Sepetçinin kedisi JAGUAR

A -
A +

William Lyons, Britanya'da, Blackpool adlı bir sahil kasabasında doğar (1901). Babası müzik aletleri satan bir esnaftır ancak delikanlının gönlünde "atsız arabalar" yatar. O yıllarda bir gencin otomobil sahibi olması hayaldir. William da bir motosiklet (Harley Davidson) edinir, hevesini almaya bakar. Komşusu ve adaşı William Walmsley mütevazi garajında motosiklet sepetleri yapmaktadır. W. Lyons önce müşteri, sonra ortak olur, sepet işine hız katar. Lâkin başladığı yerde kalmaz, arkadaşının da ufkunu açar. Garajları birleştirip büyütürler ve 1.000 Sterlin sermaye ile otomobil işine el atarlar (Swallow Sidecar Company -1922). "O kadar kolay mı?" demeyin. Değil elbet. Hoş onlar da imalattan ziyade tasarıma soyunurlar. Wolseley, Morris, Fiat gibi markaların ucuz modellerini alır, üzerine zenginlerin bile dikkatini çeken albenili kasalar oturturlar. Kimsenin ilgilenmediği harcıalem bir arabadan, dönüp baktıran, ıslık çaldırtan bir yakışıklı çıkarırlar. 1927 Austin Seven'ler kullanımı rahat, güvenli vasıtalardır ama siliktirler, göze batmazlar. Halbuki William'ların aynı şasi üzerine oturttukları afetler yürek hoplatırlar. Tanıtımı Londra'nın en büyük garajlarından birinde yapar ve sadece o gün 500 sipariş alırlar. 175 Sterlin'e satılan Austin Seven Swallow'lar pahalı hemcinsleri kadar lüks ve güçlü değillerse de zevahiri kurtarırlar. Hani Doğan görünümlü Şahin. O hesap... Ucuz ve gösterişli Potansiyeli görünce işe dört elle sarılırlar, her geçen gün kasayı büyütür, donanımı artırırlar. Ahşabı seçip alır, derinin kalitelisini kullanırlar. Cilalı radyatör kapakları, kadınlar için makyaj çantaları, menteşeli tavanlar... Lükse hevesli insanları teferruatla yakalarlar. Halbuki İngiltere ciddi ciddi darboğazdadır, caddelerde dolanan Swallowları görenler de ülkeyi zengin sanırlar. Neyse... İş hacmi artınca hamle ihtiyacı duyar, tası tarağı toplar Coventry'e taşınırlar. Standart firmasından aldıkları büyük şasi üzerine Saloon modelini oturtur, fiyatı 245 Sterlin'e çıkarırlar. 6 silindirli motorun gücü sadece 16 beygirdir ama görenler bu yandan supaplı alamete bayılırlar. Wiliam sürekli değişiklik arar, iki kişilik uzun burunlu modeliyle spordan hoşlananlara da göz kırpar. Yapmak kadar satmak da önemlidir bu yüzden araca "SS" gibi janjanlı bir isim koyar. "Bekle! SS Geliyor!" sloganı ile büyük gürültü koparırlar. Herkes yoluna Gelgelelim aklı sepetçilikte kalan W. Walmsley ortağının hızına ayak uyduramaz, risk almaktan çekinmeye başlar. Haliyle ipleri koparır, yolları ayırırlar. W. Lyons artık daha rahat çalışır, dikkatini "mekanik bütünlük" üzerine teksif etmeye başlar. Harry Weslake adlı bir mühendis silindir kapakları üzerine kafa yorarken mühendis Heynes ise SS I Airline Saloon'u tasarlar. Lyons'un hayalleri hakikat olur, hem para, hem itibar kazanırlar. Artık Swallow (Kırlangıç) devri bitmiştir, arabalara "Jaguar" gibi yırtıcı bir isim takmalıdırlar. Malum Jaguar güçlüdür, hızlıdır, çeviktir, suda yüzer, ağaca çıkar, avlarına kafadan dalar. Ters bir kedidir, köpekten bile tırsmaz. Ayrıca yakışıklı ve zariftir kerata... Londra'daki Mayfair Hotel'de tanıtılan ve Bentley'i andıran 105 beygirlik SS Jaguar Saloon için davetlilerden fiyat tahmini yapmaları istenir. Firmanın ucuzcu olduğunu bilen konuklar ihtiyatlı rakamlar kullanırlar. Ortalaması alınır ve 632 Sterlin çıkar. Halbuki aracı sadece 395 Sterlinden sunarlar. Düşünün hasımlarının dörtte bir fiyatına... Bu arada Jaguar pistlere parkurlara çıkar. Alpine Trial'da, RAC Rally'de zirveye oynar. Geride kalmamak için motoru büyütme (3,5 lt) ihtiyacı duyarlar. Mühendis Hassan stepneyi yana alır, kapıyı genişletir, şasiyi güçlendirir ve tamamen çelik kullanır. Araba şıklaşır, adeta Buggati'lere nazire yapar. Savaştan sonra Savaş yıllarında, uçak dizaynı üzerine yoğunlaşır, zaman zaman hedef olsalar da çalışır, ses getiren bir motor hazırlarlar. Harbi müteakip kolları sıvar, hızlı bir çıkış yaparlar. O yıllarda döviz hammadde yoktur, hükümet 'sat ya da öl' buyurur, onları ihracata zorlar. Doğrusunu isterseniz Jaguarlar iktisatlı sayılmazlar. Bunlar İngiltere için lüks kaçsalar da ABD piyasasında yer bulurlar. Özelikle 160 beygir gücündeki XK'lar göz kamaştırırlar. Belçika'da basın karşısına çıkan standart bir XK120 saatte 126 mil sürat yapınca siparişler patlar. Nitekim bu deli fişek, Dundrod Tourist Trophy, Alpine ve Tulip Rallisinde öne çıkar, aracı yedi gün yedi gece saatte 100 mili aşkın ortalama hızla kullanır, tüm zamanların en iyi ralli arabası ünvanını alırlar. Hız artınca "aerodinamik" arabalar yapmak zorunda kalır, havacı Malcolm Sayer'i aralarına alırlar. 1951 yılındaki Le Mans rallisinde Ferrari, Talbot ve Cunningham gibi itibarlı markaları geride bırakırlar. Ancak ertesi yıl rekortmen Mercedes'le atışmaya kalkışınca motoru yakarlar. 1953'te araçları tayyarelerde kullanılan disk frenle donatır ve Grand Prix'de kolay bir zafer kazanırlar. Pistlerde edinilen tecrübeler kalite getirir, mesela gövde parçalarını monte ederken araya lastik koyar, vibrasyonu giderip sessizlik sağlarlar. Marka olurlar 1960 Jaguar XK150 üç karbüratörlüdür, 265 beygirlik motoruyla 136 mil hıza ulaşmakta zorlanmaz. Monte Carlo, RAC ve Alpine Rallisi'nde kazandıkları zaferler ünlerine ün katar. Tour de France'da da zirveye otururlar. 1960 yılında öncü bir otomobil firması olan Daimler'i satın alır, 1961'de ilk sert tavanlı arabayı yaparlar. Artık aranan markadırlar buna rağmen Aston Martin'in yarı, Ferrari'nin üçte bir fiyatına satarlar. Halbuki tamamen monokok üretilen Mark X yakıt püskürtmeli kuru karterli motoru, sertleştirilmiş süspansiyonu ve geniş lastikleriyle Ferrari'den aşağı kalmaz. Derken dört koltuklu spor arabalar üretir ve iyi bir pazar bulurlar. Özellikle ABD'ye çok mal verirler, dolarlar sel olup İngiltere'ye akar. 1968 yılında, XJ6 doğar ve XJ serisi efsane olmaya başlar. William hamleden korkmaz 12 silindirli motorla ipeksi bir sürüş imkanı sağlayan dört kişilik bir araç tasarlar. XJ12'nin ibresinde 140 mil yazar ve 7.4 saniyede 60 mile çıkar. 1975'lerde E-type ile Corvette hakimiyetini kırar, Amerika'da üst üste 14 kez şampiyon olan Chevroletlere toz yuttururlar. Aynı yıl XJ-S modellerinde yakıt püskürtmeli V12 motoru kullanırlar. 6.9 saniyede 60 mile ivmelenen araç saatte 150 mil yapar. XJ-S zariftir, sessizdir, klimayı standart olarak sunarlar. 1977'de 540 beygirlik XJ-S'ler Porsche'larla kapışır, Trans-Am şampiyonu olurlar. 1978'de motoru 560 beygir gücüne çıkarırlar. Araba hafifleyince uçar ve yeni rekorlara konar. Ford çatısı altına William Lyons artık önemli şahsiyettir, "Sir" ünvanı taşır. İyi bir otomobilci olduğunda kimsenin şüphesi yoktur ama şirket yöneticiliği başka şeydir. Sir, Jaguar'ın geleceğini düşünerek British Motor Corporation ile birleşir ancak, marka ve firma kimliği erozyona uğrar. 1979 yılında iktidara gelen hükümet özelleştirmeden yanadır. Jaguar hisseleri Londra Borsası'nda işlem görmeye başlar, ellerine para geçer, yatırım da yaparlar. Sir William Lyons, 1985 yılında ölür, 1990'lar da rekabet iyice sertleşir. Diğer İngiliz firmaları gibi Jaguar da bocalar ve Ford Motor Company'nin himayesine girme kararı alırlar. Artık dünya küçülmüştür, markalar ortak hareket etmek zorundadırlar. Ki bu gün Jaguarlar, dizelde Ford Peugeot Citroen'in ürettiği motorları kullanırlar. XJ neden kalitelidir? Jaguar'ın yedinci nesil "salon" otomobili olarak bilinen ve seçkinlere hitap eden serisi XJ, satışa sunulmadan evvel zorlu testlerden geçiriliyor. Araç önce Kaliforniya çöllerinde sonra ile kutuplarda deneniyor. Tabiri caizse "ateş ile buz arasında" imtihan veriyor. Çarpma testlerini geçtikten sonra Almanya Nürburgring'deki Formula pistlerinde marifetlerini sergiliyor. Bu 73 virajlı yarış pistinde dinamik stabilite kontrolü, bilgisayarlı aktif süspansiyon gözden geçiriliyor. Mühendisler XJ'leri 700 saat rüzgar tünelinde deniyor, gövde altı plakalar sayesinde;kabin gürültüsünü asgari seviyeye indiriyorlar. Ve her XJ, Jaguar pilotları tarafından, 8 millik yol testinden geçmeden bayilere yollanmıyor. XJ'de uzay mekiği teknolojisi ile bir araya getirilen alüminyum "monokok gövde", otomobilin %40 (takriben 200 kg) daha hafif ve % 60 daha rijit (sert) olmasını sağlıyor. Araçlar hıza, ağırlığa ve yol durumuna göre kendini ayarlayan havalı ve bilgisayar kontrollü süspansiyon ve ZF6 ileri otomatik şanzımanı ile donanıyor. Dinamik Denge ve Uyumlu Seyir Kontrolü, Acil Durum Desteği ve Jaguar Voice gibi sistemler sürücüye "çaktırmadan" yardımcı oluyor. 0-100 km'ye 5 saniyede çıkan XJ, çevreci ve cimri motoru ile dikkat çekiyor. Tamiratı kolaylaştıran cıvatalı ön takımı, darbe emici tamponları onu farklı kılıyor. Türkiye'de patlama Jaguar Türkiye'de eskiden beri tanınır, lâkin ulaşılmaz bir araba sanılırdı. Son yıllarda Ortaklar Otomotiv Jaguar'ın "erişilebilir" olduğunu anlatmayı başardı ve özellikle X-Type ile dikkat çekici bir çıkış yakaladı. 39 bin 900 Euro'luk fiyatla sunulan seri ile satışları "sekize" katladı. Birkaç yıl öncesine kadar sadece purolu patronlara hitap eden ve hususi şoför tarafından kullanılan Jaguarlar, artık kadınların ve öğrencilerin eline geçmeye başladılar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.