Adamın biri, boş bir arsa üzerine ev yaptırmaya karar verir. Ustayı alır, birlikte arsanın üzerine çıkarlar. Adam hayalindeki evi anlatmaya başlar:
“Şuraya bir oda yapalım… Mutfak da burada olsun…” derken, bir anda kendini tutamaz ve istemeden gaz çıkartır. Biraz utanır ama hâlini bozuntuya vermeden:
“İşte tam buraya da tuvalet yapalım.”
İnsan olarak çoğumuz düşünmeden davranabiliyoruz… Plan yaparken neyle karşılaşacağımız belli olmuyor. Unutulmaması gereken bir gerçek var: Her işin bir hesabı, bir kitabı, bir de edebi olmalı. Aksi hâlde, başta düşünülmeyen her eksiklik, işin ortasında ortaya çıkar. Ve hazırlıksız yakalanan insan, kimi zaman komik, kimi zaman da mahcup bir duruma düşer.
Hazreti Mevlânâ şöyle der: “Tefekkür, ibadetin yarısıdır.”
İmam-ı Gazali hazretleri de buyurur ki: “Nefsini hesaba çekmeyen, bir gün hesapsızca hesaba çekilir.” Demek ki sadece binalar değil, niyetler de plan ister. Her söz, her adım, her niyet düşünülmeli.
Düşünülmeden atılan her adım, bereketten yoksun kalır. Çünkü düşünen insan, hatayı başlamadan fark eder; planını ahlâk ve ölçüyle kurar.
Düşünmeyense sadece “başlamak” ister. Nereye varacağını, nasıl biteceğini hesaba katmaz. Bu yüzden ya yolun ortasında pes eder ya da duvara çarpıp geri döner.
İnsanın hatalarını kabul edebileceği, yanlışlarını dışarı atabileceği, nefsin kirinden arınabileceği bir “tövbe kapısı” olmalı. Demek ki sadece binalar değil, niyetler de plan ister.
Her söz, her adım, her niyet düşünülmeli. Düşünülmeden atılan her adım, bereketten mahrum kalır.
Başta anlattığımız fıkra yalnızca bir mizah değil aynı zamanda hakikatin aynasıdır. Âdeta şöyle haykırır: “Bir işe başlamadan önce kendinize sorun: Bu işte helâl var mı? Bu işte edep var mı? Bu işin sonunda Allah rızası var mı?”
Neyi nereye koyacağını bilmeyen, sonunda kalp huzursuzluğu içinde kaybolur.
Selman Devecioğlu
ŞİİR
Ruhumuzu kaybettik
Dert çağırısıdır yapılan ama neyin derdi?
Derdimiz ne ise bizim, o bize yön verdi.
Sadece dünyaya koşanı dünya yere serdi.
Ulvi derde çalışma ruhumuzu kaybettik.
Dünyaya meyledip dünyaya çokça daldık,
Nefse esir olup kendimizi hepten saldık,
Rabbimizden uzaklaşınca gurbette kaldık.
Ahirete çalışma ruhumuzu kaybettik.
Gelin gayret edelim dedik işin başında,
Tek derdi olmuş, eksik var mı maaşında?
Tuzu kuru olan sadece kendi aşında,
Hak dava için koşma ruhumuzu kaybettik.
Gazze, Doğu Türkistan uyandırmıyorsa bizi
Uyutmak için çıkardılar bir film, bir dizi,
İşte böylece unutturdular mazimizi,
Ümmet için çalışma ruhumuzu kaybettik.
İnsanı insan edecek yalnızca İslam'dır,
Hak nizamın olduğu dünyada her iş tamdır,
Eğer bir olursak zalimin işi tamamdır.
Dünyaya söz söyleme ruhumuzu kaybettik.
Muhammed Ali Türegün/Kütahya-Gediz
VELHASIL: Sonuç olarak, sözün kısası, kısacası.
HASILI: Sonuç olarak, sözün kısası, velhâsıl.
HÜLASA: 1. Bir sözün veya yazının özünü belirten kısaltılmış şekli. 2. Bir maddenin alkol, eter gibi eritici maddelerle ayrılmış özü, saf ve hâlis olan kısmı.
VELHASILIKELAM: Sözün kısası, velhâsıl.
ULVİ: 1. Yüce, yüksek. (Karşıtı: SÜFLÎ) 2. Gökle ilgili, semâvî. 3. Manevi ve ruhani âlemle ilgili.
MÜŞAHEDE: 1. Gözle görme. 2. Gözlem. 3. Gözlem sonucunda varılan görüş, kanaat, teşhis. 4. tasavvuf. Yaratanı yaratılmışta, Hakk’ı halkta görme, her zerrede Cenab-ı Hakk’ın varlığına şâhit olma.
ŞÜREKA: Ortaklar, şerikler.
MUTEBER: 1. Saygı gören, hatırı sayılır, saygın, itibarlı. 2. İnanılır, güvenilir, itimat edilir. 3. Üstün ve değerli kabul edilen, makbul. 4. Yürürlükte olan, geçerli, geçer.
MUHTELİF: 1. Farklı, çeşitli, çeşit çeşit, türlü. 2. eski. Birbirine uymayan, birbirinden farklı olan, aykırı, muhalif.
MÜSTAMEL: 1. Kullanılmış, kullanılan. 2. Kullanıldığı belli olan, eskimiş, eski. [Kaynak: lugatim.com]
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...