Hayat yaşamaya değer -1

A -
A +

Bu sene başında bir yılı daha bitirdik… Ben de ihtiyar delikanlı olarak 67 yaşımı bitirip 68 yaşıma girdim. Lakin aynı zamanda ölüme biraz daha yaklaştığımı düşündükçe içimi bir hüzün kaplıyor hayata bir başka bakmaya başlıyorum.

 

Takvimden kopardığım her yaprak bizi bir gün daha ölüme yaklaştırırken ertesi gün doğacak güneşin bize yeni umutlar ve yeni hayaller getireceğini hiçbir zaman unutmamaya çalışıyorum.

 

Yaşadığım 68 yıllık ömrümde bazen hayal kırıklığına uğrayıp karamsarlığa kapıldığım zamanlar da olmuştur ama yine de hayata dört elle sarıldım ve her şeye rağmen hayatın yine de yaşamaya değer olduğunu hiç aklımdan çıkarmadım.

 

Yaşadığım hayatım boyunca kendime bazı kurallar koyup elimden geldiğince bunlara uymaya çalıştım. Bütün bunların ötesinde yaşadığım ve edindiğim tecrübelere göre iki büyük hayat dersi aldığımı söylemek istiyorum.

 

Bunların birincisi ne zaman, nerede, nasıl durumda olursam olayım; seveyim sevmeyeyim, iyi kötü kim olursa olsun hiç ama hiç kimsenin kalbini kırmamaya, kimseyle kavga etmemeye, kimseyi üzmemeye, kimseye kötülük etmemeye çalıştım.

 

Hayattan aldığım ikinci en büyük ders ise hiçbir zaman mal, para, servet, varlık ve maddiyat peşinde olmadım. Yani parayı kalbimde değil cebim de taşımaya çalıştım.

 

Ülkemizin çoğu insanı gibi bizim çocukluğumuz da yokluk, fakirlik içinde geçti ama biz hiçbir zaman şikâyetçi olmadık. Hep çalıştık çabaladık. Bulduğumuzda şükrettik, bulmadığımızda sabrettik. Şunu hiçbir zaman unutmadım: Hayat sadece, maddi şeylerden, paradan, maldan, maddiyattan ibaret değildir. Hayatta bizi ayakta tutan şeylerin çoğu maddi imkânlar değil manevi güç ve kazanımlardır. Ama bizim gibi değil de tam aksini düşünen, hayatta her şeyi maddiyatla şekillendiren ve ömrünü mal para biriktirmekten ibaret sananlar da vardır.

 

Gözlerini karartmış, para ve mal hırsı, kazandıkça daha çok kazanmak peşinde koşup ömrünü maddi şeyler peşinde tüketenler de vardır. Burada bir hayat dersi vardır sizinle paylaşmak isterim…

     Aslan Torun

 

 

ŞİİR

 

    ÜÇ AYLAR

 

Geldi nevbahardan evvel üç aylar,

 

Manevi iklimde bahar bunlardır,

 

Coşar gönüllerde ırmaklar, çaylar,

 

Manevi iklimde bahar bunlardır.

 

 

 

Dağılır bulutlar, dağılır melâl,

 

Peş peşe görünür gökte üç hilâl,

 

Gafil olma sakın ey garip Celal,

 

Manevi iklimde bahar bunlardır.

 

 

 

Ruhların envarı kandiller yanar,

 

Susamış gönüller feyziyle kanar,

 

Güngörmüşler yine maziyi anar,

 

Manevi iklimde bahar bunlardır.

 

 

 

Recep ile başlar, başlara taçtır,

 

Şaban gelir cümle mümin muhtaçtır,

 

Şehr-i ramazan ki pek ihtiyaçtır,

 

Manevi iklimde bahar bunlardır.

 

 

 

Ya Rab recep ile şabanı bize,

 

Mübarek kıl biz de çıkalım düze,

 

Peşinden ramazan gülsün her yüze,

 

Manevi iklimde bahar bunlardır.

 

     Celaleddin Küpeli

TARİHTEN BİR YAPRAK

DOKSANÜÇ HARBİ: "Doksanüç Harbi"ni herkesin okuyup öğrenmesi ve hafızasına yazması gerekir. Bu savaş Osmanlı İmparatorluğunu siyasi, askerî ve sosyal bakımdan müthiş etkilemiş âdeta bu savaş sonrası devlet ayakta duramayıp diz çöker hâle gelmiştir… Bu savaş Osmanlı kuvvetlerinin tüm coğrafyada geniş bir alana yayılması, komutanlar arasında iletişimin olmaması, harekâtın İstanbul’dan idare edilmeye çalışılması, malzeme ve mühimmatın yetersizliği ve yer yer olmaması Karadeniz’deki donanmanın hiçbir varlık gösterememesi sebebiyle Osmanlı ordularının yenilgisiyle sonuçlanmıştır.

 

Bu büyük yenilgi sebebiyle Bulgaristan’da yaşayan Türk ahali, gerek katledilmek gerekse göçe zorlanmak suretiyle, asırlarca vatan olarak yaşadıkları o topraklardan uzaklaştırılmışlardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.