Böyledir yurdun ramazanları

A -
A +

Vaktiyle oburun biri iftar saatine yakın meşhur bir lokantaya gider. Top patlamasıyla birlikte tencerelerde ne kaynıyorsa hepsini silip süpürür. Bizim obur hızını alamayıp, "Aşçıbaşı aşçıbaşı! Daha ne gibi yemeklerin var bakalım?" diye sormaktan kendini alamaz. Aşçının isimlerini saydığı her ne yemek varsa bir tabak da onlardan ister ve bir güzel midesine indirir. Nihayet bu kadar yemek yemesine şaşıran aşçı: "Ağacığım! Bu kadar yemek midenize dokunmaz mı?", diye sorunca obur cevabı yapıştırır: "Mide dediğin şey ne ki, var biraz da ondan getir!.." Efendim malumunuz mübarek ramazanın bütün uhrevî havasının yanında biraz da mide ile alakalı olan bölümü vardır ki koskoca bir ay zihinler hep onunla meşguldür. Öyle ya değirmeni boşa dönen midelerin hediyesi her zamankinden âlâ olmalıdır. Top atılana doğru açlıktan süzülen gözler, o asude bekleyişle puslu görmeye başlar, alınan bir iftariyeyle bir anda kendine geliverir. İşte o yüzden tencerede kaynayan nimetin ne olduğu her zamankinden daha da önemlidir ramazan günleri. Sofraların baş tacı hiçbir zaman yeni yetme yemekler değil, Osmanlı usulü o yağlı, yüzlü, biraz da masraflı yemeklerdir. > Bir iftar klasiği Her yöreye ait bir iftar klasiği vardır ki bu, ramazan boyu hemen hiç değişmez. Emin olun ki bir Erzurumlu 30 ramazan orucunu; aşotulu yoğurt çorbası, pastırmalı kıyma ve kadayıf dolmasıyla açabilir. Bu mönü bir ramazan boyu aşağı yukarı hep aynıdır. Yakın komşu Erzincan'da ramazanda sofralarda cılvıra, kesme un çorbası, yarma, gendime, kırdo çorba tercih edilir. Erzincan'a özgü babukko ve erişte pilavları, yaprak sarması, kabak sarması ve pezük dolması iftar ve sahur sofralarının vazgeçilmezlerindendir. Iğdırlılar ise özellikle bozbaş denen nohutlu yahni, yaprak sarması, yoğurt çorbasının yanında etli pilav ile revaniye sofralarında mutlaka yer verir. Bitlis'in ramazan klasiği ise aşuredir. Ramazanın gelmesiyle birlikte Bitlisli kadınlar bir araya gelerek içli köfte, sarma gibi zahmetli yemekleri birlikte yapar, bunları iftarda topluca oturup yeme geleneği vardır ki buna halk arasında 'arafhane' denir. Artvin'de ise erişte ve silor, Gümüşhane, Rize ve Trabzon'da ise bu aya mahsus yufka açma geleneği vardır. Rize'de ise ramazan ayında sofralarda mıhlama, kara lahana sarması, turşu tava ve kara üzümden yapılan pepecura tatlısı gibi yöresel yemekler arz-ı endam eder. Bayburt'ta iftara özgü olarak lor dolması, su böreği, süt tatlısı ve Bayburt tava ramazan klasikleri arasında yer alır. Harput, Elazığ ve çevresinde özellikle ramazan ayında Harput köfte, sırın, peynirli ekmek tüketilir. > Çiğ köftesiz asla! Şanlıurfa'da lahmacun, boranı ve çiğ köfte gibi yemeklerin yanı sıra "şıllık" ve "küncülü akıt" gibi tatlılar, iftar ve sahur sofralarını süsler. Tarihi geçmişi Hazret-i İbrahim'e kadar dayandırılan çiğ köfte de bu ayda sofraların vazgeçilmezidir. Yemeklerin yanında ikram edilen ve sebzelerin ezilmesiyle hazırlanan "bostana" salatası da iftar sofralarının en makbul yiyeceklerindendir. İftar sofralarına ayrı bir ihtimam gösteren Afyonkarahisarlılar, misafirlerine zülbiye, Afyon kebabı, nohutlu patlıcan ve musakka ikram eder. Tatlı olarak ise kaymaklı ekmek kadayıfı sofralarda eksik olmaz. Sakarya'daki köylerde ramazanda misafirlere gulugursa denen bir tatlı ikram edilmesi adettir. Sivas'ta eski ramazan günlerinde uzun emeklerle ortaya çıkarılan tel helva, şimdilerde neredeyse unutulmaya yüz tutan gelenekler arasında yer alır. Konya'da yoğurt çorbası ile başlayan iftar sofrası yöreye has et yemekleri ile devam eder. Bunlardan en meşhuru "orta" olarak adlandırılan fırında pişirilen patlıcan üzerine koyun kaburgası oluşturur. Et yemeğinin ardından sofraya ev yapımı baklava gelir. Tatlının ardından, yemeğin sonuna gelindiğini haber verdiği için "kara haber" olarak adlandırılan yaprak sarması sofraya gelir ve ziyafet genelde sütlaçla son bulur. > Teravih şerbeti SULTAN Dördüncü Mehmed'in annesi Hatice Sultan, Yeni Cami'yi ve yanına da onun kadar muhteşem bir vakıf yaptırmıştı. 116 kişinin vazife aldığı bu cami ve vakıfta, yaz ayları boyunca içine kar atılıp soğutmak suretiyle halka şerbet dağıtılırdı. Bu iş için her sene yirmi bin akçe tahsis edilmişti. Ayrıca Hatice Sultan'ın "Bu vakfiye şartlarını her kim değiştirirse günahı onların üzerine olsun. Allahü teâlâ, duyuran ve bilendir" diye başlayan bu vakfiyesinde: "Ramazanlarda, teravih namazından sonra, caminin üç kapısından Atina balından yapılmış şerbet dağıtılsın. Her sene şerbet için 3000 okkalık Atina balı alınsın ve her kapı için, her gece 33 okkalık baldan şerbet yapılarak ikişer şerbetçi tarafından cemaate dağıtılsın" diye yazıyordu. > Meğer mübarek ay başlamış Yaşlı çoban, sürüsünü otlatmak için yaylaya çıktığında tepeye yakın bir elma ağacının altında dinlenir ve eğer mevsimiyse, onunla konuşarak: "Hadi bakalım evladım, derdi. Bu ihtiyarın elmasını ver artık". Ve bir elma düşerdi, en güzelinden, en olgunundan. Yaşlı adam sedef kakmalı çakısını çıkararak onu dilimlere ayırır ve küçük bir tas yoğurtla birlikte ekmeğine katık ettikten sonra, babasından kalan Kur'an-ı Kerim'i okumaya koyulurdu. Çoban, bu ağacı yirmi yıl kadar önce diktiğinde sık sık sular, bunun için de büyükçe bir güğüme doldurduğu abdest suyundan geriye kalanı kullanırdı. Elma ağacının kökleri, belki de bu sularla kuvvet bulmuş ve kısa sürede serpilip meyve vermeye başlamıştı. Onu bir evlat sevgisiyle okşarken, "Ver yavrum, derdi, gönder bakalım bugünkü kısmetimi." Ve bir elma düşerdi hiç nazlanmadan, yıllar boyu hiçbir gün aksamadan. Köylüler, uzaktan uzağa gözledikleri bu hadiseyi birbirlerine anlatıp yaşlı çobanın veli bir zât olduğunu söylerlerdi. Yaşlı adam, ağacın altında dinlenip namazını kıldığı bir gün, yine elmasını istedi. Ancak dallar dolu olmasına rağmen nedense bir şey düşmemişti. Gözyaşları, yeni doğmuş kuzuların tüylerini andıran beyaz sakalını ıslatırken, ağacın altından uzaklaşıp koyunların arasına attı kendini. Yavrusu, meyve verdiği günden bu yana ilk defa reddediyordu onu. Hayvanlarını usulca toplayıp köye doğru yöneldiğinde, aşağıdaki caminin her zamankinden daha nurlu minarelerinden yankılanan ezan sesiyle irkildi birden. Yeniden doğmuştu sanki çoban. Bir şey hatırlamıştı. Çocuklar gibi sevinerek ağacın yanına koştu ve ona şefkatle sarılırken: "Canım" dedi, hıçkırıp ağlayarak; "Benim güzel evladım, mis kokulum. Şu unutkan ihtiyarı üzmeden önce neden söylemedin, bugünün ramazanın ilk günü olduğunu?" > Ramazanda vücuda vitamin desteği Alıştığı beslenme tarzından uzaklaşmış olduğu için vücudun ramazan ayında, gıda ve vitamin takviyesine ihtiyaç duyduğu belirtildi. Kaliteli ve dengeli diyetlerle beslenilse bile ramazanda vücutta Omega-3 yağ asitleri gibi optimum sağlık ve antiaging için gerekli temel besinlerde eksilme olabileceği belirtilerek, bunların desteklemeyle temin edilmesi gerektiği ifade edildi. Çünkü vücut fonksiyonlarının en iyi şekilde çalışabilmesi için vitamin ve mineraller; bozulan omega dengesinin sağlanması için Omega 3 yağ asitleri; hücrelere zarar veren ve yaşlanma sürecini hızlandıran serbest radikallerin etkisiz hale getirilmesi için antioksidanlar; bağışıklık sistemimizin gelişmesi ve bağırsak işlevselliğinin devam etmesi için de probiyotikler gerekmektedir. Uzmanlar, New Life 4AA'nın vücut için gerekli günlük vitamin ve mineralleri, Omega 3 yağ asitlerini, antioksidanları ve probiyotikleri içeren geniş kapsamlı besin desteği olduğunu belirtiyor. Eczanelerde satılan New Life 4AA'nın, ilaç olmadığı, vücut için gıda takviyesi olduğu da kaydedildi. > Hadis-i şerif * Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur. [Buhârî] * Bid'at sâhibine buğz için ondan yüz çeviren kimsenin kalbini Allahü teâlâ emn ve emân ile memlû eder [emîn eder, korkudan korur]. Bid'at sâhibine güler yüz göstererek karşılasa, şerî'atin hükmünü hafîfe almış olur. [Se'âdet-i Ebediyye: 89.] > Yahni >> Malzemeler: 500 gram kuzu eti (kemiksiz kuşbaşı) , 700 gram et suyu, 250 gram arpacık soğan, 1 çorba kaşığı çiçek yağı, 1 çay kaşığı un, 1 demet dereotu >> Yapılışı: Yağı bir tencereye koyun. Etleri ilave edip, suyunu salıp çekinceye kadar kavurun. Daha sonra ununu atıp karıştırın. Et suyunu verip pişmeye bırakın. Ara sıra köpüğünü alın. Arpacık soğanları ilave edip pişirin. Dereotu yaprakları ile servis yapın. Mercimek çorbası, Yahni, Pilav, Güllaç

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.