Şevrole alıyım eskiciii!

A -
A +

Birinci ligde dik duran bir takım, dünya çapında isim yapan markalar ve 200 parçalık bir otomobil müzesi... Akhisar kafamızdaki "kaza" kalıplarını yıkmaya devam ediyor.  İzninizle futbolu spor muhabirlerine, markaları ekonomi editörlerine bırakalım biz bakalım antika arabalara...

Efendim Keskinoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Keskinoğlu 12 yaşında direksiyona geçen bir otomobil sevdalısı... Babası İsmail Keskinoğlu eski bir arabacı ki namı yürüyor hala... 
Yeni kuşaktan Keskin Keskinoğlu iflah olmaz bir antika meraklısı sonra...
Ama bu kolleksiyonun adsız bir kahramanı var. Sait Cangül usta... İşte biz onunla konuşuyoruz bu hususta.
Sait Usta, "Serüven 2000 yılında başlamıştı" diyor, "Keskin Bey İstanbul'da bir galeri önünden geçerken iki Amerikan'a vuruluyor. Biri 56 Chevrolet Belair, öbürü mopar motorlu 55 Desoto. İkisi de ok gibi duruyor. Babasına açıyor "sevdiysen al" izni çıkınca oturuyor pazarlığa. Birini on, diğerini on beş bin dolara alıyor. Eskihisar-Topçular hattında arabalıya biniyorlar, pat biri beliriyor yanlarında. "Delikanlı bu arabayı bana sat! Helalinden 25 bin dolar vereyim sana."
-Yüz bin verseniz düşünürdüm.
-Senin satmaya niyetin yok galiba.
Neyse bu iki arabayı çok seviyorlar, koleksiyona maya oluyor bir bakıma. Derken sarı zarflı bir evrak! "Arabanıza vergi borcundan dolayı el konuldu, şu güne kadar Manisa maliyesine gelmediğiniz takdirde..."
Ne arabası? Ne maliyesi? Kimseye borç takmamışlar hayatlarında.
Gidiyorlar bakıyorlar İsmail Keskinoğlu'nun yıllar evvel sattığı bir Reno. Adamlar üzerine geçirmemiş, maliye onları tanıyor. Bununla yıllarca İzmir'e yumurta taşımışlar. Sevimli bir steyşın. Renault 1 diye geçiyor, 50 yaşında eşine az rastlanan bir parça... Neyse borcunu ödüyor ve başlıyorlar toplamaya...
Ardından 60 model Cadillac Eldorado geliyor 6 metre uzunluğunda bir dev. V8 motoru güp güp vuruyor, benzini su gibi içiyor ama 350 beygir güç üretiyor. Derken 51 Mercedes katılıyor halkaya.
Bir gün Keskin bey Trabzon'da eş dost arasında. "Ya şurada 52 Doçumuz var ilgilenir misiniz" diyorlar, bakıyor araba diri, alıveriyor. Kısacası Anadolu'nun her yerinden araba almaya başlıyor. 
-Bunları toplama işi de size düşüyor?
Evet, Akhisar ve Bursa'daki ustalar kifayet etmeyince 13 kişilik bir ekip kurduk ayrıca. Öncelikle ailenin kullandığı arabaların izini takip ettik, bunlar Commer, Skoda, Uaz gibi sıradan arabalar ama hatıraları var. Zaten Keskinoğulları geleneklerine bağlılığı ile tanınırlar, öyle ki ecdadının yaşadığı Drama'daki Ravika (Refik Ağa) köyünü birebir kurdular.  
-Peki koleksiyonun gözdesi? 
Keskin bey 60 Cadillac'a hasta, Fevzi bey ise toz kondurmuyor 64 Impala'sına. Onun için çok önemli, evlenirken gelin arabası olmuş zira.
-Tanınmış isimlerin arabaları da varmış, Türkan Şoray'ınki gibi mesela... 
Doğrudur, İsmet İnönü'nün kullandığı araç da burada. Bir ara Amerika'dan sadece valiler için çok özel 7 Chevrolet geliyor. Manisa valisine düşeni aldık kattık koleksiyona.
-Sanki bir Şevrole merakı var gibi? Yanılıyor muyum acaba? 
Evet, 1948'den tutun 1970'e kadar istisnasız bütün modeller sırada.
-Peki içlerindeki en eski araba?
1929 model bir Ford. Ki piyasaya arz edildiğinde Henry Ford hayattaydı daha. Bakın burada sadece otomobiller değil bisiklet, motosiket, kamyon kamyonet, minibüs, midibüs ve otobüsler de sergileniyor. Hatta eski traktörler, iş makineleri ve patozlar da... Cant kapakları, torpidolar radyo teypler de hayli ilgi çekiyor. 
-Doğrusu hiç kolay iş değil 
Araba bir şekilde toplanır da sahiplerini ikna etmek uğraştırıyor. Zira aile ile acı tatlı günler yaşamışlar. Çocukları o arabada büyümüş, sünnet konvoyu yapmışlar. Artık evladı gibi görüyor kıyamıyorlar. Mesela birine gittik, beğendik, pazarlık ettik, anlaştık. Tam kamyona yükleyeceğiz adamcağız "bırakın kalsın" dedi "dayanamayacağım galiba!"
-Bıraktınız tabii.
Mecburen. Yalnız bir ara aldık getirdik müzemizi gezdirdik. Arabaların özenle toplandığını görünce nasıl sevindi anlatamam, kendi eliyle getirdi bu defa... Gönlünün rızasıyla... Tabii hiç yormayanlar bila-bedel verenler de var. Üzerine adını yazıyoruz, istediği zaman geliyor, görüyor. Kim bilir? Belki yıllar sonra torunu karşılaşacak "aaa dedemin arabası" diyecek şaşkınlıkla...
-Ben çok otomobil müzesi gezdim ama burası başka... Evet diğerlerinde Porsche, Ferrari, RollsRoyce gibi rağbet gören modeller var ama beni çocukluğuma götüremedikten sonra... Müzenizde beni en çok oyalayan şu FeKa minibüs oldu, bir zamanlar Üsküdar Ümraniye hattı onlardan sorulurdu mesela.
Elbette Jaguar'lar, Masarati'ler, Aston Martin'ler albenili ama bunlar daha halktan, daha fazla hatıra taşıyorlar.
-Peki çalışıyorlar mı?
Bütün arabalar faal ve hepsinin plakası var, vergisi ödeniyor. İçinden birine benzin koyup çıkabilirsiniz yola. Hepsine sıfır motor yaptık, hiç biri üflemiyor, yağ yakmıyor. Şanzımanları diferansiyelleri on numara.
-Sanırım en zor iş kaporta. Bu arabaların kaput, çamurluk ve tavanları bulunmaz ki piyasada... 
Evet bu yüzden kendimiz yapıyoruz, artık sayıları çok azalan çekiç ustaları düz sacı döve döve şekle sokuyor. Ah bunların eski halini görseydiniz. Ne lastik döşeme, ne cam çerçeve... İçlerinde kümes olarak kullanılanlar vardı hatta.  
-Adam hurda olarak satsaydı?
Kilosu 60 kuruş, bir ton gelse 600 lira...
-Dikkatimi çekti rastgele renkler kullanılmamış boyada.
Evet kataloglarını buluyor, orijinal tonları tespite çalışıyoruz. Döşemede de aynı titizlik gösteriliyor.
-Peki bir arabanın ayağa kalkması ne kadar zaman alıyor.  
Takriben 1 yıl, belki daha fazla.
-Sorması ayıp ama ya maliyet?
Masraflar ağır tabii, bazı arabalar 100 bin lirayı geçiyor. Bunu göze alabilmek cesaret işi, nereden baksanız büyük para. 
İRFAN ÖZFATURA

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.