Hünkârın tedbil gezileri

A -
A +

Padişahların tebdil, yani kıyafet değiştirerek bilhassa ramazan ayında İstanbul sokaklarında turladıkları bilinir. Hünkâr kimi zaman Beşiktaş sarayından İstanbul tarafına geçer, Kapalıçarşı'da Kalpakçılarbaşı'nda bir tuhafiyeci dükkanında yahut Beyazıt'ta Mürekkepçiler kapısındaki tütüncü dükkanında oturarak gelip geçeni görür, bazen camilere girer, dolaşır. Hafızları ve vaaz dinleyenleri dinler ve bazen de kendisi kâtip kılığında tanınmayacak derecede kıyafetini değiştirerek halkın arasına karışır. Bütün bu geziler keyfi olmayıp, yayımladığı tenbihnâmelerin eksiksiz yerine getirilip getirilmediğini de görme imkânı bulur padişah. Öyle ki; fırınlarındaki ekmeğin gramajını, esnafın nahr fiyatlarına uyup uymadığına da bu tebdil gezileri sayesinde denetlemiş olur. Tabii her padişahın kendine göre bir kılık değiştirme adabı vardır. Kimisi asker kılığında halkın arasına çıkar, kimisi şehir şehir dolaşan bir derviş görünümü verir kendine. Bazısı sıradan bir esnaf, bazısı toplum içinde hürmet gösterilen alimlerin elbisesini giyip öyle dolaşır. Kanuni Sultan Süleyman sipahi kılığında, İkinci Ahmet, Mevlevi şeyhi kılığında, dördüncü Murad derviş kıyafetinde, ikinci Abdülhamid ise Mekke emirlerinin kıyafeti olan şerif kıyafetiyle tebdil gezilerine çıkar. Üçüncü Mustafa, sarayda görevli silahlı muhafızların yani hasekilerin kıyafetlerini tercih eder. İkinci Osman ise biraz daha mütevâzı olan bostancı kılığına bürünür. Bu geziler esnasında padişah yalnızdır ve onu tebdil kıyafetle görüp de tanıyan birinin onu tanımamazlıktan gelmesi ve bu olayı da kimseye anlatmaması kati emirdir. Bu emri itaat etmeyen sağda solda anlatanlar ağır bir biçimde cezalandırılır. Dördüncü Murad, İkinci Mahmud, Üçüncü Selim, Fatih Sultan Mehmed, Birinci ve İkinci Abdulhamid, Üçüncü Mustafa ve İkinci Osman tebdil gezileriyle meşhur padişahlardandır. Söz konusu tebdil gezileriyle alâkalı pek çok hikâyeye rastladık. Ne derece doğrudur bilinmez ama biz birkaç tanesini nakledelim: > Buyurun cenaze namazına! Dördüncü Murad, tütünü yasaklayıp, içilen kahveleri yıktırdığı sırada kıyıda bucakta tütün içilmeye mahsus yerler bulunduğu ezcümle Üsküdar'da Miskinler Takkesi civarında birbiri içine geçirilir iki bölmeli bir yeri tiryakilerin kiralayarak caddeye gelen cihetini adi kahvehane haline, iç taraflarını da tiryakilerin tütün içmesine tahsis eylediklerini haber aldı. Bir ramazan günü derviş kıyafetine girerek Üsküdar'a geçti. Orayı buldu, içeri girdi. Kahveci tanımadığı için yanına gelip, "Dede sultan ne içersiniz" dedi. Padişah, "Kahve" dedi. Kahveci, "Tütün içer misiniz" diye sordu. Sultan Murad Han, "Hayır" cevabını verdi. Kahvecinin o saat aklı başına geldi. Tanımadığı bir adama sonu idama varacak bir sırrı açtığından dolayı pişman oldu. Padişahın bazen tebdil gezdiğini de hatırlayınca heyecana kapıldı. Kahveyi getirip sunduktan sonra: "Safa geldiniz dede sultan, ismi şerifiniz" dedi. Padişah, "Murad" deyince biçarenin benzi attı. Eli ayağı titremeye başladı. Tıkana tıkana: "Efendim... arkasında han da var mı?" dedi. Murad: "Evet" der demez, içerde keyif çatan tiryakilere: "Ağalar, buyurun cenaze namazına" dedi, düştü bayıldı. Kahvecinin bu hali padişahın dikkatine dokundu, hepsini affetti ve oradan ayrıldı. > 'Kendiliğimden susayım dedim' Dördüncü Murad tebdili kıyafetle içki içilebilecek yerleri sık sık dolaşır, rastladığı sarhoşları cezalandırırdı. O akşam da Fener Mahallesi'nde bir gizli demhâneye yolu düştü. Orada güler yüzlü bir zat kendisine sordu: - Efendi seni gözüm biraz ısırır gibi oluyor. Filan kahveye gelir misin?" Padişah cevap verdi: - Hayır!.. - O halde Baklacıoğlu'nda görmüş olacağım? - Hayır oraya da gitmem, yalnız haftada bir gün tebdili kıyafetle çıkarım. Bu cevap üzerine güler yüzlü sarhoşta bet beniz kül kesildi. Sultan Murad gülümseyerek sordu: - Niçin sustun ya?.. Tamamıyla ayılmış olan adam ellerini kavuşturup cevap verdi: - Nasıl olsa siz susturacak değil misiniz? Kendiliğimden susayım dedim. > Bu namazın secdesi yok mu? Üçüncü Selim bir ramazan günü, saltanat kayığıyla Kağıthane deresinde dolaşırken kişinin köprü başında sofra kurarak arsızca demlendikleri gözüne ilişir. Saltanat kayığının görünmesiyle ne yapacaklarını şaşıran adamlar, hemen işret tepesinin üzerine bir örtü örttükten sonra hep birden namaza dururlar. Muziplikten hoşlanan padişah, önlerinden geçerken kayığını yavaşlatır. Eğilecek olursa rakı kadehlerinin, sürahilerin şangırtısını duyacak, belki örtü açılıp her şey meydana çıkacaktır. Bu sebeple dakikalarca ayakta dururlar, ne rüku ne de secdeye varırlar. Hünkar kıs kıs gülerek yanındakilere: - Bu namazın hiç rüku, secdesi yok mu? diye sorar. Yanındakilerden biri: - Efendim, der, ne yapsınlar, secde edecek olurlarsa bir daha başlarını kaldıramayacaklarından korkuyorlar. Bu kadarcık muzipliği kafi gören Sultan Selim, oradan uzaklaşıp gider. > Müslümana revâ değil! Padişahların halkın arasına girip tedbil gezmesinden amaç, halkın ihtiyaçlarını öğrenmek ve köşe bucak mahallere kadar girip nelerin yolunda gidip gitmediğini bizzat görmektir. Padişahlar öncelikle, ekmek, et, yağ, mum ve benzeri ihtiyaçlarla ilgili dükkanları gezer ve nizamnâmelere uyulup uyulmadığını kontrol ederler. Başbakanlık Devlet Arşivleri'nden bulduğumuz 1801 tarihli bir belge de Sultan Üçüncü Selim Hanın bir ramazan-ı şerifte yaptığı bu tedbil gezilerinden biriyle ilgili... "Benim vezirim, bugün tebdilen Divan yolundan geçerken fırının önünde bir kalabalık gördüm. Birisi, 'Yiyecek ekmek bulamıyoruz!' diye feryat ediyordu. Mükedder oldum, üzüldüm... Bunun bir çaresine bakılsın. Zira ramazan-ı şerifte Allahü têâlânın kullarının böyle zahmet çekmesi revâ değildir, derhal çaresi ne ise ziyâdesiyle yapılsın!.." > Her güne bir dua Teravih duâ ve tesbîhleri Teravih namazına başlamadan, namaz aralarında ve teravih sonunda okunan tesbîhler, duâlar şunlardır: 1- Teravihe başlamadan önce okunan duâ: Sübhâne zil-mülki vel-melekût. Sübhâne zil-ızzeti vel-azameti vel cemâli vel-celâli vel-ceberût. Sübhân-el melikil mevcûd. Sübhân-el melik-il ma'bûd. Sübhân-el melikil hayy-illezî lâ yenâmü ve lâ yemût. Sübbûhun, kuddûsun, Rabbünâ ve Rabb-ül melâiketi ver-rûh. Merhaba, merhaba, merhaba, ya şehre Ramazan. Merhaba, merhaba, merhabâ ya şehr-el bereketi vel-gufrân. Merhaba, merhaba, merhaba ya şehr-et tesbîhi vet-tehlîli vez-zikri ve tilâvet-il Kur'an. Evvelühû, âhiruhû, zâhiruhû, bâtınühû ya men lâ ilâhe illâ hû. Allahümme salli alâ Muhammed. Ramazan-ı şerifin onbeşinden sonra, (Merhaba) yazılı olan yerler (Elveda) diye okunur. 2- Teravih aralarında okunacak duâ: Teravih aralarında, her dört rekatin sonunda okunacak duâ: (Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin biadedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîrâ.) 3- Teravih namazı tamamlandıktan sonra okunacak duâ: Ya hannân, ya mennân, ya deyyân, ya bürhân, Ya zel-fadlı vel-ihsân, nerc-ül afve vel-gufrân, Vec'al-nâ min utekâi şehr-i ramazan bi-hürmet-il Kur'an. > Oruç ve sağlık Oruç tansiyona iyi gelir Vücut kendisine verilen fuzuli besinlerin zararından korunabilmek için hazım kanalı organlarının vazifelerinde azaltma yaparak mide-bağırsak-karaciğer ve böbrek hastalıklarını benimser ve şikayetlere başlar. Orucun hikmetlerinden en çok yararlanan organların başında karaciğer gelir. Bu hayati organ, oruç tutan insanlarda çalışmasını iyice yavaşlatarak 3-4 saat adeta durur ve dinlenir. Bunun neticesinde karaciğer vücuttaki toksinleri kendini hiç yormadan yok ederken "Sinir Sistemi Yorgunluğu" adı verilen hastalığı da tedavi eder. Oruç tutan kişilerde damar cidarındaki eskiden beri birikmiş olan yağlar kan dolaşımına girerek yanar ve vücut dışına atılır. Böylece damarlar temizlenir, damar sertliği yok olmaya başlar. Damar cidarında biriken yağların temizlenmesiyle damarlardaki basınç azalır, yüksek tansiyon normale döner. Damar sertliği ve tansiyon ortadan kalkınca Arterioskleroz denilen felç ve kalp damarlarının tıkanması tehlikesi de ortadan kalkar. Oruçlu iken su azaldığı için, damarlar üzerindeki basınç kalkar ve küçük tansiyon sağlıklı olur. > Yardımlarını gizliden yapardı Hazret-i Ömer ve Abdürrahmân bin Avf her gece şehri dolaşır, ihtiyaç sahiplerine, yetimlere, ihtiyarlara yardımlarda bulunurlardı. Ancak Hazret-i Ömer'in Abdürrahmân bin Avf'a pek sözünü etmediği ancak geceleri devamlı uğradığı bir mahalle vardı. Abdürrahmân bin Avf, Hazret-i Ömer'in vefâtından sonra bir gece o mahalleye varıp, o eve girdi ve bir ihtiyâr kadınla karşılaştı. O ihtiyar kadın kendi kendine, acabâ ne oldu ki, Ömer bu gece gelmedi, diyordu. Abdürrahmân bin Avf, ey hâtun! Ömer dünyâdan göçtü, dedi. Kadın bunu işitince, bir âh çekip, bayıldı. Sonra aklı geri geldi. Dedi ki; ey Allah'ım! Bana yardımda bulunan Ömer'i affet. Abdürrahmân bin Avf, ne yardım ederdi diye sorunca; o ihtiyar kadın, gündüz vakti üzerimi kirletirdim. Kirlenmiş elbisemi yıkar, beni temizlerdi. Bana yiyeceklerden ne nesne gerek ise getirirdi. Abdürrahmân bin Avf, ey hâtun! ben Ömer'in yâriyim. Eğer o gittiyse ben sağım. Ben de Ömer'in yaptığı işleri yapayım, deyince ihtiyar kadın dedi ki, Ömer'in yerini kim tutabilir. Eğer Ömer'in yâri isen, bana dua eyle, yardım et. Hemen başını yukarı tutup, dedi ki, yâ ilâhel âlemîn! Ben o hastalığı Ömer'in yardımı ile çekerdim. Ömer gitti. Benim rûhumu kabz eyle ki, ben Ömersiz ömür istemem. Bunu der demez, o sâat duası makbûl olup, dünyâdan göç etti. > Manisa mutfağından Manisa kebabı Malzemeler: * Yarım kg dana kuşbaşı et * 2 tane domates * 2 tane soğan * 3 tane çarliston biber * 10-15 tane mantar * 1 tatlı kaşığı tuz * 1 çay kaşığı karabiber * 5 yemek kaşığı sıvı yağ Krep hamuru için:* 3 adet yumurta * 2,5 su bardağı süt * 1,5 su bardağı un * 2 çorba kaşığı sıvı yağ * 1 kahve kaşığı tuz Hazırlanışı: Eti, incecik doğranmış soğanı, küçük doğranmış mantarı, domatesi, biberi, karabiberi, tuzu ve yağı bir tencereye koyun. Kısık ateşte etler yumuşayıncaya kadar pişirin. 3 yumurtayı derince bir kapta iyice çırpın. Unu ekleyerek pütür kalmayıncaya kadar karıştırın. Sütü ekleyin. Sıvı yağı da ilave edip iyice karıştırın. Hazırladığınız hamurdan bir kepçe ile hafifçe yağladığınız teflon tavaya dökün. Fazla kalın olmasın. Orta harlı ateşte 2 dakika bir yüzünü, 2 dakika da öbür yüzünü pişirin. Hamurun tamamı bitinceye kadar bu işleme devam edin. Kreplerin yarısına mantarlı kebaptan koyup ikiye katlayın. Servise sunun. Günün Mönüsü: Mantar Çorbası, Manisa Kebabı, Şakşuka, Cacık

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.