Sahabe-i Kiram, Peygamber efendimize ait her şeyi mübârek ve mukaddes bir emanet olarak görüp, kurtuluş vesilesi sayıyordu. O'nun saçından ve sakalından düşen her mübarek tüyü cennetten gelmiş gibi kabul ediyor, ipekler içinde evlerinin en mutena yerlerinde muhafaza ediyorlardı. Abdest alırken O'na dokunan suyun bir tek damlasının dahi ziyan olmasına gönülleri razı olmuyor, kapışıyorlardı. Bunların değdiği yerlere adeta ateşin dokunmayacağına inanıyorlardı. Ve Peygamber efendimiz de onları bu hareketlerden men etmiyordu. Büyük kumandan Halid bin Velid sarığında Allah Resulü'nün mübârek saçından bir tel taşıyordu. Bir gün başından sarık kayıp düşman saflarına doğru yuvarlanınca, her şeyi bırakıp ardından koşmaya başladı. Askerlerinin ikazına aldırmadan sarığını alıp giydi. Sonra niçin kendini bu kadar tehlikeye attığını soranlara: "Vallahi külâhımın içinde Rasulullah'a ait bir saç teli saklıyordum. Ona bir şey olur diye korktum." demişti. İşte bu ihtimam ve bu sevgi 1400 yıldan bu yana hiç değişmedi. Koca Topkapı Sarayı'nda, Peygamber efendimizin bir saç teline gösterilen ilginin onda biri, paha biçilmez binlerce esere gösterilmedi. Malum mukaddes emanetler denince akla hiç şüphesiz Topkapı Sarayı gelir. Peygamber efendimizden yadigâr bu emanetlerin bir başka adresi vardır ki İstanbullu bundan bihaberdir. Açılışı her yıl gazetelerin küçücük puntolarla bir kenara iliştirdiği bu mekân ramazan ayı boyunca ücretsiz halka açıktır. Bilenler yaz kış demez, yüzlerce kilometre uzaklığı gözde büyütmeyip çoluk çocuk bu mekâna gelip değeri dünyalara bedel bu emânetleri ziyaret edip feyz alır. Burası bildiğimiz Beyazıt meydanında, Beyazıt Camii'nin yanı başında yer alan eski adı Beyazıt Medresesi olan "Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi"dir. Ramazan-ı şerif boyunca ücretsiz ziyaret edilebilecek Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi'ndeki mukaddes emanetler bölümünde Peygamber efendimizin sakal-ı şerifi, saç-ı şerifi, zıbın-ı saadeti, bizzat bellerine sardıkları kuşakları ile kapalı bir şişe içinde muhafaza edilerek saklanan mübârek kabirlerinin toprağı yer alıyor. Müzenin girişinde yer alan 585x314 cm ebadında orijinal Kâbe kapısı örtüsü de görmeye değer. Siyah kumaş üzerine El Hac Ali Muhammed Eba Paşazade tarafından yazılan hatlar, altın ve gümüş iplikler ile işlenmiş bu mübârek örtünün yanında, ipek, sıra saten, kendinden desenli, jakarlı Kâbe örtüsü ve Kâbe iç örtüsü ile Makâm-ı İbrahim örtüsü olduğu sanılan işleme örtü de sergileniyor. Hemen şunu da belirtelim ki Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi'ndeki mukaddes emanetler bölümü Topkapı Sarayı'ndakiler kadar zengin değil, ama burayı farklı kılan şey, halkın haberdar olmamasından dolayı günün hemen her saati tenha olması. İşte bu yüzden dakikalarca bu mübârek yadigârlarla başbaşa kalmanız mümkün ve üstelik arada ne bir pencere, ne de bir paravan var. Mukaddes emanetlere avucunuzda hissedeceğiniz kadar yaklaşabileceğiniz bu müzenin sadece Ramazan-ı şerif ayında açık olduğunu da belirtelim... Havuzlu Medrese Halk arasında "Havuzlu Medrese" olarak bilinen Beyazıt Medresesi, bundan 500 yıl evvel Padişah II. Bayezit tarafından yaptırılır. Medresenin temeli atıldığında çalışanlara 1500 akçe sadaka dağıtılır. Padişah medresesinin vakfiyesinde, şeyhülislamların müderrislik yapmasını şart koşar. Bu ilim yuvasında Şeyhülislam Zembilli Ali Efendi, İbnî Kemal Efendi, Sâdi Efendi, Çivizade Muhyiddin Efendi, Abdülkâdir Efendi, Fenârizade Muhyiddin Çelebi, Mehmet Ebussuud Efendi, Zekeriya Efendi, Kadızade Şemseddin Efendi, Zekeriya Efendi, Hoca Sâdeddin Efendi, Sûnullah Efendi gibi zatlar dersler verir. Beyazıt Medresesi, medreselerin kapatılmasından sonra, evrak tevzi yeri, fakirler için yerleşme yeri, bir süre yurt ve nihayet Belediye Müzesi ve Umumi Kütüphane olarak kullanılır. 1984 tarihinde restore edilen medrese, Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi adı ile ziyarete açılır. Kutsal emanetler dışında 277 adedi sergide olmak üzere toplam 2760 eser mevcut olan müzede, kûfî yazmalı Kur'an-ı Kerimler, risâleler, Hint ve mağrip hatlı yazma eserler, levhalar, nesih Kur'an-ı Kerimler ve ahşap kat'ıa eserler, muhakkak Kur'an-ı Kerimler ve sülüs levhalar, tâlik yazma ve levhalar- istifli yazılar, sülüs ve aynalı yazılar, tuğralar yer alıyor. Kutsal emanetler bölümü, pazar ve pazartesi günleri hariç, ramazan ayı süresince 09.00-16.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek. (0212 527 58 51) tarihten bir yaprak Ramazan müsabakası Geçmişte ramazan ayının sosyal hayatta meydana getirdiği değişiklik ve renklilik gazetelerde de kendini hissettirirdi. Şimdilerde olduğu gibi eski gazetelerde de daha ziyade tiraj kaygısıyla yoğun bir faaliyet gözlenirdi. Bunun bir uzantısı olarak 1913 yılında Tasvir-i Efkâr gazetesi tüm okuyucularının katılabilecekleri "Ramazan müsabakası" adı altında ödüllü bir yarışma tertip etmişti. Yarışma ile ilgili olarak gazetede yer alan açıklamayı aynen yayınlıyoruz. Ramazan müsabakası Şerait: 1. Nısfını nakit ve nısf-ı digerini mütenevvi eşya teşkil edecek olan müsabakamıza bilâ-istisna bütün karilerimiz iştirak edebilecektir. 2. Müsabakanın esasını gölge şeklinde 15 cami ve mescid-i şerif resmi teşkil etmektedir. Bu resimlerin neşrine 8 ramazanda başlanmış olup, 22 ramazanda hitam verilecektir. 3. Müsabakaya iştirak edebilmek için 15 cami ve mescid-i şerif resimlerini birer birer kesip, altlarına isimleri ve bulundukları yerler yazıldıktan sonra hitâm-ı müsabakada hepsini bir zarf içinde olarak idarehanemize göndermek kâfidir. Müsabaka resimlerini havi olan zarfların üzerine idarehaneye ait sair mektuplardan suhûletle tefrik eylemek için ayrıca bir kupon yapıştırılacaktır. Bu kuponu son cami resmiyle neşredeceğiz. On beş cami tekmil olarak havi olmayan zarfların muhteviyatı kat'iyen tetkik edilmeyecektir. Birinciye nakden 10 lira 4. Birinciliğe tahsis olunan 10 lira ikramiyeyi kazanmak için lâ-akal on cami tanımak şarttır. 5. 22 ramazanda son cami resmi derç edildikten sonra cevaplar 28 ramazana kadar gönderilmek icap eyleyecek ve ondan sonra elimize geçen mektuplar kabul edilmeyecektir. 6. Birinciye nakden 10 lira, ikinciye nakden 4 lira, üçüncüye nakden 3 lira, beşinciye nakden 1 lira verilecektir. Altıncıdan dokuzuncuya kadar birer gümüş saat, onuncudan yirminciye kadar birer madeni saat verilecektir. Yirmi birinciden ellinciye kadar tasnif edilecek karilerden taşrada bulunup da gazetemize abone olamayanlara üç aylık abone kaydedilecek ve abone olmuş bulunanlarla İstanbul karilerimize muhtelif kıymette hediye tevzi olunacaktır. 7. Müsabakada birinci, ikinci ve üçüncü mükâfatları ihraz eden karilerimizin resimleri da neşredilecek ve ellinciye kadar diğer karilerimizin yalnız esamisi ilan olunacaktır. 8. Nakdi hediyelerimizle sair hediyelerimizin hepsinin bayramdan evvel tavziine gayret olunacaktır. Nakdi mükafatlar taşra karilerimize banka şubeleri vasıtasıyla telgrafla verilecektir. Tasvir-i Efkâr - 22 Ağustos 1913 İslâm tarihinde ilkler * İlk düzenli ordu, ilk talim, ilk askeri eğitim: Hazret-i Ömer (Radıyallahü anh) * İlk para bastıran, ilk gümrük vergisi (harbi kafirlerden) alan, ilk nüfus sayımını yaptıran ve hicri takvimi ilk uygulayan: Hazret-i Ömer (Radıyallahü anh) * Vilayetlere ilk resmi kadî yollayan ve ribât (sınır karakolu) kurduran: Hazret-i Ömer (Radıyallahü anh) * Çocukların eğitimi için ilk defa tedrisat programı yapan: Hz Ömer (Radıyallahü anh) * Mushaf-ı şerifi ilk çoğaltıp dağıtan: Hazret-i Osman (Radıyallahü anh) * Kur'an-ı Kerim'in yanlış okunmasını engelleyen işaretleri koyan: Haccac bin Yusuf * Kur'an-ı Kerim'i ilk defa harekelendiren: Ebu'l Esved ed-Düeli * Kur'an-ı Kerim'e ilk noktalama işaretleri koyan: Yahya bin Ya'mer * İlk düzenli posta teşkilatı: Hazret-i Muaviye (Radıyallahü anh) * İlk minare: Hazret-i Muaviye devrinde Amr Bin As'ın kurduğu Fustat (Kahire) şehrinde * İlk mihrap: Hazret-i Muaviye devrinde Şam Emevi Camii'nde * İlk kütüphane: Hazret-i Muaviye devrinde * İlk kütüphane memuru: Hâlid bin Yezîd * Filistin'e tayin edilen ilk kadî: Ubade bin Sâmit (Hazret-i Muaviye tarafından) * İlk kitap yazan Müslüman: İbn-i Cüreyc * İlk Hadis kitabı: Muvatta (İmam-ı Mâlik) * Kıraat ilmi üzerine ilk kitap: Hârun bin Mûsâ el-Âver (Basra) * İlk İslâm tarihçisi: İbn-i İshâk * İlk İslâm tarihi: Ebû Müsel Eş'arî * İlk devletler hukuku kitabı: İmam-ı Muhammed'in Siyer-i Kebir'i (Serahsi şerh etti) kıssadan hisseler Yaratılanın hikmeti Adamın biri bir pislik böceği görür. "Bu çirkin pis kokulu bir yaratıktır. Allah bunu niçin yaratmış ki ?" der. Aradan zaman geçer, adamın yüzünde bir çıban çıkar. Nereye başvurduysa derdine bir derman bulamaz. Çıban yara haline gelir. Bir gün sokakta dolaşırken, yüzündeki yara bir yolcunun dikkatini çeker. Ayak üstü sohbetten sonra yolcu kendine yardım edebileceğini, bu tip çıbanların oluşturduğu yaraların tedavisini bildiğini söyler. Adam her ne kadar inanmadıysa Allah'tan umut kesilmez diyerek kabul eder. Yolcu bir pislik böceğinin getirilmesini ister. Orada bulunanlar bu isteğe gülerler. Fakat hasta olan adam, o böcek hakkında söylediği sözleri o an hatırlar. Yolcu getirilen böcekten bir ilaç yapar yaranın üzerine sürer ve yara Allahü teâlânın hikmetiyle iyileşir. Bunun üzerine hasta olan adam etrafına der ki; - Unutmayın! Allahü teâlânın yarattıklarının, herbirinde bir hikmet vardır, bir derde deva vardır. Velev ki pislik böceği olsa dahi. Lâtife-i ramazan Çınar ağacı maydanozun nesi olur? Selim Gündüzalp, sosyoloji hocaları olan rahmetli Seyyid Ahmet Arvasi'ye: - Hocam demiş, "İnsan maymunun gelişmiş şeklidir" diyorlar. Ne dersiniz? Seyyid Ahmed Arvasi şu cevabı vermiş: - O mantığa göre, çınar ağacı da maydanozun gelişmiş şeklidir.