Ekonomide başarının formülü: Doğru data, doğru kişiler ve doğru karar...

Sesli Dinle
A -
A +
Üretim ve katma değer ile ilgili tartışmaların tam ortasında, tarafların ortaya attığı tez ya da teorilerin eksikliğini gördükçe, günlük ekonomik gelişmeleri konuşmaktan çok doğrudan doğruya işin felsefesine inme gereği duyuyorum... 
 
Her şeyden önce, Sanayi 4.0'ın tam olarak anlaşılmamış olduğunu görmekteyim. Fabrikalara robot koymanın ya da karanlık fabrikalara sahip olmanın Sanayi 4.0 anlamına gelmediğini söylemeliyim. Aslında 5G ile beraber başka bir boyut kazanacak olan sanayi faaliyetinin bu son versiyonunu şöyle tarif etmek gerekiyor:
 
"Mal ve hizmetlerin tüketiciler tarafından ne şekilde tüketildiğini, söz konusu mal ve hizmetler ile alakalı tüketicilerin tüm geri bildirimlerini %99,99 kesintisizlik ile çalışan dijital bir omurga üzerinden üretim tesisine iletmek ve gelen bu datayı doğru şekilde işleyerek, arz ve talebin sürekliliğini sağlamak..."
 
Buradaki kilit kelimeler kesintisizlik, dijital omurga, iletim, data, arz ve talebin akışkanlığı olarak öne çıkmakta. Kesintisiz şekilde bir dijital omurga üzerinden data iletmek için öncelikle fiber optik ve mikrodalga ile desteklenmiş yeterli hat uzunluğu gerekiyor. Birçok gelişmekte olan ülke bu gerçeğin farkına vardı ve data söz konusu hattın üzerinden daha hızlı, çok hızlı ve en hızlı iletmek için ciddi ar-ge yatırımı yapmakta. Daha geçenlerde AB bu konuda çalışma yapan ülkelere milyarlarca avro hibe desteği verdi. 
 
Ancak önemli bir sorun var: Verinin güvenilir olması. Stephen Hawking'in dediği gibi: "Bilgisayarın ne kadar büyük ve kapasiteli olursa olsun, yanlış bilgi yüklersen neticede yanlış sonuç çıkar..." Dolayısıyla doğrudan doğruya mal ya da hizmeti satın alanlardan elde edilen datanın "corrupted" yani üzerinde oynanmamış, manipüle edilmemiş veya arzu edilen cevabı alan sorular neticesinde elde edilmemiş olması gerekiyor. Elbette firmalar kâr amacı güttükleri için kamuda olduğu gibi negatif seleksiyonu "politik olarak doğru" gösteren işlere girişmezler. Ancak, firmalar büyüdükçe ve hisse sahipliği tabana yayılıp genişleyince, hem yönetimi hem hissedarları, neticede kritik karar alıcıları manipüle etme ihtimali büyüyor. Bu sebeple çok uluslu dev şirketlerin yöneticilerinin risklerin kontrolünü 4.0 hatta 5.0'ın nimetleri üzerinden yapmaları faydalarına olacaktır... 
 
Buradan anlıyoruz ki, üretimin tek başına firmayı ayakta tutması mümkün değil. Bundan 50 yıl önce fabrikasyon faaliyetinin fiyattaki payı belki %25 civarındayken bugün %11 civarına inmiş durumda. Fiyata gerçek değerini veren, mal ya da hizmetin katma değerini artıran unsurlar şöyle sıralanıyor:
 
Markalaşma, tasarım, inovasyon, ar-ge, teknolojik ilerleme, dijital altyapı ve kritik altyapıda kesintisizlik, insan kaynağının eğitimi, uçtan uca finansman ve lojistik, tedarik güvenliği, satış, pazarlama, reklam, fuar vs. 
 
Buradan da anlaşılıyor ki, firmaları bir orkestra şefi gibi idare etmekten başka çare yok. Bunun için tüm fonksiyonların birbirine bağlı olması, ahenk içinde çalışması gerekiyor. "Connectivity" ve "update" olabilme kabiliyetini de bunun üzerine ekleyelim. Bugün pazara bir ürün ya da hizmet sunarken, tüketicilerin arzularını tatmin eden, ihtiyaçlarına cevap veren "çözümler" şeklinde sunmamız gerektiği de bir gerçek. Mal ya da hizmetin maruz kaldığı rekabet ile  çözümlerin ve reçetelerin maruz kaldığı rekabet elbette daha farklı oluyor. Çözüm sunanların fiyatlama esnekliğine kavuştukları, diğerlerinin ise sürekli iskonto yaparak pazarda kalmaya çalıştıkları bir gerçek. 
 
Son derece zor bir enflasyonist süreçten geçerken, teknoloji ve dijitalleşmeye daha fazla yatırım yapmanın önemi burada ortaya çıkıyor. Tabii, şunu da biliyoruz. Teknoloji parayı getiriyor ama teknoloji için de para lazım. Özellikle yükselen faiz ortamında firmaların dijitalleşme süreçleri için ihtiyaçları olan kaynağı ehven bir maliyetle bulmaları kolay değil. Bu sebeple son yapacaklarını ilk anda yapmaları gerek. Ulusal ve Uluslararası Desteklerden yararlanmaları için mutlaka danışmanlık almaları gerekiyor ise uzman istihdam etmeleri gerekiyor. İlginçtir, bu tip desteklerden en fazla faydalanan firmalar büyük ölçekli firmalar. "Bizde yeterince kaynak var" demeyip ürettikleri mal ve hizmetler için sürekli destek almakta, hatta ar-ge personelinin ücretlerini bu destekler üzerinden ödemekteler... 

Daha hızlı, daha güçlü, daha esnek...

Yapılan tüm araştırmalar 5G'nin de yayılmasıyla hem ülkelerin hem de firmaların en iyi senaryodaki tahminlerin en az %25 üzerinde ciro elde edebileceklerinin altını çiziyor. Bu gerçek göz önündeyken bankacılık ve finans sektörünün bu konuda çaba gösterenleri önceliğe alan bir tutum sergilemesi de gerekiyor. Ayrıca tüm bunları yaparken çevreye saygı gösteren, enerjiyi verimli kullananları daha da önceliğe almaları elzem. 
 
Bu anlattıklarımın döviz kurları, faiz, borsalar veya Merkez Bankalarının kararlarıyla dolaylı şekilde alakası var. Ancak ülkenin siyaseti ve sosyoekonomik politikalar ile doğrudan doğruya ilişkili olduğunu söylemeliyim. Bundan yıllar önce bir Davos Toplantısında ekrandaki şu uyarıları not almıştım:
 
- Odaklanmak iyidir ama esnekliği kaybetme
- Teknolojiyi her yerde kullan
- Her önüne geleni ortak etme, ölçeği büyütmek için ortak alabilirsin
- Tasarım iyidir ama dağıtım olmadan anlamı kalmaz
- Organizasyonu değil çözümünü büyüt
 
Sanıyorum 2016 yılıydı, küçük veya büyük fark etmez herkesin kulağına küpe olması gereken tavsiyeler idi bunlar. Yalnız insan kaynağının doğru şekilde eğitilmesi gerektiğinin de altını çizmek gerekiyor. Ancak ve ancak eğitimli kişiler "şiddetsiz manipülasyon" diye adlandırılan demagojik propagandaları sorgulayabilirler. Siyasette geçerli olan propaganda türleri, piyasada geçerli değildir ama büyük kurumlarda her zaman en kabiliyetli ya da rasyonel kişilerin başa geldiğini söylemek de pek mümkün değildir. İnsan kaynağının performansını doğru ölçen ve datayı manipüle etmeyen kurumlarda, doğru mevkilere her zaman doğru kişiler atanır, hatalı kararlarda ısrar edilmez. 
 
Tüm bunları anlatmamın sebebi şu: Ne siyasette ne de iş dünyasında ne de sivil toplumda liderin her şeyi bilmesini beklemek doğru bir yaklaşım olmaz. Yukarıda bahsettiğim gibi data akışının kesintisiz ve "oynanmamış" şekilde kritik karar alıcıya ulaştırılması, söz konusu datadan oluşturulmuş raporların istişare ile ele alınması gerekiyor. Fakat liderin, patronun, başkanın ya da tepe yöneticinin etrafını "tunçtan bir duvarla örmek" nihayetinde gerçeklerin ters yönünde ilerlemeye çalışmak gibi bir durum oluşturur. 
 
Doğru bilgiyi, doğru zamanda doğru kişilerle tartışan bir yönetici, doğru kararları almak için şansını artırmaktadır desem yanlış olmaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.