Bir anne olarak dünkü yazımızda "anne babalar çocuklarına çocukluklarını yaşatsın" dedik. Eğer çocuklar çocukluklarını yaşayamazsa ergen oldukları dönemde birey olmaya başladıklarında yaşayamadıkları çocukluklarını yaşamaya kalkarlar ve ergen döneminde hem kendileri sıkıntı çeker hem anne babalar bu şekildeki çocuklarıyla çok daha fazla sorun yaşamaya başlarlar, dedik.
Peki çocukluklara çocukluklarını yaşatmak nasıl olur? Bu konuda elbette ki bilim insanlarından destek almak en doğrusudur ama en azından şunları söyleyebilirim ki çocuklarda her yaşın ayrı bir davranış şekli vardır… Örnek olarak çocuklar iki yaşından itibaren çevresindeki her nesneyi merak eder. Dokunarak öğrenmek ister. Anne baba bu yaştaki çocuğa “dokunma” “bırak onu” gibi engellemeler yapar. Doğru olan bu değil gerekirse işini gücünü bırakıp veya erteleyip o merak ettiği şeyi ona bir büyüğe anlatır gibi anlatmak ve onu tanımasını sağlamaktır. Ve elbette ki bu bir nesneye değil bütün nesnelere olan merak için böyledir. Onun için çocuk büyütmek çok çok ciddi bir iştir… Üç yaşından itibaren bu defa da her şeyi sormaya başlar çocuklar… Bu ne, şu ne, o ne? Anne olarak ve gerektiğinde baba olarak onun o sorularına “uff” diye karşılık vermek değil büyük bir sabırla tek tek anlatmak gerekir. Hatta onun merak edemediği nesneleri de ona isim vererek söylemek onun zihnine o nesneyi kaydettirmek gerekir… “Bak bu bardak”, “Bak bu süpürge”, “Bak bu sandalye” vb. gibi… Dört yaşından itibaren çocuk sokağa çıkmak isteyecektir… Onunla birlikte belli saatlerde parka gitmek, sokakta dolaşmak ama onun hemencecik yorulacağını da hesap ederek bu süreyi iyi ayarlamak gerekir… İki üç yaşındaki çocuğa sadece çizgi film izletmek onu yetiştirmez, sizi bir süre rahatlatır… Bu çok geniş bilimsel bir eğitim konusudur…
Elbette günümüz anneleri çok çaresizdir? Çoğu çalışan annedir… Çocukların büyük çoğunluğu kreşlere gönderilmektedir. Bu açık buralardan giderilmeye çalışılmaktadır.
Semiramis Gülbahar
ŞİİR
Yüzüne
Halk içinde ikiyüzlü olanın,
İkiyüzlülüğünü vur sen yüzüne.
İnsanların arkasından gülenin,
Riyakârlığını vur sen yüzüne.
Torpille, rüşvetle köşe kapanın,
Çalıştığı işte hile yapanın,
Doğru yolu dolambaç yol yapanın,
Yol yanlışlığını vur sen yüzüne…
Hiçbir sözü tutulmuyor hocanın,
İster bana küsün, ister gücenin.
Birbirini aldatan nice nicenin,
Aldatmışlığını vur sen yüzüne…
Alkol alıp trafiğe çıkanın,
Kaza yapıp bırakıp da kaçanın,
Helal varken zehir zıkkım içenin,
Emri marufunu de sen yüzüne…
Adam gibi adamlardan alanın,
Hatır gönül sayıp kıymet bilenin,
Mithat İnci eğer varsa yalanın,
Söyle yalanını vur sen yüzüne!
Bayburtlu Mithat İnci
BİTKİLERİN DİLİ
MERCİMEK: Mercimek tahmin ettiğinizden de çok faydalı bir tahıldır. Protein açısından çok zengindir. 1 kilo mercimekte neredeyse 1 kilo etteki ve 1 kilo buğday ekmeğindeki albümin, karbonhidrat ve madenler kadar eş değerdedir. Mercimekte A, B1, B2, C vitaminleri, kalsiyum, sodyum, potasyum, demir, fosfor, kükürt, çinko, klor, bakır, iyot, karbonhidrat bulunur. Özellikle kansızlık, halsizlik, sinirlilik hâllerine iyi gelir. Mercimek yemeğine ayrıca et veya kıyma katmaya gerek yoktur. Besin değeri oldukça yüksektir. Anne sütünü artırır. Vücuda ve zihne güç katar. Enerji verir. Kandaki kolesterol oranını düşürür. Kalbi korur. Bağırsaklara iyi gelir sindirim sistemini düzenler. Yeşil mercimeğin suyu kas ağrılarına iyi gelir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.