Osmanlı döneminde ramazan ayı, bazı toplumsal düzenlemelerin yapıldığı ve çoğu yaptırımları olan kuralların neşredildiği bir aydı. Tembihnâmeler adı altında halka duyurulan bu yönetmeliklerin amacı, halkın bu ayı daha rahat ve huzurlu bir şekilde geçirmesiydi. Hükümet tarafından halka tembihat yapmak icap ettiği zaman, mahalle imamlarına haber verilir ve akşam ezanına yakın bekçiler: "Tembih var akşam camiye buyurun" diye sopalarını kaldırımlara vurup yüksek sesle bağırarak mahalleyi dolaşır, herkese haber verirlerdi. Akşam namazından sonra da imam efendi tembihi halka bildirirdi. Bu tembihnâmeler, o dönemin resmi gazetesi "Takvim-i Vekâi" veya yarı resmi gazetelerde ya da kamu gazetelerinde yayınlanarak basın yoluyla da halka duyuruluyordu. Bilinen ilk tembihnâme, Serasker Hüsrev Paşa'nın 1833 yılında İstanbul kadısına hitaben yazdığı tembihnâmede idi ve özellikle temizlik konusunda ibareler içeriyordu: "Herkes evlerinin, dükkanlarının önünü temiz tutup, çöp ve hayvan leşi gibi şeyleri atmamalıdır. Bazı konak ve evlerin kapılarında ve duvarlarında tahminen uzun yıllardan beri çamur sıçraması ve kuruması sonucu yakışıksız ve pis görüntüler oluştuğu görünmekte; pencerelerde ise top top örümceklerin sarktığı müşahede edilmektedir. Halbuki bu hane sakinlerinin bu durumla ilgilenecek, temizlik yapacak adamları, uşakları bulunmakla birlikte böyle bırakmaları acayip bir durumdur. Ayrıca kapı ve pencerelerin böyle pis bırakılması çirkin bir görünümden ziyade pek çok hastalığı davet etmekte, görenlerin içini karartmaktadır. "Temizlik imandandır" düsturu doğrultusunda böyle hanelerin en kısa zamanda temiz ve pak bir hale getirilmesi, önlerinin temiz tutulması gerekmektedir." Tanzimat'ın ilanından sonra Bâbıâli tarafından yayınlanan ilannâme ise daha detaylı olup, sosyal hayata dair düzenlemeler içeriyor. Biz küçük bir kısmını aldık: "Padişahımızın camilere teşrif buyuracağı umulduğundan, herkesin edep dahilinde hareket edeceğinden şüphe etmiyoruz. Herkesin intizamla camiler ve diğer yerlerde vakit geçirmelerine diyecek yoktur. Ancak çarşı içinde, Beyazıt ve Şehzadebaşı'nda, Doğruyol üzerindeki dükkanlarda halkın birikmesi yasaktır. Geceleri büyük caddelerde iskemle ile sokak ortalarında, halkın gidip gelmelerine mani olacak şekilde oturmak yasaktır. Hakiki mazereti olmayanlar oruca devam edecekler, özrü olanlar da çarşıda açıkça oruç bozamayacaklar, bu gibiler de cezalandırılacaktır. Dini vazifeleri yapmak, vaazlarda bulunmak isteyen kadınlar için Sultanahmet ve Şehzadebaşı camileri öteden beri ayrılmış olduğundan kadınlar bu camilerden başka büyük camilere gitmekten men edilmişlerdir. Namaz vaktinden başka erkeklerin camiye girmeleri yasaktır. Kadınlar açık saçık kıyafetle gezmeyecektir. Kadınlar eşya almak için çarşı içinde, dükkan ve mağazalarda içeri girip alışveriş edemeyecekler, alacağı ne ise bunu satan dükkanların önünde edebi ile durup istediği şeyi isteyecek, aldıktan sonra hemen evine dönecektir. Herkesin her vakit, hele ramazan ayında camilere giderek cemaatle ibadet etmeleri tabiidir. Teravih vakti işi icabı bir yere gidip gelen hademelerden başka kimseler dükkanlarda oturamazlar, ancak teravih namazına gidebilirler. Bu tembihleri mamurlar sureti katiyede takip edeceklerdir. Tembihe aykırı hareket edenler görülürse cezalandırılmaları kararlaştırılmıştır." 1847 yılında Takvim-i Vekâyi'de yayınlanan diğer bir ilannâmede ise genelde halkın nerelere ne zaman gitmeleri gerektiği konusunda detaylar mevcut: "İstanbul tarafında dahi Cuma günlerinde Kağıthane'de kadınlara, ve Çırpıcı ve Veliefendi çayırları erkeklere mahsus olup, bir takımının gününde öbürünün gitmesi memnudur ve umumen Pazar günlerinde kadınların seyir yerlerine gitmeleri men olunmuştur. Boğaziçi'nde Kalender nam mahalde ve Maslak dedikleri yerde sair seyir yerleri gibi her cinse ayrı mahaller olmadığından ve buralara Ehl-i İslam kadınların her ne günde olursa olsun azimetleri caiz olmayacağından eğer hilâfında hareket görülürse haklarında tedibat-ı şedide icra olunacaktır. Ramazan-ı Şerifte kadınlar sokakta ve eyyam-ı sairede seyir yerlerinde on birden sonraya kalmayıp vaktiyle yerlerine avdet edeler."