Mücevherli minâreler

A -
A +

> Hadis-i Şerîf Her kim her ayın perşembe ve pazartesi günleri oruç tutsa, Hak teâlâ hazretleri, o kula, yedi yüz sene oruç tutmuş gibi sevap i'tâ buyurur. Çok oruç tutanlar vardır ki, onların oruçtan kazancı, yalnız açlık ve susuzluktur. ------ Her kim ki, makbûldür [sevilendir]. Derd-i belâ ile mâ-sivâyı sevmekten, onu men edip, sevgili tarafına çekerler. Her kim ki, istenilen [taleb edilen] değildir. Onu kendi hâli üzere terk ederler. Derd ve belâ, günâhların çok afv edildiğini gösterir. Günâhların çok olduğunu göstermez. [Se'âdet-i Ebediyye: 500-503] ------ Ayasofya kilisesinin açıldığı gün o muhteşem kubbenin altında duran İmparator Jüstinyen "Hazret-i Süleyman sana galebe çaldım!" diye haykırır. İmparator, bu kubbeden daha muhteşem bir kubbenin, gök kubbe altında bulunamayacağı inancı içindedir. Fakat Koca Sinan "kalfalık devremin eseri" dediği Süleymâniye Camii ile gök kubbe altındaki kubbelerin en muhteşemini kurup Ayasofya'yı gölgede bırakmayı kafasına koymuştur. Bu, öylesine bir cami olacaktır ki, Cihan Padişahı Kanûnî Sultan Süleymân Hân'ın ulu adına lâyık, dünya durdukça olanca ihtişamı ile dimdik ayakta duracak bir şaheserdir. Temeli atıldığı gün, Kanûnî Sultan Süleymân atıyla inşaat yerine gelir; devlet ayânı, zamanın bilginleri, din adamları oradadır. Padişah yoksullara yardımlarda bulunur, koyunlar koçlar kesilir, dağıtılır. Şeyhülislam Ebussuud Efendi temele ilk taşı koyar, Fatiha sûresi okunur ve inşaat başlar. Sadece temel kazısı üç yıl sürer. Bu dönemde tersaneden getirtilen üç bin forsa gece gündüz demeden çalışır. İşte İstanbul'da Ayasofya'yı gölgede bırakacak heybette bir caminin inşa edilmekte olduğu haberi bütün İslâm dünyasının gözlerini İstanbul'a çevirir. Cami temelinin oturması ve sağlamlaşması için inşaat işine bir süre ara verilir. Bunun üzerine Sinan'ı çekemeyenler, "Ya Sinan bu camiyi bitiremeyecek, ya da hünkârın parası bu camiyi yaptırmaya yetmedi" şeklinde etrafta dedikodular yaymaya başlar. İran Şahı'nın altınları! Bu arada cami inşaatının durduğunu haber alan İran Şahı Tahmasb, acele olarak elçisiyle İstanbul'a bir mektupla bin kese mal ve bir kutu mücevher gönderir. Şah'ın mektubu şu övgü dolu sözlerle başlar: "Sultannu'l-Berreyn, Hakanu'l-Bahreyn, Varisu'l-Karneyn, Hadimul'l-Haremeyni'ş-şerifeyn, Amiru biladi'l-İslam, Vaziu mizani'l-birri ve'l-ihsan ve Şah-ı derviş dost (Rumeli ile Anadolu Sultanı, Karadeniz ve Akdeniz Hakanı, İskender Ülkesi'nin varisi, Mescid-i Haram'la Mescid-i Nebevi'nin hizmetçisi, İslam ülkelerinin imarcısı, lütuf ve ihsan terazisine koyan ve derviş dostu Padişah" Böyle övgülerle başlayan mektup, ilerleyen satırlarda Kanûnî Sultan Süleymân'a adeta hakarete varacak sözlere dönüşür: "İşittik ki, camiyi tamamlamaya kudretiniz kalmamış ve yarıda bırakıp vazgeçmişsiniz. Size, para ve mücevherat gönderiyoruz. Bu cevherleri satıp ve bu parayı harcayarak inşaatı bitirmeye gayret ediniz ki, bu hayırlı işinizde bizim de hissemiz ola..." Bu yazılı mesajla acele olarak İstanbul'a gelen elçi, cami inşaatının hızla devam ettiğini ve kendilerine ulaşan bilgilerin gerçekle ilgisi olmadığını müşahede eder, ama iş işten geçmiştir... Osmanlı İmparatorluğu'nu küçük düşürmek isteyen İran Şahı'nın alaylı üslubuna ve siyasi taktiğine çok sinirlenen Kanûnî Sultan Süleymân, parayı, elçinin huzurunda İstanbul Yahudilerine dağıtır... Padişah, kutu içindeki mücevherleri de, yine elçinin huzurunda Mimar Sinan'a vererek: "Bu kıymetli diye gönderilen taşlar, caminin taşları yanında kıymetsizdir. Askerlerini al ve hemen şimdi bu torbaları cami inşaatına götürüp, içindeki bütün altın ve mücevheri harcın içine döküp, iyice karıştır. Sonra da işçiler bu harcı inşaatta kullansınlar. O kadar iyi karıştır ki, hiçbir altın ve mücevher harç içinde görünmesin ve cami bittiğinde de bunların caminin neresinde kullanıldığı hiçbir zaman öğrenilmesin" der. Bu durum karşısında hayretler içinde kalan elçi, adeta ne yapacağını şaşırır. Şah'ın mektubuna gerekli cevap verilmiş, böylece Osmanlı Devleti'nin mali durumunun alay konusu olması engellenmiştir. Mücevherler harca karışır İran Şahı'nın gönderdiği altınlar ve mücevherler, ağızları mühürlenmiş büyük meşin torbalar hiç vakit kaybetmeden caminin yapıldığı alana doğru yola koyulur. Biraz sonra her biri paha biçilmez mücevherle dolu olan meşin torbalar, dev çukurlar içinde bulunan kireç, kil, kum, üstübeç, zift, pekmez şurubu, zeytin yağı, binlerce yumurta akı, keten ve kenevir sapı, toprak, çakıl taşı, demir, mermer ve tuğla kırığından oluşmuş tonlarca harcın içine dökülür. Görünmez olana kadar karıştırılır, karıştırılır... İşte bu karışım, Süleymâniye Camii'nin üç şerefeli sol minarenin yapımında kullanılır, bu sebepten dolayı söz konusu minareye "Cevahir Minâresi" denir. Üsküdar'dan doğan güneşin ilk ışıkları ile, Haliç üzerinden batan güneşin son ışıkları altında Süleymâniye Camii minarelerinin pırıl pırıl parlamasının bu taşlardan olduğu söylenir. Tarih, 1556 yılı Eylül'ünü gösterdiğinde, şairlerin daha sonra "Her taşına bir Acem mülkü fedadır" diye övecekleri İstanbul şehrine, erguvan renkli bir hediye arz-ı endâm ediyordur. ------ > Her güne bir dua Yolculukta okunacak duâ Evden çıkarken "Ayet-el kürsi"yi okuyan, eve dönünceye kadar belâlardan emin olur. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: "Evinden çıkarken "Bismillah, tevekkeltü alellah, La havle vela kuvvete illa billah" diyen, tehlikelerden korunur, şeytan ondan uzaklaşır." Besmele çekerek "Bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbi le gafururrahim" (Hud 41) ayet-i kerimesini okursa, bineğine (otobüs, tren, taksi) binerken okuyanın kazadan, belâdan, boğulmaktan korunacağı da bildirilmiştir. Yine bir hadis-i şerifte, gemiye binince, Zümer suresinin 67. ayet-i kerimesini okuyanın boğulmaktan emin olacağı bildirilmiştir. (Kurtubi) Yolculuğa çıkan iki rekat namaz kılmalı ve sadaka vermelidir! Zahid Ebül-Hasen-i Gazvi hazretleri, "Yolculuğa çıkarken, Liilafiyi okuyan, bütün kötülüklerden emin olur" buyurdu. ------ > Oruç ve sağlık Oruç karaciğere iyi gelir Bugün yapılan tıbbî araştırmalarda, gençliğinden itibâren oruç tutan kimselerin karaciğer bozukluğu ile ilgili rahatsızlık çekmediği tespit edilmiştir. Yapılan araştırmalarda, zayıf, güçsüz kimselerin oruç tuttukları zaman, daha kanlı canlı hâle geldikleri görülmüştür. Orucun, karaciğer üzerindeki bu etkisinin yanı sıra damarlar üzerindeki etkisi de insanı hayretler içinde bırakmaktadır. Damarların en büyük düşmanı, kandaki aşırı besin maddeleri ve bilhassa bu maddelerin yakılamayan artıklarıdır. Bu artıklar, ihtiyarlığın, yıpranmanın sebebi olarak gösterilmektedir. Oruçlu iken, hücre arası su azaldığından, küçük tansiyon azalarak damarların üzerindeki baskı kalkar. Bunun için oruç tutanların damarları ve küçük tansiyonları daima sağlıklı olmaktadır. ------ > Nükteler Ben de bilirim! Yavuz Sultan Selim Han, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona: - Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. Vezir: - Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış: - Ben de bilirim!.. ------ > Muğla mutfağından Sura (Kaburga Dolması) Malzemeler: * 1.5 kilo süt kuzu sepeti * 1 su bardağı pirinç * 300 gram kuzu kuşbaşı * 1/4 su bardağı dolmalık fıstık * 3 yemek kaşığı tereyağ * Maydanoz * Yeteri kadar su, tuz, karabiber * 2 çorba kaşığı kuş üzümü Sos için: * 1 yemek kaşığı salça * 1 yemek kaşığı yoğurt * 1 yemek kaşığı tereyağ Hazırlanışı: Önce 300 gram kuşbaşı eti tereyağında kavurun. Etlere dolma fıstıklarını ilave edip etler pembeleşinceye kadar çevirin. Önceden ayıklayıp yıkadığınız pirinçleri tencereye ilave edip kavurmaya devam edin. Tuz, karabiber ve kuş üzümlerini yarım su bardağı sıcak su ile beraber tencereye ekleyip suyunu çekene kadar tencerenin ağzını kapatarak pişirin. Diğer taraftan, kasabınıza özel olarak hazırlattığınız kuzu sepetinin (kaburganın) kese gibi açılan boşluğuna hazırladığınız iç pilavı doldurun. Açık kalan kısmı bir iple dikin veya kürdan yardımıyla tutturun. Büyükçe bir tencereye hazırladığınız eti koyun. Üzerine çıkacak kadar su ekleyip yumuşayıncaya kadar kısık ateşte pişirin. Pişince önceden hafifçe yağladığınız fırın tepsisine pişen kaburga etini koyun. Sos malzemesini bir kapta karıştırıp hazırlayın. Etin üzerine döküp fırça yardımı ile her tarafına iyice yaydırın. Fırını 250 dereceye ayarlayıp 15-20 dakika kızartın, işlem bitince kaburgaları aralarından bir bıçak yardımı ile kesip dilimleyerek servise sunun. Günün Mönüsü: Mercimek Çorbası, Kaburga Dolması, Zeytinyağlı Yaprak Dolması, Salata, Güllaç

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.