Türkler Viyana'da!

A -
A +

Bir ara Alman imparatoru Osmanlıyla sulh yapmak ister, iyi niyet elçisi olarak Kont Leslie'yi İstanbul'a yollar. Cihan Padişahı 4. Mehmed bu ziyarete karşılık olarak Vezir Mehmed Paşayı Almanya'ya uğurlar (1665). O zaman Alman İmparatorluğunun merkezi Viyana'dır. Avrupalılar Türkleri cahil, kaba, kan dökücü, kuru cengâver sanırlar. Ancak Osmanlı heyeti sanatkâr ağırlıklıdır ve Viyana sosyetesini çok şaşırtırlar. Avusturyalı tarihçi Von Hammer'in yazdığına göre Alman düşes ve kontesleri Mehmed Paşanın huzuruna çıkabilmek için kocalarını zorlarlar. Zira Mehmed Paşa kapısını çalanlara nadide kumaşlar, nefis tüller, ipekliler ve bulunmaz ıtırlar bağışlar. Macar tarihçi Takatz'ın anlattığına göre Vezir Mehmed Paşanın maiyetinde imam, yaver, muhasip, musahib, kâdı, kâhya, kâtip, bayraktar, hatta kilerci ve sucu bulunur, sayıları üçyüzü aşar. Mehter vurunca... Alman kızları rütbesiz erlerin bile etrafında dolanır, gözlerine girebilmek için pervane olurlar. Ancak Osmanlılar vakarlarını muhafaza eder, duvarlar lebaleb resimle dolu olduğu için namazlarını sarayın bahçesinde ve "cemaatle" kılarlar. Hele mehter takımı yerini alıp da, kös sesi Viyana semalarında çınlayınca Almanlar hiç tatmadıkları bir heyecana kapılır ve derhal mızıka takımı kurma kararı alırlar. Bu geziye katılan Evliya Çelebi Almanları basit ve görgüsüz bulur. Çünkü asiller bile mendil kullanmaz, burunlarını kol kenarlarına silmekten kaçınmazlar. Dile kolay aradan 40 yıl geçer ama Almanlar bu gösteriyi unutamazlar. Karlofça Anlaşmasından sonra Alman İmparatoru o zamana kadar görülmemiş bir sefaret heyetini Dersaadete yollar. Ki aralarında Kont Marki gibi güçlü isimler ve bizzat Prens Wilhelm bulunmaktadır. Osmanlılar onları öyle bir ağırlarlar ki adamlar şaşırıp kalırlar. Prens Wilhelm İstanbul'dan ve İstanbullular'dan çok etkilenir. Türklere bu vasfı kazandıran kaynağı aramaya başlar. Çok okur, çok sorar ve 20 yıllık bir çalışmanın ardından Müslüman olmakta karar kılar. Sultan Mustafa bu ziyarete de mukabelede bulunur Almanya'ya Büyükelçi İbrahim Paşa riyasetinde 571 kişilik bir heyet yollar. Viyanalılar ikinci kez ayağa kalkarlar. Cins atlarıyla görünen Türkleri sınırda Kont Stahremberg karşılar. Konvoyda 215 araba vardır. Develer merkepler ve katırlar sayılamazlar. Kafileye kalabalık bir tüccar grubu da katılır ki çok cazip mallar taşırlar. Kont Stahremberg bir ara İbrahim Paşanın kulağına eğilir ve bir şeyler fısıldar. İbrahim Paşanın çehresinde hafif bir tebessüm belirir. Hiç sebep yokken mola verir Yanık'ta bir hafta oyalanırlar. Sonra bir yerlerden haber gelir ve kafile yürümeye başlar. Önde koca bir Türk bayrağı, ardında ak tolgalı aslanlar... Kös, zurna, nekkare, mehter zemini sallar. Türklerin kılıç kınları, atların koşum takımları emsalsiz mücevherlerle bezelidir ve sırtlarında leopar, kaplan postları taşırlar. Almanlar bu ihtişam karşısında lâl olur, kadınlar ellerini göğüslerine bastırırlar. Kraliçenin gönlü olsun İmparator tam 2 bin okka çeken cevahirleri ipeklileri kabul ederken, kraliçenin heyecanı yüzünden okunur. Kadıncağızın içi içine sığmaz, hatta bir ara sevinçle ellerini çırpar. Zaten kafilenin Yanık'ta beklemesinin sebebi de odur. Zira heyet Almanya sınırına girdiğinde o doğum yatağında yatmaktadır. Türk kafilesini göremeyeceğim diye dert sahibi olur, bunu enikonu problem yapar. Hekimler bakarlar izi kalacak, kraliçenin sıhhati için kafilenin girişini bir haftalığına erteleme ricasında bulunurlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.