5G için açık diyalog şart...

Sesli Dinle
A -
A +
BRICS zirvesinin oluşturduğu heyecan ve soru işaretleri ışığında, bundan sonraki en büyük küresel megatrendin 5G olduğunu tekrar hatırladık. 
Açıkçası 5G sadece birbirinden değişik coğrafi bölgeleri ya da IoT vasıtasıyla nesneleri değil, birbirinden değişik anlayışları, kültürleri, bilgiyi hatta anlamsız nefretleri silecek sevgileri de birbirine bağlama gücüne sahip.
 
Şöyle bir örnek vereyim: Söylediğimiz sözün anlamı data ise, bunun A noktasından B noktasına eksik ulaşması ifademizi bozabileceği gibi hiç hesapta olmayan yanlış anlaşmaları da ortaya çıkarabiliyor. Bu durum insan ilişkilerinde olduğu gibi devletler arasında da oluyor. Devletler insanlara göre daha düşük esnekliğine sahip olduklarından her an diyalog imkânı bulup yanlış anlaşmaları gideremiyorlar. Şimdi 5G'nin A noktasından B noktasına datanın en hızlı en güvenilir ve eksiksiz taşınması için tasarlanmış en önemli buluş olduğunu bildiğimize göre, insanlığın birbirine yakınlaşması için yine insanları ikna etmekten başka işimiz kalmıyor. Elbette bu söylendiği kadar kolay değil. 
 
İkna etmek bazen ulaşacağımız yerde bulacağımız güzellikleri anlatmak kadar, ön yargılarımız ile kendimizi ne kadar cezalandırdığımızı göstermekle de mümkün. Yani inat sebebiyle kaybettiğimiz ya da boşa harcadığımız kaynaklar ve kaybettiğimiz zamanı gözler önüne sermekten bahsediyorum. 
Mesela; Sanayi 4.0 üzerine felsefe geliştirmiş ve önemli çalışmalar yapmış olan Avrupa’nın, fabrikalara robot koymaktan öteye geçebilmesi için %99.99 kesintisizlikle çalışan bir dijital omurgaya sahip olmaları gerekiyor. Böyle bir altyapıyı geliştirmeleri elbette mümkün ama bunu çoktan başarmış olan Çin ile iş birliğine gitseler muazzam tasarruf etmiş olacaklar. Bunu yapmamak için Çin’in “kapalı kutu” görünümünü bahane ediyorlar ama size şaşırtıcı bir haber vereyim. 
 
Çin’de bazı Avrupa firmaları Çinli firmalardan daha yüksek piyasa penetrasyonuna sahip. Bu durum Çinlileri rahatsız etmiyor. Çünkü piyasa ekonomilerinde hem üreticiler hem de tüketiciler kendi avantajlarına olan bir durumu “millî hislerle” bozmuyorlar. Gerçek vatanseverlik ülkenin lehine olan atılımı en doğru maliyet ve en doğru kalitede yapmaktır. Bunu unutmayalım.
Hazır bundan bahsederken: Türkiye'nin sanayi 4.0 için en az 50 milyar dolarlık bir yatırım yapması gerekiyor. Bunu da en uygun maliyet ve en kaliteli şekilde yapmak zorunda. Bundan başka tedarik zincirinde yeniden yapılanma ihtiyacı olan sektörler var. Onların da pazara daha yakın yerlere konuşlanması ve ağ bağlantılarının yeniden kurulması gerekiyor. Nereden bakarsak bakalım toplamda 100 hatta 150 milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediyoruz. Türkiye’nin bunu mutlaka işinin ehli taraflarla gerçekleştirmesi gerekiyor. Gecikmenin maliyetini bir örnekle anlatayım:
 
Diyelim ki bir yerde denizi doldurmak gerek. Üzerine iskele kuracağız. Tam 10 kamyon çakıl taşı dökülmesi lazım. “Bugün 4 kamyon atarız, yarın da geri kalanı hallederiz” dersek, ertesi sabah geldiğimizde denizin en az 2 kamyon çakıl taşını süpürmüş olduğunu görürüz. Yani 10 kamyonla çözeceğimiz işi 12 kamyonla çözmek zorunda kalırız. İşi daha da geciktirirsek başa sarıp tekrar 10 kamyon atmak durumunda kalırız ki, maliyetlerin sürekli yükseldiği dünyada ummadığımız kadar pahalıya patlar bu “iş bilmemezlik”...
 
Hâlbuki sanayi 4.0 için gereken 5G altyapısını hızlıca kurduğumuzda 2030 yılında küresel GDP’yi 1,3 trilyon dolar daha yukarıya çekme ihtimalimiz var. Bizzat katıldığım araştırmalar ve çalışmalar gösteriyor ki 5G teknolojiler ile firmaların gelirlerini sektörüne göre öngörülenin %15 ila %25 arasında artırmak da mümkün. 
 
Neyse ki Avrupalı firmalar hükûmetler gibi düşünmüyor ve bu konuda Huawei gibi Çinli dijital çözüm ortaklarıyla çalışmaya karar vermiş gözüküyorlar... 

Çinlilerin de ikna edici olması lazım...

Ama böyle yapmayanlar da var. Mesela Avrupa Komisyonu'nun raporuna göre 5 tane ülke “5G population coverage” kriterinde küme düşmüş gözüküyorlar. Avrupa’nın 27 ülkesi arasında Estonya, Latvia, Belçika, Romanya, ve İsveç en kötü durumda olan ülkeler. Ortak özellikleri ise şu: Çinli firmalarla çalışma yasağı getirmiş durumdalar. Açıkçası Rusya'ya karşı açık hedef olan Baltık Ülkeleri ve İsveç'in Amerikan yanlısı olmalarını bir nebze anlasam da Romanya ve Belçika beni şaşırttı diyebilirim. Ancak verdikleri kararla sanayi 4.0 açısından diğer ülkelere göre geri kalacakları aşikâr. Bu ülkeler ayrıca, connectivity açısından da 2020 yılından beri düşüşteler. Ben demiyorum DESI raporu söylüyor. Herkesin IoT konuştuğu bir zamanda açıkçası oldukça olumsuz bir gelişme. 
 
Buna rağmen birçok Avrupa ülkesinde ve özellikle Çin’de Çinli Firmaların akıllı çözümleri hayatlara değer katmaya devam ediyor. Örneğin Tienjin’de 5G ile tam otomasyonlu antrepo (Dock) faaliyeti yapay zekâ marifetiyle başladı. Midea, Çinli elektrik ekipmanları firması yine 5G ile tamamen interconnected bir tesisi kurup faaliyete geçirdi, Avrupa’nın ilk “akıllı raylı lojistik terminali” EWG ise yine 5G sayesinde maliyetleri düşüren ve vinçlerin tam otomasyonla çalışmasını sağlayan sistemi kurdu. 
 
Öte yandan, AB Ekonomisinin iki devi olan Almanya ve İngiltere için “Çinlilerle çalışma yasağı” ciddi bir sıkıntı meydana getirdi diyebilirim. FT’nün haberine göre 2019 yılında 5G’yi ticari alanda başlatmış olan Birleşik Krallık, indirme hızında Almanya, Fransa ve Hollanda’nın gerisine düşmüş. Huawei'ye getirilen yasaktan sonra 5G kapsama alanı %82'den %20'lere düşmüş durumda. Elbette bu durum büyüme rakamlarına da yansımakta. 
Açıkçası benzer bir durum Almanya için de geçerli. Gayet iyi hatırlıyorum, 2020'de, yakında Vodafone Almanya’nın CEO’su Hannes Ametsreiter, Huawei’nin hem politik hem de teknik olarak dışlanmasının faturasının büyük olacağını söylemişti. “5G hızı ve maliyeti aynı zamanda ağın genişlemesi muazzam bir maliyete çıkacak” derken benim yukarıda anlattığım kamyon ve çakıl taşı örneğini doğrulamış oldu aslında. 
 
Ametsreiter korku senaryoları üretmek yerine, diyaloğun hep açık olması gerektiğini ve şifreleme gibi teknik çözümlerle bu paranoyanın üstesinden gelinebileceğini sürekli tekrarladı. Belki de ticari sır niteliğindeki verinin korunması konusunda Çinliler ile daha yakın temasta olmakta fayda var. Batı tarafı paranoyaklığı azaltırken, Çinlilerin de eski repütasyonları olan “kopyala üret” işinden farklı bir noktaya geldiklerini bıkmadan anlatmaları gerekiyor. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.