Bedelini ağır ödedim

A -
A +

Eminönü'ndeki Yeni Cami'de bir akşam namazıydı. Namaz bitip de cemaat dağılalı hayli zaman olmuş, camide 8-10 kişiden başkası kalmamıştı. Ön safta ellerini açmış, buğulu gözleriyle öylesine samimi dua eden birileri vardı ki cemaatte her kim varsa imrenerek ona bakıyordu. Öyle bilindik bir sima da değildi, çekik gözlü, ufak tefek, temiz yüzlü biriydi. Herhalde Japon olmalıydı. Nihayet duasını bitirip, takkesini, tesbihini, çantasını toparladı ve yine dilinde dualarla camiyi terke koyuldu. Sanki tüm cemaat de onu bekliyormuş gibi hep birlikte kalktı, çıkışta biz de onunla iki çift laf ederiz düşüncesiyle yanına sokulduk. Anladık ki bizim Japon sadece Müslüman olmasıyla değil, Türkçesiyle de bizden biriydi. 20 yıl önce Müslüman olan Hafizullah Horibetu, yıllar evvel Türkiye'ye gelmiş ve burayı anavatanı olarak benimsemiş biriydi. Her şey bir anda oldu Muhafazakar Budist bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Hafizullah'ın İslam'ı seçmesinin hikâyesi pek de bilindik türden değil, zira Müslüman olana kadar ne bir Müslüman'la tanışmış ne de İslamiyetle ilgili bir kitap okumuş. Son dönemler tek bir yaratıcının varlığına inanmaya başlasa da kendi deyimiyle her şey bir anda oluvermiş ve kalbi Allahü teâlânın ve peygamberinin sevgisiyle dolmuş. İnandığı şeyin okulda öğrendiği kadarıyla İslamiyet olduğunun farkına varınca eline geçirdiği kitapları sabahlara kadar incelemeye başlamış. Hayatını hepten değiştirecek bir süreci hızla atlatan Hafizullah, Budist bir toplumda Müslüman olmanın bedelini de hayli ağır ödemiş. Özellikle üniversite yıllarında çok sıkıntı çektiğini söyleyen Hafizullah yaşadıklarını şöyle özetliyor: "Yalnızlık ve ümitsizlik içinde boğulduğum çok günler oldu. Üniversiteyi İslam'a karşı tavırlı olanların yüzünden zorla bitirdim. Yaşadığım bu süreç beni git gide uçurumun eşiğine getiriyordu, çok geçmeden sağlığımın elimden gittiğini gördüm. Kalp ve tansiyon sorunlarım yanında karaciğerimden de şikayetlerim artmıştı. Gün geçtikçe hayatımdan endişe duymaya başlamıştım. Geleceğe matuf karamsarlığımı bir türlü aşamıyordum" Müslüman olmanın bedelini çalışma hayatında da yaşayan Hafizullah, üniversite mezunu olmasına rağmen hep ikinci sınıf işlerde çalışma imkânı bulabilmiş ve hemen hepsinde de iki üç ay sonra işten çıkarılmış. İşte bu noktadan sonra tek çıkış yolunun İslamiyet'i rahatça yaşayabileceği bir ülkeye gitmek olduğu kararına varan Hafizullah, bir dost tavsiyesiyle Türkiye'nin yolunu tutmuş. On yılı akşın bir süredir ülkemizde yaşayan Hafizullah, oturuşu, kalkışı, tesbih tutuşuyla bizden biri adeta. Türklerin Japonlara duyduğu sempatiden hayli memnun olduğunu kaydeden Hafizullah, "Bana gösterilen sevgi ve hürmetten çok mutluyum. Tek hedefim vardı, 'İslamiyet nerede doğru yaşanıyorsa oraya yerleşeceğim' diye... Görüyorum ki İslamiyet'in beşiği gerçekten burasıymış. Türkiye'deki Müslümanlara hayran kaldığımı söylemeliyim, samimi Müslümanlarla birlikte olmak inanın büyük nimet, bunu ancak yaşayan bilir" diyor. Osmanlıyı örnek alın Üniversitede Edebiyat fakültesini bitiren Hafizullah, aynı zamanda tam bir dil meraklısı ve 7 dili mükemmel konuşuyor. Geçimini de bu yolla, yani dil kurslarında hocalık yaparak sağlıyor. Türkiye'deki değişimleri de yakından izleyen Hafizullah, ilk günler öğrendiği bazı kelimelerin artık kullanılmamasını da anlayamadığını ifade ediyor. Japonların kendi dil ve kültürlerine sahip çıkmada asla taviz vermediklerini kaydeden Hafizullah, Japonların bu hızla gelişmesinin de tek nedenini buna bağlıyor. Türklerin de en az Japonlar kadar çalıştığını ifade eden Hafizullah, "Aradaki tek fark Japonların biraz sistemli olmaları o kadar. İnanın Türklerin her açıdan Japonları yakalaması hatta geçmesi hayal değil. Allahü teâlânın dinini temsil eden Müslümanlar mükemmel olmak zorunda, öncelikle bunu bir hedef olarak kabullenmeleri gerek. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok, Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerifler bir Müslüman'ın nasıl yaşaması, nasıl davranması, nasıl çalışması gerektiğini açıkça belirtiyor, üstelik Osmanlı gibi bir örneğiniz de var. Sadece geçmişinize sahip çıksanız bu bile yeter" diyor. Sağlığıma kavuştum Yosunlardan deniz böceklerine kadar ne varsa bünyesinde barındıran Japon mutfağının özellikle bir Müslüman için iyi bir ziyafet vadetmediği gayet açık. İslamiyet'i seçtikten sonra yıllarca bekâr evinde yaptığı sebze yemekleriyle idare etmek zorunda kalan Hafizullah'ın kebapla tanışmasından sonra hem damak zevki hem de sağlığı birden düzelivermiş. Japonya'da olduğu dönemler dışarıda hiçbir şey yiyemediğini söyleyen Hafizullah, "Türkiye'de en azından ne yediğimi biliyorum. Yediklerimin dinen caiz olduklarını bilmek beni rahatlatıyor" diyor. Şu an 38 yaşında olan Hafizullah, hal ve durumundan son derece memnun. Türkiye'ye geldiğinden itibaren eski sağlığına tekrar kavuştuğunu söyleyen Hafizullah, "Hayatımın en rahat günlerini yaşıyorum, güvendeyim, kafam rahat ve geleceğe dair hiçbir kaygı beslemiyorum. Artık ne kalp ağrılarım var ne de ikide bir düşüp kalkan tansiyonum" diyor. Türkiye'yi ana vatanı olarak tanımlayan Hafizullah'ın geri dönmeye de hiç mi hiç niyeti yok. Üstelik bu ülkeye, "Allah rızası için hizmet etmek istiyorum" diyecek kadar derinden bağlı... Şimdi bir tek beklentisi var, o da Müslüman bir kızla evlenip çoluk çocuğa karışmak, hepsi bu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.