Normalleşme reçetesi

Sesli Dinle
A -
A +
İkinci tura doğru geri kalan 15 gün aslında siyaset açısından kötü başlamadı diyebilirim. Cumhur İttifakı tarafından oldukça itidalli açıklamalar yapılırken, Millet İttifakı tamamen bir sessizliğin içinde gözüküyor. Bu arada Emek ve Özgürlük İttifakı da "bir yerlerde eksik yapmışız" diye öz eleştiriye başladı... Tüm bunlar olumlu gelişmeler. Siyaset için de öz eleştiri yapmak faydalı bir davranış olarak nitelendirilmeli.
Tabii ki belirsizlik ve tedirginlik sürüyor. Ancak bu belirsizliğin ve tedirginliğin kademeli şekilde azaltılması mümkün. Dün bir canlı yayında şunu ifade ettim. Cumhur İttifakı'na uyguladığı ekonomik modellere geri dönmesi için, kışkırtıcı cümleler kullanmak veya olumsuz ifadeler belirtmek yerine, normalleşmeye teşvik eden bazı hamleler yapmak gerekiyor. Bunun da öncelikle iş dünyasından talep ediliyor olması gerekir.
 
En basit örnek şu olabilir: Geçenlerde çok kıymetli bir gazeteci arkadaşımla normalleşme üzerine tartışırken, harika bir öneriyle söze başladı. “İş dünyasına TİM ve TOBB'un liderlik ettiği Ekonomik ve Sosyal Konseyin tekrar harekete geçirilmesi en uygun davranış olacaktır" dedi. Bence son derece demokratik ve sağlıklı bir öneri. Türkiye İhracatçılar Meclisinin genel sekreterliğini yaparken bu toplantılara katıldığım için, sorunlara reçete yazma konusundaki gücünü de biliyorum. Tecrübeli gazeteci dostum, meseleyi daha da detaylandırdı. Büyük ihtimalle kendisi de gazetesinde bunu yazacaktır.
 
Ekonomik ve Sosyal Konsey sayesinde çalışma hayatı ve siyaset arasında uzun zamandır devam eden kopukluk giderilebilir. Kamu Bankaları, Merkez Bankası, TBB'nin ve sigorta sektörünün de katılımıyla finans kesiminin sesini duymak da önemli. Emekçileri, iş insanlarını, finansman sağlayan sektör temsilcilerini, ekonomi yönetimini bir araya getirmek, daha önceden belirlenmiş gündem maddeleri çerçevesinde görüş alışverişinde bulunmak, serbest piyasaya kademeli dönüş için fırsat oluşturacaktır...
 
Bu aynı zamanda iktidarın kendi kendine şu ana kadar uyguladığı modelden vazgeçtiği intibaı vermeyecek, "halk istedi biz de vazifeyi aldık" şeklinde bir hava oluşacak. "Tek yön siyaseti" dediğimiz söylem tarzından çıkmak kolay değildir. Sayın Cumhurbaşkanını tanıdığımız için "halk böyle istiyor" diyerek ikna etmek gerekiyor. Bu talebin içine döviz gibi farklı mecralarda farklı fiyatlanan enstrümanları dahil etmek gerekiyor. Döviz rezervleri yetersiz ama döviz kazandıran faaliyetleri küstürecek işlerle rezervleri artıramayız. Tam tersine sistem dışına kaçırırız...
 
Özetle, var olan modelde ısrar etmek bize iyi gelmeyecek. Ancak, politik olarak sert dönüş yapmanın imkânsız olduğunu biliyoruz. Bu sebeple ekonomik faaliyetlere katılan kesimlerin tamamını temsil eden Ekonomik Sosyal Konsey tarafından talepleri iletmenin doğru bir yaklaşım olduğuna inanıyorum. Elbette, bir de Külliye'deki Ekonomik Danışma Kurulu var. Bu kurulumuzun süzgecinden geçen talepler doğrudan Cumhurbaşkanımıza iletilebilir.
 
Böylelikle 28 Mayıs'a kadar oluşacak belirsizliğin yükünü de en fazla 3 ay içinde atmış oluruz diye düşünüyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.