale ediyorum sana!" Peki Ruslar sözlerinde dururlar mı? Nerdeee? Daha gemi kaybolmadan silahlarını sıyırır, katliama koyulurlar. Güzelim camileri yıkar, evleri dükkanları yağmalarlar. Tuğla üzerinde tuğla komaz, mezar taşlarını un ufak yaparlar. İşbirlikçiler kullanıldıklarını anlarlar ama... Meğer ki geçmiş ola... KAFESTEKİ KARTAL Kazan'ın çileli Melikesini taşıyan gemi Moskova'ya ulaşır. Doğrusunu söylemek gerekirse Korkunç İvan, Süyüm Bike'yi ihtiramla karşılar. Lâkin düşman düşmandır, nitekim Ödemiş Giray'ı vaftiz ettirir, adını Aleksandr koyar. Süyüm Bike bunları görmektense ölmeye razıdır. Duaları kabul olmalı ki genç yaşta (26) gözlerini yumar. Ödemiş Giray da vefat eder, el kadar sabi iken kavuşur anacığına. Yıllar sonra Süyüm Bike'nin evrak-ı metrukesi incelenir. Zavallı Hanbikemizin kaleminden kan damlar adeta: "Vatan sevgisini, vatanını kaybeden bilir; gönül derdini yarinden ayrılanın bildiği gibi... Her şeye sahip oldum ve hepsini kaybettim... Çok acı yaşadım ama hiç biri beni Kazan gibi yakmadı! Bir devleti silah pusat değil, çaşıtların (casusların) dili yıkar. Beni de, benden olanlar mahvetti, inanın Rusların gücü yetmezdi buna!" Peki Kazan şehrinin düşmesiyle savaş durur mu? Aksine Başkort, Çuvaş, Çirmiş kabileleri bayrağı devralırlar. Sarı-Batır, Ahmed-Batır, Mamış-Birdi ve Zeyn-Seyyid İdil (Volga) havalisinde Ruslar'ı rahat bırakmaz. Türkler, yıllarca Kazan'a yaklaştırılmaz, ancak Pugaçev isyanının (1774) ardından rahat bir nefes alırlar. Çariçe Katherina, bazı tavizler vermek zorunda kalır. Orenburg müftülüğü kurulur (1778), İslamiyet resmen kabul edilir, cami, mescid, mektep tesisine izin verilir neden sonra. Kazanlılar mazlum melikelerini unutamaz, zikrolunan kuleyi yapar, adını yaşatırlar. Kazan'ın mazlum hanbikesi Süyüm Bike418 caminin malzemesi kilise oldu! Çar İvan Grozni, Kazan'ı ele geçirince her biri çok sanatlı 536 camiden, 418'ini yıktırır. Taşlarından, sütunlarından habire kilise yaptırır. Moskova'daki soğan kubbeli kiliselerde de o malzemelerin kullanıldığı bilinir, zaten bu yüzden "Kazansky" adıyla anılır. Ruslar, Tatarları ısrarla Anadolu'ya göçe zorlar, onlar ise inatla "Kitmibez" (gitmiyeceğiz) diye haykırırlar. Baskılar insaf, izan sınırını aşar, "obur" adı verilen tahsildarda vicdan bulunmaz. Halkı Mehmedof, Aliyev, Ayşevsky diye çağırmaya başlarlar. 1863-1905 yılları arasında Çar olan İlminsky, devşirme faaliyetine girişir, geride kalan camileri de yıkar. Bazı Tatarlar altından kalkılmaz vergilerden kurtulmak için Hıristiyanlaşmış gibi görünürlerse de bu dahi erimeye sebep olur. Ruslar Türk çocuklarını vaftiz eder, hususi kreşlerde eğitime alırlar (Kreşinler). 1926 sayımına göre SSCB'de 100 bin Kreşin tespit edilir, ünlü yazar Turganiev bunlardan biridir mesela...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.