Düşman kazanmak çok kolaydır!..

A -
A +

Önce düşman nedir birkaç cümleyle ondan söz edelim. Köken olarak Farsça bir kelimedir düşman. Düşmen kelimesinin düşman olarak dilimize geçmiştir. Anlamı “başkasına karşı kötü niyet besleyen, kötü kalpli kimse” olarak tarif edilmiştir. Bunun Arapça karşılığı ise adâvettir. “Adâvet” sözlükte “zulmetmek, haklılık sınırını aşmak” gibi anlamlara gelir.

 

Düşman edinmek kolaydır ve zordur. Kolaylığı ilk adımdan kaynaklanır. Dış faktörler büyük ölçüde etkilidir. Sadece konum değiştirmek düşman edinmek için yeterli olacaktır. Asıl zor olan, düşman edindikten sonra düşmanla yapılacak mücadele değil kendimizle yapılacak mücadeledir. Öte yandan düşmanın bedeniyle değil zihniyle yapılacak mücadele, mücadelelerin en üstünü ve kıymetlisidir.

 

Hassas olan ise mücadeleyi nasıl konumlandırdığımızdır. Mücadelemiz her şeyi yerle yeksan etmek mi olacak? Amacımız, düşmanımızı yere serdikten sonra üzerine çıkıp böbürlenmek mi? Bana soracak olursanız bu ve bunlara benzer fikirlerin hiçbiri, çünkü bunları beden gücü yerinde olan her insan yapabilir. Başaramazsa bile bunun yolculuğuna çıkabilir. Savaşta bir köylü de eline silah alabilir, bir sultan da. Dışarıdan bir gözle bakıldığında sultanla köylünün farkı nedir?

 

Hüner, beden savaşı vermek değil. Tabii bunu demekle birlikte beden mücadelesini yabana atmıyorum. Sonuçta zihin savaşımızı başlatan beden mücadelemizin başarısı veya başarısızlığı idi.

 

İç ve dış düşmanlarımızla, düşmanımızın iç ve dış düşmanlarıyla savaşmaya çalışıp yendiğimizde ne olacak? Elimizde virane bir şehirden başka ne kalacak? Asıl marifet yenmek değil. Düşmanlarımızı amacımıza hizmetkâr etmektir, edebilmektir. Bu ise bedenle yapılacak iş değil. Saf kalbin müttefik olduğu zihinle yapılacak bir faaliyettir. Daha güzel olanı ise dost kazanabilmektir... Yunus Emre’nin mısraları “Beri gel barışalım yâd isen bilişelim/Atımız eğerlendi eştik elhamdülillah” diye devam eder... Dostlarınızın bol olması dileğiyle...

     Zeynel Agâh Şeyban
 
 
ŞİİR
 
     SANDIK
 
Biz herkesi bizden sandık,
Belli ki bu yüzden kandık,
Yüzümüze her gülen dost,
Bize yanlış yapmaz sandık.
 
Emek verdik, hizmet ettik,
Saygı duyup, hürmet ettik,
Biz nasıl bir kusur ettik,
Sakin atlar tepmez sandık.
 
Bu ders olsun, ders alana,
Göz yumma, yağma, talana,
Sarılıp apaçık yalana,
Kimseleri kanmaz sandık.
 
Nankörlük neymiş öğrendik,
Şükür sabırla davrandık,
Tez uyuyup geç uyandık,
Bu kadar da olmaz sandık.
 
Gıyabî oyun bellidir,
Hakla batılın cengidir,
Sözden dönen od ehlidir,
Namerde kurulmaz sandık.
 
     Mustafa Özkahraman
 
 
 
DERLEME SÖZLÜĞÜ-MAHALLΠKELİMELER
 
GINDIRİK: Dönel kavşak, çember, yuvarlak, daire (Kars yöresi)
BADAL: Merdiven (Çorum yöresi)
ABBACIK: Bembeyaz (Aydın yöresi)
GELLABA: Gelin Abla (Ankara-Konya yöresi)
TIHTIMORİK: Böğürtlen (Bitlis yöresi)
BEYGOZ: İyi uçmayan, takla atamayan kötü kuş (Van yöresi)
GÜNDÖNDÜ: Ayçiçeği (Tekirdağ yöresi)
GIYGAÇLA: Kapıyı pencereyi aralık bırakmak (Ankara-Eskişehir yöresi)
FAĞRİMEK: İhtiyarlamak (Amasya yöresi)
Siz de bulunduğunuz yöredeki mahallî kelimelerden bir demet yapıp gönderebilirsiniz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.