Sağı solu, önü arkası su fakat SUYA HASRET

A -
A +
Gözden ıraklar gönülleri yakın 'Dost Bangladeş' Sağı solu, önü arkası su fakat SUYA HASRETBENİM SADIK YÂRİM... Nehirlerin okyanusa açıldığı deltada en kıymetli şey toprak. Tarım toprakta yapılıyor, ev toprağa kuruluyor, hayvan toprakta otlatılıyor, mezar bile toprağa kazılıyor. Hepsi bir yana temiz ve tatlı sular çamurlu zeminlerde değil, sarp dağlarda oluyor. Bengalli fukaralar evlerinin önündeki birikintilerde bile balık avlıyor, öğünü kurtarıyorlar. (Sağda) Bengal'e adını veren iki heceden "Bang" tarihi Vanga krallığını işaret ediyor, "al" ise Sanskritçe'de "yüksek arazi" anlamına geliyor. Yüksek araziymiş!... Bu bir özlem tabii, apacık temenni! Çünkü (Chittagong bölgesini saymazsanız) ülkede dağ bayır yok. Memleket Ganj, Jamuna ve Meghna gibi deniz endamlı nehirlerin deltasında bulunuyor. Bu alüvyonlu ovalar münbit mi münbit ama neredeyse okyanusla aynı hizada duruyor. Rakım nadiren 9 metreye varıyor. Halbuki bazı yerlerde yıllık yağış miktarı 5000 mm'yi aşıyor. Kaldı ki nehirler okyanusa ulaşırken yayılıyor, bayılıyor, medten cezirden pek etkileniyor. Muson ikliminin hüküm sürdüğü havalide yağmurlar bardaktan boşanırcasına yağıyor, bazen aylarca gök görünmüyor. Irmaklar kabardı mı ovalar sular altında kalıyor. Sabah işe bisikletle gidiyorsunuz, dönüş sandalla oluyor. Şaka bir yana sel geldi mi ülkenin % 70'i kayboluyor. Binlerce insan, hayvan, onca, ev, eşya, araba akıntıya kapılıp, deryaya sürükleniyor. Kasırgalar da korkutuyor... Zaman zaman 235 kilometre sürate ulaşan rüzgar kaldırıp, koparıyor. NEHİR Mİ ZEHİR Mİ? Hindistan'ı boydan boya geçen nehirler Bengal körfezine sadece su ve toprak taşımıyor. Milyonluk metropollerin lağımını, sanayi atıklarını yüklenip getiriyorlar. Nehirler bir vadi içinde değil, adeta ovayla aynı seviyede akıyor. Suyun bittiği yerde çamur, çamurun bittiği yerde su başlıyor. Böylesine sulak bir arazi çeltik tarımı için biçilmiş kaftan. Zaten ülkenin en önemli kalemleri arasında pirinç (ve çay) bulunuyor. Karayolları sık sık nehirlerle kesiliyor. Bunlar enli nehirler ancak feribotla geçilebiliyor. Gemilerin karşı kıyıya vasıl olabilmek için 2,5 saat yol aldığını düşünürseniz nehirlerin cesameti anlaşılıyor. Fukaralıktan mı aldırmazlıktan mı bilinmez tekneler aşırı yükleniyor, ajanslara sık sık "Bangladeş'te yine gemi battı" haberleri düşüyor. HER EVE BİR GÖL Bilirsiniz bizde ev yaparken temel kazılır, binanın sıkıca toprağa tutunması sağlanır. Onlarda ise evler zeminden uzaklaştırılıyor, ya suni tümsekler üzerine kuruluyor, ya da kazıklar üstüne oturtuluyor. Zelzele umurlarında bile değil, öncelikle su baskını hesap ediliyor. Evler için tümsek yapılır dedik, peki toprağın alındığı alanlar? Elbette çukur çukur kalıyor ve ilk yağmurda dolup taşıyor. Her evin önünde üç beş evleklik bir gölcük, bunlar sarnıç gibi kullanılıyor. Banyo yapılıyor, çamaşır yıkanıyor. Şaşılacak şey ama bu birikintilerde sayısız balık yaşıyor, ağını savuran tavasını doldurabiliyor. Bu deltada taş kaya cinsinden bir şey bulunmuyor, muhallebiyi andıran zemin çok katlı binaları taşımıyor. Sazlıklar ve bataklıklar zaten yılan çiyan kaynıyor, iskana izin vermiyor. Sivrisinek ayrı dert, ciltler kabarık kabarık, bebeler bile dertli dertli kaşınıyor. Sağı solu, önü arkası su fakat SUYA HASRETEN SAĞLIKLI İÇECEK! Bengalliler ağır misafirlerine Hindistan Cevizi suyu ikram ederler. Bu iri meyveler su küpü gibidir, bir tanesinden yaklaşık iki su bardağı mayi çıkıyor. Sağı solu, önü arkası su fakat SUYA HASRETHEM ÇAMUR ÇEKİYORLAR, HEM ÇİLE!.. Kadınlar zincir oluşturmuş, nehir yatağından çamur çekiyor. Muhtemelen bir tümsek oluşturacak üstüne ev kuracaklar. Emeklerinin ilk taşkında eriyeceği aşikar. Biliyorlar, ama bu iklimde hayat böyle geçiyor. Suyun bittiği yerde çamur, çamurun bittiği yerde su başlıyor. Çocuklar nehirle dost, minik kaptanlar bambudan sallarıyla deryaya açılıyor! Kimyaları bozulmuş! Ocak ayı ortalaması 25-26 derece, bu sıcak ve rutubetli iklim böceklerin üremesine çok müsait, bu yüzden hayli tarım ilacı kullanılıyor. Yetmez gibi dünyanın ne kadar hurda gemisi varsa (bunlar asbest gibi kansorejen maddeler taşıyor) Bangladeş sahillerinde sökülüyor. Dakka yakınlarındaki artezyenlerde ise kabul edilebilir sınırın 50 ila 175 katı arsenik bulunuyor. Kullansan bir türlü, kullanmasan başka türlü... Durgun suların yer yer yeşillendiğine bakılırsa belli ki bakteri kaynıyor... Bize ısrarla "kuyu hatta şebeke suyuna da yaklaşma" diyorlar, "bırak içmeyi ağzını bile çalkalama!* Hasılı bu kadar suyun içinde suya hasretler... Hadi biz ambalajlı su alabiliriz ama şu fukaralar n'olacak? İş dönüp dolaşıyor yönetime geliyor. Memleketin yıllarına ipotek koyan ihtilalcilerin tuzu kuru tabii. Beyler Fransız Evian yudumladıkları için çilenin farkına varamıyorlar. Halbuki hiçbiri çözülmeyecek mesele değil. Arıtma sistemleri çok ilerledi, ufak yatırımlarla köklü çareler bulunabilir pekala...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.