Verimlilik cari açıktan bizleri kurtarabilir mi?..

Sesli Dinle
A -
A +
Dünya ticaretinde 2000'li yılların başında ana belirleyici trend "tedarik zinciri yönetimi" idi. Bir malın farklı parçalarını dünyanın farklı bölgelerinde üretip serbest ticaret anlaşması olan bir ülkede birleştirip ihraç etmek âdeta moda hâline gelmişti diyebilirim. Pandemi ortaya çıkınca 500 dolar maliyetli konteynerler 14.000 dolara yükselince iş değişti. Herkes yakın bölgelerden ya da yurt içinden tedarik etmek için yarışa girdi. Tüm dengeler bozuldu.
 
Dünyanın bir ucundaki dev fabrikalar talep yetersizliği çekerken, pazara yakın orta ölçekli fabrikalar talebe cevap veremediler. Tedarik zinciri bozuldu, fiyatlar inanılmaz bir hızla yükseldi. Birçok sektörde anormal arz-talep davranışları, fiyat bozulmaları, iflaslar ve yükselen yıldızlar aynı anda yaşandı diyebilirim. Her şey sakinken yeniden yapılanması gereken tedarik zincirleri üzerine bir de Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesiyle beraber "acele şekilde yapılması gereken iş" hâline geldiler. Ancak bu iş aceleye getirilecek bir iş değil. Dikkatlice yapılması lazım. Çabuk ve acele birbirine karıştırılmamalı. 
 
Daha önce birçok yazımda hangi sektörlerin en acil şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğini defaatle anlattığım için tekrar etmeyeceğim. Bununla beraber "Çin'i oyun dışı bırakacağız" şeklindeki söylemlerin bir altyapısı olmadığını da hatırlatmakta fayda var. Binlerce AB ve ABD şirketinin üretim üssü Çin'de ve buradan kolay kolay ayrılmak istemiyorlar.
 
Ne olursa olsun "üretme işini" doğuda yapmak avantajını koruyor. Dünyanın en değerli 10 şirketi içinde yer alan dijital devlerin Çin'den vazgeçmek gibi bir niyetleri yok. "Henüz yok" desek daha doğru. Dış ticarette fiyat avantajı yakalamak için tüm ülkeler bırakın doları sentlerin hesabını yapmakta. Bunun nedenini şöyle açıklayabiliriz:
 
Pandemiden önce ciddi bir endişe olan bütçe açıkları, son zamanlarda büyüyerek baş ağrıtmaya devam ederken "en azından ikiz açık oluşturmayalım" diyerek ülkelerin cari dengeyi sağlamaya çalıştığını görüyoruz. Nitekim cari dengenin millî gelire oranı bakımından bir sıralama yapıldığında dış ticarette güçlü olan ya da güçlenmeye çalışanların atak yapmakta olduğunu görmekteyiz. Gelişmiş ekonomilerde Singapur, Hong Kong, İsviçre, Birleşik Krallık, Hollanda, Almanya, İsveç, Japonya, Güney Kore, Avustralya, İspanya’nın 2020'den beri cari fazla verdiklerini İtalya'nın da bu yıl durumunu düzelttiğini gözlemliyoruz. 
 
Diğer taraftan gelişen ülkelerde cari açık sorunu büyüyor. Suudi Arabistan, Malezya, Rusya ve Çin haricindeki ülkeler cari denge için âdeta büyük bir savaş vermekte. Tayland'ın bu yıl cari fazla verme ihtimali var, Arjantin de benzer durumda. Ancak Endonezya, Meksika, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya, Polonya ve Türkiye cari açık gerçeğinde yaşıyor. Türkiye bu listede cari açık şampiyonu. Bu sebeple ulusal parası sürekli tehdit altında ve kuvvetli paralar karşısında değer kaybediyor. Üretimde dışa bağımlı ülkelerin sürekli cari açık tehdidi altında olduğunu artık biliyoruz. Öncelikle ülkelerin tedarik zincirlerini yeniden gözden geçirmeleri ve bir devlet stratejisi geliştirmeleri gerektiği ortada.
 
Cari açık sebepleri arasında gösterilen enerji fiyatları da bir başka bağ ağrısı. Petrolden doğalgaza kadar tüm enerji kaynaklarında fiyat dalgalanmaları enflasyonun altındaki ateşi büyütürken, yenilenebilir kaynaklarla elde edilen elektriğin fiyatının yükselen talep sebebiyle sürekli arttığını gözlemliyoruz. Âdeta alternatif enerji kullanımı ekonomik bir hâlden çıkıp, "arz güvenliğini sağlamak" ve "çevre dostu olmak " parantezinde değerlendirilmeye başladı. Belki de bunun sebebi gelişen ülkelerin "verimlilik" kelimesinin önemini pek fazla kavramamış olmaları. 

Ölçmeden yönetemeyiz…

Geçenlerde katıldığım bir rapor sunumunda gelişen ülkelerde verimlilik dendiğinde ilk akla gelenin enerji olmadığını anladık. Çünkü bu ülkelerde genellikle verimlilik personel ve makine üzerinde denenen tecrübeler oluyor. Hayatta kalma (survival mode) savaşı, verimlilikte her zaman "maliyet düşürme" fikrini öne çıkarıyor. Dünyanın neresine gidersek gidelim “neden teknolojiyi ve dijitalleşme” diye firmalara sorduğumuzda yine aynı cevabı alıyoruz: “Maliyet düşürme”. Hâlbuki dijitalleşme daha çok büyük veriyi işleyip ölçmek ve değerlendirmek için kullanılmalı. Eskiler “ölçmezsen yönetemezsin” diye uyarırlar ama ölçmeyi bitirip yönetme aşamasına geçen çok fazla firma olmadığını çeşitli ülkelere yaptığım seyahatler neticesinde gözlemliyorum.
 
Açıkçası cari dengeyi oluşturmak, firma firma tüm sektörlerin verimli çalışması ile sağlanabilecek bir hedef. Devletin bir stratejisi olacak, sektörler bu stratejiye göre pozisyon alacaklar ve firmalar da taktik-operasyonel adımları belirleyecekler. Daha fazla ihracat yapıp daha az ithalat yaparak bunu çözmeye çalışanlar da var. Ancak, bu reçete daha fazla cari açık oluşturuyor. Önemli olan miktar değil değer. Bunu da kim bilir kaç defa anlattık, hatırlamıyorum.
 
Belki de çözüm şuradan geçiyor: Firmanın kendi asli işine odaklanması ve verimlilik için gereken adımları outsource edip bu şekilde yönetmesi. Detaylı olarak şöyle ele alalım: Bir firmanın piyasada hayatta kalabilmesi için çok sayıda fonksiyonu hayata geçirmesi gerekiyor. Üretim ve satış haricinde, lojistik, enerji, finansman, reklam, finansman, markalaşma, tasarım, AR-GE, inovasyon, tedarik vs gibi daha sayısını artıracağımız faaliyetler var. Bunların hem verimliliğini sağlamak hem de riskleri yönetmek küçük ölçekle büyük ölçek arasındaki firmalarda kolay değil. 
 
ABD'de yapılan bir araştırma 2027 yılında bordroda çalışanlardan daha freelance çalışanların olacağını söylüyor. Demek ki, birçok departman organizasyon şemasından çıkacak, satın alınan hizmet hâline dönüşecek. Enerji dâhil birçok fonksiyonun gelecekte nasıl yönetileceğini tespit etmek belki de verimlilik için en önemli adım olacak. 
 
Sonuç olarak, gelişen ülkelerde cari açık demek, ulusal paranın değer kaybetmesi, enflasyon ve yüksek faiz demek. Serbest ticareti baltalamak, uluslararası rekabette güçlü olabilmek için devalüasyon yapmak, tarife dışı engeller koymak gibi zararlı reçetelerle bu sorunları çözmek imkânsız. Çözüm tedarik zincirinin doğru şekilde yeniden yapılandırılması, insan kaynağının eğitimi, dijitalleşme, doğru devlet politikaları, uçtan uca etkin finansman ve lojistik imkânları ve tüm faaliyetlerin merkezine verimliliği koymaktan geçiyor. Çözümü başka yerlerde arayanların başına neler geldiğini görüyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.