Bir yılda iki bayram

A -
A +

Müslüman evlerinde ramazanın son günleri bir hastanın son demleri kadar hüzünlüdür ama son gecesi bayram sabahını vadettiğinden midir nedir bu burukluk sabaha hoş bir sevince dönüşür. Aslında ramazanın otuz gecesi otuz bayram manzarasıdır, iftar alemleriyle teravih namazlarıyla idrak edilen ay, müminleri çabucak kendine alıştırır. Son iftar sofralarında geride bırakılan o mübarek ayın hüzün ve burukluğu hakimdir. Hatta bazıları daha da ileri gider 29 çeken ramazanlar için, "bizim bir günümüzü çaldılar" diye serzenişlerde bulunur. 30 gün oruç tutanlar bayramın birinci günü oruç tutmadığından bir şey yemeğe utanır ve bir nevi gündüz yemenin acemiliği ve mahcubiyetini birlikte yaşar. Bu son gün yaşı biraz kemâle erenler için, "gelecek ramazanı da görebilecek miyim?" endişesi demektir. Öyle ya hayatında bir defa daha idrâk etmekle noksansız ahirete göçmeyi düşündükleri ramazan için tam 11 ay beklemelidir. Neyse ki o mübarek ay her sene memnun ayrıldığından mıdır nedir bizleri 11 gün evvel şereflendirir. Takvimler şaşırıyor Ramazanı memnun edebilmek bir yana onun biraz aceleci davranmasının sebebi sadece kullandığımız takvimle ilgilidir. Bu hesabı şaşmasının nedeni Hicrî takvim ile 1925'ten sonra kullandığımız Milâdî takvim arasındaki farktan ileri gelir. Milâdi sene, dünyanın güneş etrafında bir kere döndüğü zaman olan 365 gün iken, Hicri sene ise, Ay'ın Dünya etrafında 12 kere döndüğü zamandır ki bu 354 güne tekabül eder. Malum hicrî takvimin başlangıcı Peygamber Efendimizin Mekke'den Medine'ye hicretiyle başlar. Ay en ince hilâl şekline büründüğü gün takvim ayının başlangıcı olarak kabul edilir; 'ayın ondördü', yani dolunay hali tâbiri, hicrî takvimde ay ortasıdır. İşte bu 11 günlük fark her sene o mübarek ramazanın 11 gün evvel gelmesine vesile olur. Bunun asıl hoş yanı ömrü olan herkesin hemen her mevsimde ramazanı yaşamasıdır. Hicrî sene, milâdî yılın içinde on birer günlük aralıklarla gezinir ve ortalama 32 ilâ 33 senede bir senenin aynı günleriyle yolu kesişir. Yılda 40 gün oruç İşte bu 11 günlük fark bazı senelerde çifte ramazan, hatta çifte bayram yapılmasına vesile olur. Çifte ramazan yaşanan yıllarda senenin bir başından, bir de sonundan o mübarek ay yakalanınca bir yılda 30 değil, kimi yıllar 40, hatta 41 gün ramazan olur. İşte bu merakımızı gidermek için 1925 yılından bugüne kadar ramazan hangi gün girmiş, hangi gün bitmiş, bayramlar hangi günlere tekabül etmiş, bunları araştırdık. Almanaklardan edindiğimiz bilgilere göre ilk çifte ramazan 1933'te yaşanmış. Daha açık bir ifadeyle 1 Ocak 1933 Pazar gününe girildiğinde Hicri takvimler 4 Ramazan 1351'i gösteriyormuş. Senenin başında yaşanan 27 günlük ramazanın ardından bir sonraki 18 Aralık'ta girmiş ve bir 13 gün ramazan daha yaşanmış. Anlayacağınız o yıl çifte ramazan yaşandığı gibi 40 gün de oruç tutulmuş. 1934, 1935, 1965, 1966, 1967, 1997, 1998, 1999 ve 2000 yılları da çifte ramazanların olduğu yıllardanmış. Hicri ayların mevsimler içinde dolaşıp, 11 gün evvel gelmesinden dolayı bazı yıllar içinde çifte bayramlar da olmuş. 1935 yılında 6 Ocak ve 26 Aralık, 2000 yılında ise 7 Ocak ve 27 Aralık'ta çifte bayramlar yaşanmış. Merak edenler için not düşelim; önümüzdeki ilk çifte bayram 2033 yılında 2 Ocak ve 22 Aralık tarihlerinde yaşanacak. Ramazan gitti diye üzülüp, şimdiden parmak hesabı yapıp bir sonrakini hesaplayanlara söyleyelim önümüzdeki ramazan 5 Ekim tarihinde başlayacak ve 29 gün sürecek. 11 ay kaldı Ramazan, iftarları, sahurları, fitreleri, zekatları ve nice tatlı hatıralarıyla veda edip seneye, ömrü yetenlerimizle yeniden buluşmak üzere sözleşip aramızdan ayrıldı. Geride bize üç gün eşlik edecek bayramı da unutmadı. Üstelik bayram gecelerini ihyâ edeceklerin büyük saâdete kavuşacağı müjdesini de verdi. Evet, şimdi bayram zamanı ve bu anlar layıkıyla yaşanmalı. 11 ay sonra tekrar kapımızı çalacak olan o mübârek aya erişmek niyetiyle hayırlı bayramlar... Öksüzün bayram sevinci Bir bayram günü Peygamber efendimiz evinden çıkmış, mescide gidiyordu. Yolda bayram sevinci içinde oynayan çocuklara rastladı. Hepsi bayramlık yeni elbiseler giymiş, sevinç içinde sağa sola koşuyorlardı. İçlerinde zayıf ve çelimsiz bir çocuk vardı. Eski ve yırtık elbiseleri içinde melûl ve mahzûn bir kenara çekilmiş, neşe ve sevinç içinde oynayan çocuklara bakıyordu. Peygamber efendimiz bu çocuğa buyurdu ki: - Yavrum, niye arkadaşlarınla gülüp oynamıyorsun da bir kenara çekilmiş böyle duruyorsun? Çocuk, Peygamber efendimizi tanıyamamıştı. Dedi ki: - Ben hem öksüzüm, hem de yetimim. Babam, şehît oldu. Annem başka biriyle evlendi. Peygamber efendimiz çocuğun şefkatle elinden tuttu. Sevgiyle saçlarını okşadı. - Yavrum, Peygamber efendimizin baban, Aişe'nin annen, torunları Hasan ile Hüseyin'in de kardeşin olmasını ister misin? Yetim yavru, karşısındaki şefkat dolu, nûr yüzlü insanın Peygamber efendimiz olduğunu anlayınca sevinçle dedi ki: - Yâ Resûlallah, nasıl istemem? Efendimiz çocuğun elinden tutarak evine götürdü. Yedirip, içirip, yeni elbiseler giydirdi. Çocuklar onu tanıyıp etrafına toplandılar. Durumundaki değişikliği görüp sordular: - Nedir sendeki bu hâl? Yetim çocuk başından geçenleri anlattı. Diğer çocuklar, bu yetim yavrunun Hazret-i Peygamber tarafından evlâtlığa alındığını duyunca: "Keşke bizim babalarımız da, o savaşta şehit düşselerdi de bizi de Peygamber efendimiz evlâtlığa alsaydı" dediler. Hadis-i Şerif Yüce Peygamberimiz buyuruyor: "Ramazan Bayramı günü melekler yolların kenarında durarak bayram namazına gidenlere şu müjdeyi verirler: Ey mü'minler topluluğu, size mükâfatlar, hayırlar ve bol bol nimetler verecek olan Kerem ve İhsân sahibi Rabbinizden isteyiniz. Zira O, size geceleri ihya etmenizi emretti, siz yaptınız. O size gündüz oruç tutmanızı emretti, siz tuttunuz. O size Rabbinize itaat etmenizi emretti, siz de itaat ettiniz. Öyle ise bahşişinizi, mükâfatınızı alınız. Namazdan sonra bir melek de şöyle nidâ eder: Biliniz ey müminler, bugün şüphesiz mükâfat günüdür, günahlardan kurtuluş günüdür ve ayıplardan temizlenme günüdür" Bunları Biliyor musunuz? Abdülhamid Han'ın cömertliği Ankara Valisi Abidin Paşa, Ankara yakınlarındaki Elmadağı'nın şifalı ve leziz suyunu şehre getirmek için teşebbüse geçer. Projesini yaptırıp parasını da hayırsever vatandaşlardan topladıktan sonra Sultan ll. Abdülhamid'den mektupla irade-i şahane (müsaade) ister. Sultan Abdülhamid Han'ın Abidin Paşa'ya verdiği cevapta: "Çok hayırlı bir işe teşebbüs etmişsiniz, tebrik ederim. Dinimizde bir canlıya, bir insana, hele bir Müslüman'a su vermek çok sevaptır. Fakat!.. Bunun sevabını ben almak isterim. Paraları sahibine iade edin ve hemen işe başlayın. Masraflarını ben kendi özel mülkümden karşılayacağım' diye yazar. Maziden Nükteler Bana değil Allah'a sığın! Bir ramazan İzzet Molla bir yerde iftarda iken, oburun biri 'elmasiye' denilen tatlıya büyük bir hırsla kaşığı daldırdığı gibi koca bir parça sıçrayıp İzzet Molla'nın üzerine düşer. İzzet Molla da parçaya hitaben şöyle der: - A mübarek! Şu oburun elinden bana değil, Allah'a sığın!.. Belgelerin Diliyle... Osmanlı her yere yetişir! Roma'da yapılacak Maruni Okulu'na Osmanlı Devleti'nin 10 bin Frank yardım yapması hakkında irade. 2. Abdülhamid Han devrine ait olan 1891 tarihli belge, Başbakanlı Osmanlı Arşivleri'nde muhafaza edilmektedir. (İrade Meclis-i Mahsus, Nu: 5242) Her güne bir duaTecdidi imân ve nikâh duâsı Tecdidi imân: Yâ Rabbî! Hîn-i bülûğumdan bu âna gelinceye kadar, İslâm düşmanlarına ve bid'at ehline aldanarak, edindiğim yanlış, bozuk itikâdlarıma ve bidat, fısk olan söylediklerime, dinlediklerime, gördüklerime ve işlediklerime nâdim oldum, pişmân oldum, bir dahâ böyle yanlış inanmamağa ve yapmamağa azm, cezm ve kasd eyledim. Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselâm ve âhiri bizim sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdır. Bu iki Peygambere ve ikisi arasında gelmiş geçmiş Peygamberlerin cümlesine îmân ettim. Hepsi haktır, sâdıktır. Bildirdikleri doğrudur, denir ve ardından "Âmentü billah ve bi-mâ câe min indillah, alâ murâdillah, ve âmentü bi-Resûlillah ve bi-mâ câe min indi Resûlillah alâ murâd-i Resûlillah, âmentü billâhi ve Melâiketihi ve kütübihi ve Rüsülihi velyevmil-âhiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallâhi teâlâ vel-ba'sü ba'delmevti hakkun eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh." okunur. Tecdidi nikah: Tecdid-i imandan sonra, iki şahit yanında tecdid-i nikah yapmak iyi olur. Kolaylık olması için, nikahı yenilemeye hanımdan vekalet almalı, iki şahit yanında, "Öteden beri, nikahım altında bulunan hanımımı, onun tarafından vekil olarak ve tarafımdan asil olarak kendime nikah ettim" demelidir. Camilerde Cuma akşamları yapılan meşhur "tecdid-i iman" ve "tecdid-i nikah"ı cemaat ile okumak bu hükme dayanmaktadır. Camide, imam efendi, yukarıdaki ifadeyi cemaat ile birlikte söylerse, cemaat birbirlerine şahit olmuş, hanımından vekalet alanların nikahları tazelenmiş olur. Cemaat ile birlikte, "Allahümme innî ürîdü en üceddidel îmâne vennikâha tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah." duâsını okuyanlar, "İmanınızı La ilahe illallah sözü ile yenileyin!" hadis-i şerifindeki emre uymuş olurlar. Fıstıklı köfte Malzemeler: 2 çay bardağı ince bulgur, 1 çorba kaşığı domates ve biber salça karışımı, 1 çay bardağı fıstık, 1 kuru soğan, 1 fincan sıvı yağ, yarım demet maydanoz, 2-3 tane taze soğan, 1 çay kaşığı kimyon, karabiber ve tuz. Yapılışı: Kısırlık bulgurun hepsini sıcak suyla ıslatın. Salça, yağ ve soğan rendesini kavurun ve bulgurların üzerine dökün. Maydanoz ve soğanı ince ince kıyıp ilave edin. Fıstıkların kabuğunu soyup bütün olarak karışıma ekleyin. Daha sonra da baharatları ilave edip iyice yoğurun. Köfte şekli verip maydanoz ve limonla servis yapın. Mercimek Çorbası, Fıstıklı Köfte, Yaprak Dolması, Keşkül

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.