Türk'ün dumanla imtihanı

A -
A +
Çarşıda dolanırken kâh mangal dumanlarının, kâh yemek buharlarının cazibe alanına giriyorsunuz. Patates, balık, börek, tatlı kızartanlar... Zaman müthiş bir şey... İlk gün şok olduğumuz Kabil'e alışıveriyoruz gidiyor. Artık yerdeki çamurlar, külüstür arabalar ilgimizi çekmiyor. Hatta kâh şiddetlenen kâh ölü gözü gibi donan elektrik bile canımızı sıkmıyor. Bataryalar şarj olsun yeter, yoksa bu prizlere hassas cihaz bağlanmaz. Afganlılar hepten umursamaz olmuşlar. Diyelim bir yerde patlama oldu toz duman dağılınca bir bakıyorsunuz dolmacılar köfteciler yerlerini almışlar. Bir tarafta kan pıhtıları, paralanan arabalar, öbür yanda demlenen çaylar, açılan börekler, haşlanan mantılar... Bizim bir Eminönü'müz vardır, burada her sokak Mısır Çarşısı, her cadde Mahmutpaşa... Ortalık lebalep insan, ticaret canlı, alıyor satıyorlar. Türk'ün dumanla imtihanı

Türk'ün dumanla imtihanı

Türk'ün dumanla imtihanı

Türk'ün dumanla imtihanı

Türk'ün dumanla imtihanı

Türk'ün dumanla imtihanı

Nan-ı Afgani Anadolu'da yoldan gelene yediğin içtiğin senin olsun denir, sen gördüklerini anlat.. Tamam gördüklerimizi anlatırız da yediğimiz içtiğimiz de bize kalmasın. Somun ve sudan başlayalım mesela. Çarşıda beş dükkandan biri fırın, soluk soluğa Afgan ekmeği yetiştiriyorlar. Ustası hamuru birkaç defa havada tokatlayıp uzatıyor, sonra bir yastık üzerine yayıyor. Tandırın duvarına yapıştırıp, nar gibi kızarmasını bekliyor. İnanın abartmıyorum sadece ekmek yeseniz yeter, mübarek kurabiye gibi, katık matık aranmıyor. Bir ekmek iki kişiyi rahat doyuruyor, fiyatı 8 Afgani, bizim paramızla 25 kuruş falan. Ama su dendi mi duracaksınız. Elinizi cebinize atıp Kıristal su alacaksınız. Kuyu suları mikroplu, şebeke ise ıslık çalıyor. Diyeceksiniz ki bu dar gelirli halk marka suyu nasıl alsın? Almıyorlar zaten, içmiyorlar da. Kendilerini çaya vermişler, ellerinden kase düşmüyor. Çay deyince bizim aklımıza kara çay gelir, Afganlar daha ziyade gök (yeşil) çay içiyor. Esnafın seyyarın yanında çaynakları (küçük çaydanlıkları) var. Peki sıcak su? Onu satın alıyorlar. Haşlak su ticareti pazarın en gözde işi. Alet basit, bir odun sobası düşünün bacası kazanın içinden geçsin. Veriyorsun alevi fıkır fıkır kaynıyor. Ne kaa para o kaa gaz... Tüpçülük geçerli meslek. Avuç içi kadarından yerinden kalkmayana değişik çap ve ebadlarda tüpler var. Boşunu götürüyorsunuz tüpçü teraziye koyup darasını alıyor. 1 kilo isteyene 1 kilo, beş kilo isteyene 5 kilo veriliyor. Ne kadar para o kadar gaz. Okkası 60 Afganiden, se kilo, çar kilo... Benzinin litresi 40 Afgani. Ha bu arada söyleyelim 50 Afgani bir dolar. Türk'ün dumanla imtihanı

Dolar el kiri Gayrisafi milli hasılaya bakarsanız burası dünyanın en fakir 5 ülkesinden biri. İnsanları dolarıyla değerlendirmek ne kadar doğru bilmiyorum. Çin'in rakamları şüphesiz daha yukarılarda ama açlıklarını börtü böcekle yatıştırıyorlar. Afrikalılar mısır unuyla toprağı bulamaç yapıyor, nefis körletiyorlar. Halbuki Kabil çarşıları gözünün alabildiğine meyve, sebze... Her keseye göre bir şeyler var. Domates, patates, karnabahar, marul, turp, taze soğan... Elma, armut, ayva... Muz ve nar tezgahları dikkat çekecek kadar fazla... Muz Pakistan'dan geliyor, narı kendileri yetiştiriyorlar. İkisi bir okka, taneleri iri iri hakiki deve dişi... Seyyarlar narı ayıklıyor, küçük kaselerle sunuyorlar. Dilerseniz pudra şekeri de ekiyor, gülsuyu da serpiyorlar. Kasaplar dükkanlarının önünde kesim yapıyor, eti dilediğiniz gibi doğruyor, çekiyor. Fiyatı ucuz ötesi, bizdekinin yarısına bile ulaşmıyor. Canı tavuk isteyenler ise Meyvend Pazarına açılan aralıklara gidiyor, gözüne kestirdiği diyki mirişki, culuku (horoz, tavuk ve hindiye öyle diyorlar) koltuk altına sıkıştırıyorlar. Elbette kesmek ve yolmak size kalıyor. Zahmetli ama değiyor. Suyuna da pilav pişiriyorsunuz, hmmm "işte bu" dedirtiyor. Tatlı su balığı hem bol, hem de bol bol yeniyor. Balıkçılar sabahın erken saatlerinde Derya Kabili kesen Kerpiç Köprü (Pul Kişti) ayaklarında tezgah açıyor. Pullarını ayıklıyor, itina ile kesip dilimliyorlar. Mı acaba? Çarşıda dolanırken kâh mangal dumanlarının, kâh yemek buharlarının cazibe alanına giriyorsunuz. Seyyar tencerelerde kaynamış nohutlar görüyorsunuz. Kepçeyle sahanlara alıyor, üzerine bilmediğimiz baharatları ekip sunuyorlar. Tatsak mı acaba? Yemekten yana derdim yok da kaşıklara tabaklara güvenemiyorum. Laf aramızda, yarım ibrik suyla onca bulaşık şettiriliyor, kuruladıkları bezler iç açmıyor. Halbuki yanınızda plastik tabaklar olsa... Di mi ama. Patates kızartan, balık kızartan, börek kızartan, tatlı kızartan... Bu kadar kızartma yiyorlar, bari içlerinden biri kilo tutsa... Tatar usulü börek pek yaygın. Hani o Eskişehirlilerin şır (çiğ) börek dediklerinden. Ama bizim esnafımızın yağı kehribar gibi sarıdır, bunların ki mazotu andırıyor. Sırf bu yüzden tatlıcılara da yaklaşamıyorum. Halbuki çıtır oldukları belli, hem insanı yutkunduracak kadar. Peki seyyarlardan hiç mi bir şey almadınız diyeceksiniz? Alınmaz mı hiç? Misal kumda közlenen mısırlar şahane. Nohut, kestane ona keza... Türk'ün dumanla imtihanı

Yemiş üssü Baharatçılar pazarında yüzlerce kuruyemişçi yan yana... İşleri de tıkırında. Yer fıstığı, Şam fıstığı (Antep diyelim hadi) yaygın ama bir de calguza adlı bir fıstıkları var ki nasıl anlatıla? Kuru üzümleri pırıl pırıl. Yeşilinden bordosuna kadar renk renk. Pembeler, sarılar, gökkuşağını andırıyorlar. Kayısı kurusu, erik kurusu, incir kurusu, elma kurusu. Pestil, bastuk, hoşaflıklar... Kuru dut onlarda da yaygın ama sadece akını değil karasını da kurutuyorlar. Dükkanın birinden, nasıl bir şeker miyane kokusu geliyor anlatamam, sanki alıp çocukluk yıllarıma götürüyor. Amcam helvalarını yumruk yumruk sıkmış, okkayla satıyor. Afganlılar meyve suyu hususunda aşmışlar, nar, havuç, elma suyuna bayılıyorlar. Sonra renkli arabaları ile dolanan seyyarlar görüyorsunuz. Hareketini ufak bir dizel motordan alan çarklarla şeker kamışını ezip sunuyorlar. Ne yazık ki bardaklar yapış yapış. Hınzır gribi H1 N1... Umurumuzda bile değil, tatmalıyız mutlaka. Bu da bir nevi aşı sayılır mı bilmem, şerbetleniriz en azından... Pilav milli yemekleri, içine mutlaka havuç katıyorlar. Havuç soyulmuş doğranmış bir şekilde satılıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.