“Meğerse sabahleyin yolcu ettikleri askerlerin bulunduğu araç yolda kaza geçirmiş!”
Gelibolu’daki hatırama devam ediyorum... Yakın dedikleri köy aslında tahmin ettiğimden uzak çıktı. Nihayet öğleden önce çok güzel bir köye geldik. Evler hep bahçeli. Bahçeler çiçekler ve meyve ağaçlarıyla dolu ve tertemiz. Beni bir eve aldılar ve bütün hanımlar yanıma geldi. Babamlar da diğer evde köylülerle bir araya gelmişler. Güzel bir şekilde mükellef hazırlanmış kahvaltıyı yaptık. İnsanların birbirini anlaması, birbirine sevgi saygı duyması ne güzel bir duyguydu...
Bu arada öğrendik ki gittiğimiz köyde o günün sabahı ev sahibinin evli oğlu ile yine bekâr bir akrabası olan iki genç askere uğurlanmış. Köylüler onları merasimle yolcu etmişler.
Biz onları göremedik ama bizim köye geldiğimizi de görünce bu duygu atmosferinde çok sevindiler. Biraz olsun askerlerin ayrılık üzüntüsünü unutmuşlar gibi oldular.
Ben eve gelen hanımlarla tanışırken elimden geldiği kadar onlara güzel dinimizi anlatmaya çalışırken babam Hacı Şevket Efendi de köyün erkeklerine vaaz ve nasihatte bulunuyordu.
Öğle namazı vakti babam camiye gitmek isteyince herkes onunla birlikte camiye gittiler. Caminin genç imamı, babamı görünce saygı göstermiş, elini öpmüş ve onu “imamete buyurun” demiş. Namazdan sonra da cemaate vaaz ve nasihatte bulunmasını istirham etmiş. Bu şekilde öğle ve ikindi namazları kılındıktan sonra tekrar eve geldiler. Herkes mutlu ve memnun.
Derken bu arada hanımların bulunduğu evden bir feryat yükseldi. Eve bir şahıs gelerek bir haber getirmiş. Meğerse sabahleyin yolcu ettikleri askerlerin bulunduğu araç yolda kaza geçirmiş, askerlerin yaralı olduklarını bildirmişler. Bir anda o neşeli güzel hava yerini telaş merak ve üzüntüye bırakmıştı.
Herkes endişe içinde işin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Maalesef birkaç saat sonra kaza ile ilgili kesin bir haber daha geldi. İki asker de trafik kazasında vefat etmiş. Şimdi feryatlar gök yüzüne çıkıyordu. Ne yapacağımızı bilemedik. Normalde İstanbul’a dönmemiz lazımdı.
Bizi köye götüren astsubay, babam Hacı Şevket Efendinin yanına gelerek; “Hocam durumu duydunuz, gördünüz. Sizden bir istirhamımız var. Lütfen bizi kırmayınız. Yarın sabah cenazeler köye gelecek. Bunların yıkanması ve namazlarının kılınmasını sizin yapmanızı rica ediyoruz” dedi. Babam onları kırmayıp “Peki evladım. Allahü teâlâ rahmet eylesin. Geride kalan ailelerine sabırlar versin. Biz ne gerekiyorsa onu yaparız. Siz merak etmeyin” dedi. DEVAMI YARIN
Ünal Bolat'ın önceki yazıları...