İnsan sebepsiz, amaçsız yaşayamaz. Hepimizin dünyaya gelme amacımız aynıdır fakat yaşama sebeplerimiz farklı. Burada deneniyoruz, sınanıyoruz. Dünya doyumluk değil tadımlıktır. Zaten bu dünyaya imtihandan geçmek için geldik. Sonsuz hayata geçmeden önce sınanıyoruz. Allahü teâlânın emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınırsak başarılması çok da zor bir iş değil aslında. İmtihanından tam puan alıp geçebilenlere ne mutlu. Bizim üzülmek için az, şükretmek için çok sebebimiz var. Nefes alabiliyor olmak bile insana bahşedilmiş en büyük şükür sebebidir. Kendini en dipsiz kuyuda hissettiğinde bile mutlaka şükredecek bir nimet vardır. Önemli olan görebilmek. Bakmak başka, görmek başkadır. Bakmak gözün işidir, görmek ise kalbin. Her şey bakış açısında gizlidir. Biz onu güzel görmek istersek ondan daha güzelini göremeyiz. Yine biz çirkin görmek istersek ondan daha çirkinini göremeyiz. İnsan bakış açısında neye odaklanırsa onu görür. Öyle ki mutlu ve sevinçli iken baktığımızda güzel gördüğümüz birçok şey, moralimiz bozuk iken anlamsız, değersiz gelebilmektedir. Başımıza gelen her olaya bakarken ne hikmeti var diye de düşünebilmek gerekir. Bir insana, dağa, taşa, toprağa, gökyüzüne nasıl baktığın ne gördüğün ile alakalıdır. Bakış açımızı kalbimize yöneltmeliyiz ki en güzel cevapları kalp verir. Hayatımızda olup bitenlere çok fazla takılırsak ilerlemesi güç olur. Sürekli geçmişte yaşamak ağır bir yük olarak sırtımıza biner.
"Herkesin yükü kendine ağır, gerisinin dili lâl, kulağı sağır" demiş Hazreti Mevlânâ...
Allahü teâlâ hiç kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez. Hiç ummadığın, hiç beklemediğin yerden mutlulukla rızıklandırır seni. Her şeyin bir zamanı vardır. Zamanı gelmeyince bir yaprak bile kımıldamaz yerinden. Yeter ki ondan ümidini kesme... Biz kenara çekilip Allahü teâlâya bıraktığımız hiçbir şeyden zarar etmeyiz. Vesselâm...
Şeyda Şahin
ŞİİR
Din büyüklerimiz buyurdular ki: "Cenab-ı Allah’ın kullarına nasıl davranırsan, Allahü teâlâ da sana öyle davranır. Sen onları kırarsan, onları niye kırdın derler? Sen onları sevindirirsen, mutlaka Allahü teâlâ seni seviyordur. Dünyada sevindirilecek milyarlarca insan var, git onlardan birini sevindir. Ahirette herkes dünyada yaptığı çalışmaların karşılığını ücret olarak alacaktır. Yanında çalıştırdığı insanlara zulüm yapan, mutlaka karşılığını alacaktır. Bir gün Cenab-ı Peygambere 'aleyhissalatü vesselam' geldiler. Ya Resûlullah, İslamiyet’i bize tarif eder misin, dediler. Cenab-ı Peygamber de buyurdu ki; 'Ettazimü li emrillah, ve’ş-şefekatü li halkillah.' Allahü teâlânın emir ve yasaklarına hürmet etmek, büyük bilmek ve ağaç da olsa, onun yarattıklarına, her canlıya şefkat etmek.”