İstanbul kültürü, taksi kapısı

A -
A +
"İstanbul'u yaşama kültürü bir güneşin battığı gibi farkında olmadan gözlerimizin önünde kaybolup gitti."

Doğma büyüme İstanbulluyum. İstanbul'un kıymetini bilen kardeşlerime ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Geçen gün yayınladığınız hatırada, İncirli'de Metrobüs durağında oğlunun yere attığı pet şişeyi yerden alan annenin çevre hassasiyeti beni çok duygulandırdı.
Şöyle sokağa çıktığınızda herkesin birbirini tanıdığı, birbirine selam verdiği, merhaba dediği o İstanbul cadde ve sokaklarını hatırladım.
1930'lu yıllarda kullanılmaya başlayan Desoto, Dodge, Chevrolet gibi otomobillerde, sahibi kendisi ve her biri ayrı bir esnaf olan İstanbul şoförlerinin evlat gibi baktıkları birbirinden alımlı taksi dolmuşları geldi gözlerimin önüne... Yerine göre 60 kuruş, yerine göre 75 kuruş vererek Kadıköy-Üsküdar, Taksim-Bebek, Eminönü-Eyüp gibi güzergâhlarda yolculuk ederdik.
Keskin hatları olmayan sağlam ama estetik görünümüyle insana güven veren görünüşe sahipti onlar. Kapılarını belli bir kuvvette çarparak kapatmanız gerekirdi. Hatta taksilere binerken, kapısını kapatmanızdan anlaşılırdınız, şehrin aşinası mısınız değil misiniz? Mekanizmaları sert, kapı kolları metal, kaporta çelikti ama kapattığınızda "clakt!" diye bir ses çıkardı. Gönlünüze güveni veren tipik metalik bir ses...
Bazen bir yolcu, kapıyı "trompt" diye sertçe çarptığında şoför bey ensesine şaplak yemiş gibi irkilir ama başını sağa sola döndürerek "la havle" çekerdi sabır dolu efendiliğiyle...
Sonraları bu arabaların kapılarını kendi usulünde kapatanların sayısı nasıl gittikçe azaldıysa, kapı kapatmayı bilmeyenlere şoförlerin tepkisi de önce sesli olmaya, sonra ikaz etmeye ve nihayetinde hakaret edip terslemeye kadar vardı...
İstanbul'da İstanbul'u yaşama kültürü gurub vakti ufukta bir masal meyvesi gibi duran güneşin, farkında olmadan battığı gibi farkında olmadan gözlerimizin önünde kaybolup gitti.
Şimdi ne o kapılar kaldı müzik kalitesinde, kapanan... Ne birbirine gülümseyen kibar beyler ile nezaket timsali hanımefendiler... Ne de kapısı kapatılacak dolmuş taksiler...
Şimdi... Binenin inenden, inenin binenden habersiz olduğu... Şoförün mekanikleşmiş parmaklarının bastığı, havalı kırmızı düğmelerle açılıp kapanan, şaryo cayırtısı kulak tırmalayan sürgülü mekanik dolmuş kapılarına ve de kim var kim yok doluşturulup taşınan metrobüslere kaldı İstanbul...
           Ümit Yaşar Özdemir-Kadıköy
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.