Sıcak savaş tehdidinin dünyaya maliyeti nedir?

Sesli Dinle
A -
A +
Her birimiz kazandığımız parayı harcarken belli şeylere yöneliriz. Gıda, barınma, sağlık, eğlence ve seyahate harcanan paradan artırdıklarımızı biriktirir, gayrimenkul, döviz gibi yatırım planları yaparız. İnsan için aşağı yukarı paranın akış şekli bellidir. Peki küresel ölçekte baktığımızda para hangi yöne doğru hareket ediyor?
 
İşim gereği birçok sektörden kıymetli insanla tanışma imkânım oluyor. Ayrıca ders verdiğim geleceğin “doktor” adaylarının kendi mesleklerinde ciddi bir uzmanlık seviyesine ulaşmış olmaları, karşılıklı olarak bilgi alışverişini artırıyor doğal olarak. Ders verdiğim doktora öğrencilerimden talep ettiğim çalışmalar ve kendi araştırmalarımdan elde ettiğim hayret verici sonuçları paylaşmak istiyorum.
 
2020 yılındaki bir araştırmaya göre dünyada bir yıl içinde aşağıdaki kalemlere toplam 14,3 trilyon dolar harcanıyor:
 
> Askerî harcamalar 5,6 trilyon dolar
> İç güvenlik harcamaları 4,9 trilyon dolar
> Bireysel şiddetten dolayı oluşan zararlar 2,6 trilyon dolar
> Anlaşmazlıkların maliyeti 1,0 trilyon dolar
 
Aslına bakılırsa bu maliyetlerin ciddi bir kısmı başta Putin gibi liderlerin dünyaya empoze ettikleri “korku siyaseti” sebebiyle oluşuyor. Sürekli olarak ülkeler arasındaki gerilimin tırmandırılarak sıcak çatışmaya dönüşmesi teşvik ediliyor ve böylelikle silah satışları artıyor. Savunma sanayi firmalarının bu şekilde ayakta kalmasını sağlayan liderler, tekrar seçilebilmek amacıyla gerekli maddi desteği de bu şekilde sağlıyorlar.
 
Esasen Türkiye ve ABD arasındaki fay hattının daha da derinleşmesi sonucunu oluşturan S-400 savunma sistemi meselesinde durum daha da net bir şekilde anlaşılmış oldu. Tecrübeli kişilerden edindiğimiz bilgilere göre Amerikan silah lobisi Washington’da oldukça ciddi para harcayarak, Rus silah sistemlerini satın alanlara karşı ABD'nin yaptırım uygulaması için bir kampanya yaptı. Amaç, Türkiye ve Hindistan gibi önemli ülkelerin Ruslardan silah alarak diğer ülkelere “kötü örnek” olmasını önlemekti. Sadece bu mesele için harcanan para, herhangi bir ülkenin ABD’de tanıtım yapmak için ayırdığı kaynağın en az 10 katı diyebilirim.
 
Hâl böyleyken “Birazdan seni öldürecekler!” diyerek endişe içine sokulan ülkeler ve vatandaşları, hakkının yeneceğini düşünenler sebebiyle başkalarının hakkını yiyenlerin dünyaya maliyeti tam olarak 14,3 trilyon dolar. Bu rakam neredeyse Çin'in millî geliri kadar dersem sanırım meselenin boyutu daha da anlaşılmış olur.
 
Peki hiç merak ettiniz mi dünyadaki ölüm sebepleri arasında savaş ve silahlı çatışma kaçıncı sırada yer alıyor?
 
Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler'in hazırladığı 2019 yılındaki raporuna göre yılda 9 milyon kişi çevre kirliliği sebebiyle ölüyor. İkinci ölüm sebebi ise sigara ve tütün kullanımı ve neredeyse yılda 8 milyona yakın insan bu sebepten ölüyor. Üçüncü sırada AIDS, sıtma ve tüberküloz yer alıyor yani tam olarak 3 milyon kişi bu hastalıklardan ölüyor. Alkol kullanımından dolayı 2,5 milyon kişi, az beslenme veya kötü beslenme sebebiyle 2 milyon kişi ölürken, trafik kazaları sebebiyle 1,5 ila 2 milyon kişi ölmekte. Peki silahlı çatışma sonucu ölenlerin sayısı ne?
 
Sıra yine savaşta ölenlerde değil, 1 milyona yakın kişi ile uyuşturucudan kaynaklanan ölümlerde. Savaş, silahlı çatışma veya cinayet sebebiyle ölenlerin sayısı ise 500.000 civarında. Evet yine de çok büyük bir rakam ama gerçek tehlikenin nerede olduğu açıkça görülüyor: Çevre felaketi...
 
Dünyada yaşayanların önemli bir kısmı kirli hava solurken ve temiz suya kavuşamazken, Çin’in millî gelirine denk düşen bir paranın silahlanmaya harcanması ya da kişisel suçlardan oluşan zararlar için ayrılması gerçek riskler konusunda küresel boyutta bir aymazlığın olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sebeple bir uyarıda daha bulunmam gerekiyor:
 
“Çevreyi kirletmeye son hızla devam ederken, büyüme ve nüfus artışını öncelikli konu hâline getirenler, felakete davetiye çıkarmaktadır.”
 
Yiğidi öldürüp hakkını vermek lazım, Türkiye'nin çevre ile ilgili karnesi iyi değil ancak silahlanma yarışında olmadığı da aşikâr. İsrail ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin savunma harcamaları/millî gelir oranı sürekli yükselirken, Türkiye'nin bu oranı on yıllardır %2,5-3 seviyesinde tuttuğunu unutmayalım.
 
Özetle, Türkiye'nin iddia edildiği gibi saldırgan bir tavırda olmadığı, savunma harcamalarının millî gelire oranı açısından herhangi bir değişikliğe gitmediği, bazı ülkelerin ise dünyayı bir sıcak savaşa doğru sürükleyecek şekilde silahlandığı gözüküyor. Bu gelişme aynı hızda devam ederse, Türkiye'nin de aynı davranışı göstermesi hiçbirimiz için sürpriz olmamalı.
 
Herkese mutlu bir bayram diliyorum...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.