Padişahın cömertliği

A -
A +

Ramazan-ı şerif ayının o uhrevi havası, iftar sofralarının letâfetiyle pekişir. Sadece mide ile alâkalı gibi gözüken bu bölüm, aslında ramazanda yaşanan tüm güzellikleri de bünyesinde barındırır. Daha mübârek ay gelmeden iftar davetlerine kimlerin çağırılacağı, kimlere gidileceği, nelerin ikram edileceği istişare edilip akıllara not edilir. İşte bu iftar sofraların en tatlı tarafı ise davetlilere diş kirası adıyla verilen atiyyeleri vadetmesidir. Pek çoklarının yazıp çizdikleri gibi bu sadece zengin köşk ve konakların davetlerine has bir adet değil, davet veren orta halli zevatın dahi uymaya gayret gösterdiği bir gelenektir. Buradaki esas, sanki iftara iştirak etmekle, gelenler dişlerini davet sahibinin zevkine kiralamış olmasıdır ve bu kira bedeli de oracıkta ödenir. Tabiî işin aslı, bu vesile ile muhtaçlara yardımda bulunmak, onları sevindirmektir. Misafirler iftarını edip teravihe gitmek üzereyken, hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler diş kirası olarak hediye edilir. Fakir fukaraya ise, hane sahibinin zenginliği ve cömertliğine bağlı olarak, gümüş akçe veya altın paralar bir kadife kese içerisinde verilir. Aslında İslamiyet'le ilgisi olmayan bu gelenek Osmanlı'ya has bir adettir. Çok şükür ucuz atlattık! Tanzimat ricalinden Rıfat Paşa, geçen asır Çubuklu semtinde yalısında verdiği iftarlarla meşhurdur. Bir ramazan sonu kahyasının getirdiği hesabı tetkik ederken yekünün 5000 altın olduğunu görünce, "Çok şükür, bu ramazanı ucuz atlattık" dediği nakledilir. Fatih Sultan Mehmed dönemi sadrazamlarından Mahmud Paşa da tarihimizin ünlü cömert ve hayırseverleri arasındadır. Her vesileyle yoksullara yardım etmekten zevk alan Mahmud Paşa, ramazan ayı geldiğinde kesenin ağzını büsbütün açar. Hele, konağında verdiği iftar ziyafetleri dillere destandır. Onun sofrasında oruç açanlar, diş kirasına ilaveten her akşam mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini dört gözle beklerler. Her zaman dişlere takılma ihtimali olan sert bir sahte nohut ümidiyle sofraya oturulur. Çünkü Paşa, kazanlarda pilav pişirilirken, içine nohut biçimi verilmiş altınlar da attırır. Abdülaziz'e verilen diş kirası Tarihimizde en yüksek diş kirası Sadrazam Yusuf Kamil Paşanın Sultan Abdülaziz'e takdim ettiği olsa gerekir. 3 Ocak 1868 Cuma akşamı Abdülaziz Han, iftar topuna birkaç dakika kala Vezneciler'deki Zeynep Hanım Konağında iftar etmeye karar verir, çevresine bile gideceği yeri bildirmez. Kısa bir yolculuktan sonra Hünkârın arabası büyük bir ihtişamla konak önünde durur, başta ev sahibi olan paşa olmak üzere iki sıra dizilmiş olan konak halkı hünkârı saatlerce bekliyormuş izlenimiyle karşılar. Yusuf Kamil Paşa daima temkinlidir. Konak bu ani ziyaretten iftara pek az kalmış olmasına rağmen asla telaşlanmaz. Yalnız paşa ve hanımefendi kısa kısa emirler ve iptidaî tedbirlerle hünkârı ve maiyetini mükemmel ve hiçbir kusur göze çarpmadan ağırlar. Yemekler yenilip kahveler içildikten sonra teravih kılınr, zâti şahane avdet için maiyetine emir verdiği sırada Zeynep Kamil Hanımefendi bir altın tepsi içinde bütün mücevheratını, incisini, altınını da emlâklerin tapularını koyup başını bir incili kreple örterek huzura çıkar ve sonra tepsiyi hünkâra takdim ederek, kabul buyrulmasını rica eder. Bu haşmetli manzara karşısında salondaki misafirler nefes almadan neticenin neye bağlanacağını heyecanla bekledikleri gibi, dışarıda bulunan konak halkı da aynı heyecan içindedir. Sultan Abdülaziz ise vezirinin debdebesinden, servet ve ihtişamından fevkalâde memnun olmuş, güler bir yüzle Zeynep Kamil Hanımefendiye, "Kabul ettim hanımefendi, ben de bu değerli hediyeleri size hibe ve iade ediyorum" diyerek tepsiyi geri verir ve fazla olarak da kendi göğsündeki Murassa Şefkat Nişanını Zeynep Kamil Hanımın göğsüne takar. Sultan Reşad'ın iftarı Dillere destan bu iftar davetlerinin biri de Sultan Reşad'ın 1909 ramazanında verdiği davettir. Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde rastladığımız 4 yapraklı bu belge, padişahın ramazanın 24'üncü akşamı verdiği iftar davetine katılacaklarla ilgili bilgiler içeriyor. Toplam 779 kişinin iştirak ettiği bu iftar yemeğinde, generalden onbaşı ve neferâta kadar pek çok isim yer alıyor. Anlayacağınız koskoca padişah herhangi bir ayrımda bulunmayıp, sıradan bir neferât yani erle aynı sofrada orucunu açıyor. Belgenin en ilginç kısmı ise davete katılacaklara verilecek olan atiyyeler yani diş kiralarıyla ilgili olan bölüm. Mirlivâ, yani generallere verilecek miktar 3000 kuruş olurken bu miktar, miralay, yani albaylara 1800, yüzbaşılara 300, onbaşı ve neferâta ise 25 kuruş verileceği yazıyor. Belgede iftarın nerede verildiği ve mönüde nelerin olduğuna dair bilgiler olmasa da verilecek diş kiralarının toplam miktarının 109.375 kuruş olduğu belirtiliyor. Her güne bir dua Fakirlikten kurtuluş duâsı Dinimiz çalışarak kazanmayı emretmektedir. Hazret-i Ömer, "Çalışın, kazanın! Çalışmadan rızık beklemeyin! Allahü teâlâ gökten para yağdırmaz" buyurdu. Hz. Lokman Hakim de, "Çalış, kazan! Çalışmayıp muhtaç olanın dini ve aklı noksandır" buyurdu. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: "Eve girerken "İhlas" suresini okuyan, fakirlik görmez." "Sıkıntıya düşen veya borçlanan, bin kerre "La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim" derse, Allahü teâlâ işini kolaylaştırır." "Her gün yüz defa "La havle ve la kuvvete illa billah" diyen fakirlik görmez" Rızık için endişe etmemelidir! Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: "Her canlının rızkı Allah'a aittir." [Hud 6] "Şeytan, sizi fakirlikle korkutup, fahşaya sürükler (cimriliğe, her türlü kötülüğe teşvik eder.)" [Bekara 268] Şu duâyı okuyan fakirlikten kurtulur demek, o duâ kabul olmuşsa, ona bir çalışma kapısı açılır veya ummadığı yerden rızka kavuşur demektir. Hastalığı için duâ eden de şifaya sebep olan ilaca veya başka bir sebeple sıhhate kavuşur. Çalışmak rızkı artırmaz. Rızkı veren Allahü teâlâdır. Çalışmak sebebe yapışmaktır. Sebeplere yapışmak sünnettir. İhtiyaçtan kurtulmak, bereketli rızka kavuşmak için sebeplere yapışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: "Ömrüm uzun, rızkım bol olsun diyen, akrabasını ziyaret etsin, görüp gözetsin!" "Sabah uykusu rızka manidir." "İhtiyaçlarını insanlara açan, ihtiyaçtan kurtulamaz. Allahü teâlâya arz eden ise, ihtiyaçtan kurtulur." "Rızka kavuşan çok hamd etsin! Rızkı azalırsa istigfar etsin!" Hamd, "Elhamdülillah", İstigfar, "Estagfirullah" demektir. İstigfar etmek, günahların affına sebep olan iyilikleri yapmaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.